***
Yine boğazım da bir yumru, yutkunsam da gitmeyen. Yine geldim derdimi dökmeye. Emir.. Sevgilim.
Derdimi döksem kağıtlara, beni anlar mısın?
Sevgimi anlatsam satırlarca, kalbimi sarmalar mısın?
Bilsen kusurumu, masum olmayışımı, hala sever misin?
Ya da adımı bile hatırlamamak üzere yeminler edip, karanlığa mı itersin?
Bu şekilde başlamak istedim bugün yazmaya... Eğer bir gün habersiz gidersem, bitirirsem işimi, adımı bile unut, yukarıda yazanları kazı aklına.
Gülmeyi unuttum artık, sen de fark ettin değil mi sevgilim? Senin yanındayken yüzümde güller açardı her zaman. 'Sen hep gül, gül ki ben de yaşamımı sürdürmeye devam edeyim.' derdin. Artık onu da demiyorsun, diyemiyorsun. Gülmeyi unuttuğum gibi, sana da unutturdum. O yüzden uzaklaşıyorum gittikçe senden. Madem gülmeyi unuttum ben, sen de benim gülüşümü unut. Başkalarının gülümseyişine, sıcacık bakışına sığın. Çünkü bu liman bitap düştü artık.
Sevmeyi sen öğretmiştin bana... Sevmeyi öğrendiğim gün gülmeyi de öğrenmiştim bir bakıma...
Derin bir nefes çekiyorum içime ve yazmaya devam ediyorum...
Çok mu kaldım bu dünyada? Gitme vaktim gelmiş olabilir mi? Gitmeli miyim? Yoksa kalmalı mıyım her gün daha fazla acı çekerek? Kimseye ne yaşadığımı fark ettirmemeye çalışarak yaşamaya devam mı etmeliyim?
Neden acımasızdır dünya? Neden öldürülür insanlar? Neden var oldu terör, tecavüz, hırsızlık! Masumlar neden çeker tüm acıları? Zalimler sefa içinde hayatını sürdürürken neden bizler kırılırız? Kıyamet alameti mi günümüzde yaşananlar? Kopsun şu kıyamet, zalimler alsın cefayı!
Çok soru var değil mi sorulacak? Bitmiyor insanın iç dünyasında kendini sorgulaması...
Emir, en başta yazmaya başlarken emin değildim ama... Sanırım benim vaktim geldi. Senden tek ricam var, zalime göz açtırma. Selametle kal.
Gidiyorum ben...XxX
"Sevgi? Neredesin? "
Genç adam içeri girerken anahtar deliğinden anahtarı çekip aldı.
"Sevgi?"
Elindeki poşeti yere bırakıp önce diğer odalara baktı, hiçbir yerde Sevgi'yi bulamayınca odasının önüne gidip kapıyı tıklattı. İçeriden ses gelmediğinde,
"Geliyorum içeriye." dedi ve kapı kolunu aşağıya indirdi, kapıyı açtığında odanın boş olduğunu gördü. Odanın içine doğru yürürken Sevgi'nin nereye gitmiş olabileceğini sorguluyordu.Masasının üzerindeki deftere gözü takıldığında eline alıp incelemek istedi. Sevgi bu defterin not aldığı bir defter olduğunu söylemişti, ama defteri eline alır almaz endişelenmişti sanki. Sanırım günlüğüydü ve okumasını istemiyordu. Emir bunu çıkarabilmişti bu durumdan. 'Birkaç cümle okusam sorun olmaz herhalde?' diye düşündü. Ama hemen sonrasında bu düşünceyi aklından attı. Nişanlısı dahi olsa yapmaması gerekirdi bunu. 'Bir şey olsa anlatırdı zaten Sevgi bana.' diye düşündü ama sonra duraksadı. Diline dolayıp söyleyemediği şeyler vardı Sevgi'nin, anlatmıyordu bir türlü. Acaba bu deftere yazmış mıydı neler olduğunu? Emir'e söyleyemediği şeyleri bu defterle paylaşıp, dert ortağı mı edinmişti kalemini kağıdını? Defter ve Sevgi'nin davranışları geldikçe gözünün önüne, okumasını haykırıyordu bir yanı. 'Oku ve neler olduğunu öğren! Neler olduğunu bilirsen Sevgi'ye daha çok destek olabilirsin!' Bir yanı ise durmadan bunu yapmaması gerektiğini, herkesin bir özeli olduğunu söylüyordu.
"Ama ben onun nişanlısıyım. Benden bir şey saklamaması gerekir." dedi sesli düşünerek. Elini deftere doğru uzattığı sırada kapı zilinin sesini duydu. Sevgi gelmiş olabilir miydi? Ama onun anahtarı vardı, neden kapıyı çalsındı ki? Defteri boş verip kapıyı açmak üzere odadan çıktı. Kafası ise hâlâ defter ile ilgili düşüncelerle meşguldü.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Short StoryEvlenmesine, en mutlu gününe aylar kala tecavüze uğrayan bir genç kız... Her şeyden habersiz, nişanlısının neden durgunlaştığını çözmeye çalışan, Sevgi'yi her şeyden çok seven Emir... Hayatı alt üst olan Sevgi'nin ve onu asla yalnız bırakmayacak o...