İyi okumalar.
***
Gözyaşlarım, sonuna kadar açılmış bir çeşmeden akarcasına durmaksızın akmaya devam ederken sen tek kelime etmeden saçlarımı okşuyordun. Ne diyebilirsin ki zaten? Daha neden ağladığımı bile bilmeden teselli etmeye çalışıyorsun beni. Ama bilmiyorsun ki benim yaşadığımın teselli edilecek bir yanı yok...
"Sevgi'm, birtanem... Bir derdin olduğunda ilk anlatman gereken kişi benim, biliyorsun, değil mi? Anlat hadi de, derdinin dermanını bulalım."
Bu dert dermansız be Emir... Kaç gündür arıyorum ben o dermanı. Bulamıyorum ki. Ölümcül, tedavisi olmayan bir hastalık gibi. Söyleyemiyorsun kimseye, utanıyorsun. Söyleyemedikçe, bununla tek başına uğraşman gerektikçe ölüyorsun. Önce ruhun, sonra bedenin tükeniyor, cansızlaşıyor. Benim ruhum ölmeye başladı bile, yakında bedenimi teslim edeceğim..
Ama sanırım anlatacağım şimdi sana. Benim bulamadığım dermanı sen bulursun belki? "Be-ben... Emir..." Bir hıçkırık koptu ağzımdan. Devam edemeden kafamı Emir'in boynuna gömdüm.
"Ben tecavüze uğradım. " Demiştim! Söylemiştim işte! Kafamı kaldırıp Emir'in gözlerinin içine kendimi zorlayarak baktım. Tepki vermemişti. Duymamış mıydı beni?
"Duymadın mı söylediğimi?" dedim titrek sesimle, cevabından korkarak.
"Hayır, ne dedin ki? Su mu istedin? Getireyim mi hemen?"
"Ha-hayır. Teşekkür... ederim. İstemiyorum."
O an deliriyorum sandım. Söyledim sanıp, ağzımı dahi açmamıştım meğerse.
"Sevgi, bak ne diyeceğim. Seni şimdi odana götürüyorum ve sen uyuyana kadar başında bekliyorum. Yarın da, annemlerle bir akşam yemeği yiyip beraber zaman geçiriyoruz. Her ne olduysa kafan dağılır, tamam mı?"
Bir şey demedim, sadece başımla onayladım seni. Ne diyecektim zaten? Bu yaşadığımı kafamı dağıtarak, unutmaya çalışarak unutabilecek miydim? Sanmıyorum, hiç hem de. Tek çözüm ölümüm. Azrail'i bekliyorum, o gelmezse ben gideceğim.
Beni kucaklayıp odama doğru yürüdün. Kapıyı sana yardım etmek için ben açtım, içeri girip kapıyı ayağınla ittirdin. Beni yatağıma nazikçe bıraktın. Bir şey arıyormuş gibi odayı dolaştın biraz. Sonunda masamın önünde durdun ve şu an ağlayarak yaşadığım olayları anlattığım defterimi eline aldın.
"Bu nedir?" dedin meraklı bir ifadeyle.
"O... Not aldığım bir defterim."
Tam defterin kapağını açmış okuyacakken okumanı engellemek adına bağırarak ağlamaya başladım.
"Emir! Buraya gel lütfen, sana ihtiyacım var." Defteri aceleyle masaya bıraktın ve yanıma geldin.
"Tamam, sakin ol. Buradayım. Yanındayım. Hep seninle olacağım."
O an senin defteri okumanı engellemek için bağırarak ağlamaya başlamıştım, bu sözlerinden sonra daha da sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Bu aralar ağlamaktan başka yaptığım bir şey yoktu.
***
Akşam yemeğimizi senin ailen ile yemiş, ardından televizyonda haberleri izlemeye başlamıştık. Haberleri izlerken, ne zamandır Dünya'dan haberdar olmadığını fark etmiştim. Bir haftada neler olmuştu öyle?
Aslında başka insanların sorunlarını gördükçe, kendi sorunumu bir anlığına da olsa unutmuştum. Ta ki, onu görene kadar. O'ydu. Bana... Kötü şeyler yapan o şahıs. Haberde anlatılanlara dikkat kesilmeye çalıştım.
"Kırılan bira şişesinin keskin bir parçasıyla öldürülen Salih Kurt'ta parmak izine rastlanmadı. Polisler, Salih Kurt'u kimin öldürdüğünü bulmak için aramaya devam ediyor." diyordu spiker. Nasıl parmak izine rastlanmamıştı ki üzerinde, diye düşündüm bir süre. Üzerine su dökmüştüm, ondan mıydı?
"İyi misin kızım? Yüzün bembeyaz olmuş."
"Biraz hastayım sadece."
"Dikkat et kendine, düğün öncesi bir sorun çıkmasın güzel gelinim benim."
"Ederim anne." Hıçkırarak ağlama isteğimi zorlukla bastırdım. Şimdi, yalnızken, oldukça ağlıyordum o an ağlayamadığıma, olanları anlatamadığıma, o başka.
Kayın babam, Salih Kurt ile ilgili haberi izlerken kendi kendine mırıldandı. "Ne istediler gencecik insandan."
O an yine ağlayamamıştım işte. Ama şu an, çokça dökülüyordu o zaman dökemediğim gözyaşları gözlerimden. Asıl o benden ne istedi? Neden yaşattı bana bunları, neden kararttı hayatımı? Neden ömrüm boyunca düşünmeyeceğim intihar etme düşüncesini soktu kafama? Allah'ım, beni bu hale sokan o şahsı Kahhar isminle kahreyle. Cennetini görmeye nasip etme, Cehennemde ateşini bol eyle Yarabbi'm. Sen şüphesiz en büyüksün.
"Ben bir su içeyim." dedim, iyi hissetmiyordum kendimi. Ayağa kalkmamla oturmam bir oldu.
"Sevgi, iyi misin? "
Sahi, iyi miyim acaba? Kim nasıl anlardı iyi olduğunu da, 'iyiyim' derdi? Bir haftada 'mutluluk' kavramı böylesine uzaklaşabilir miydi insandan? Sınanıyorum,değil mi? Rabbim beni bununla sınıyor. Ya Rabbim, beni bunlarla sınama, yalvarırım. Beni mutlulukla sına Allah'ım, yemin ederim unutmam en büyüğün Sen olduğunu. Lütfen, lütfen mutlulukla sına beni. Yalvarırım.
***
Bölüm bu kadardı. Şimdi sizden beklediğim tek şey yorum.
Bölümü nasıl buldunuz?
Şehitlerimizin yakınlarına başsağlığı diliyorum. Allah bize bu günleri bir kez daha yaşatmasın, bir şehit daha vermeyelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Short StoryEvlenmesine, en mutlu gününe aylar kala tecavüze uğrayan bir genç kız... Her şeyden habersiz, nişanlısının neden durgunlaştığını çözmeye çalışan, Sevgi'yi her şeyden çok seven Emir... Hayatı alt üst olan Sevgi'nin ve onu asla yalnız bırakmayacak o...