İyi okumalar.
***
Dayanamıyorum Emir. Sen de gördün, bir haftada ne hale geldiğimi. Nasıl başa çıkacağım ben bununla? Nasıl taşıyacağım ömrümün sonuna kadar bu yükü? Yapamıyorum Emir, tükeniyorum gitgide. Verebildiğim tek gerçek tepki ağlamak. Üzülmek... Sana yolladığım o gülücükler hep sahte. Bitiyorum. Yaşamak bana haram sanki. Sol yanımda bir yük var bir haftadır. Bu kısacık zamanda tükendim Emir. Zor, yemin ederim çok zor. Acımı, derdimi anlatabileceğim tek şey bu defter. Bir Allah, bir ben, bir de bu defter biliyor neler yaşadığımı. Sana anlatmaya dilim varmadığı için senden de gitgide uzaklaşmaya başladım. Hep, "Benden bir şey saklamana gerek yok. Emin ol, ben hep senin yanında olacağım." dersin ya? Bunu bana her söylediğinde güler geçer, kendime, senden hiçbir şey saklamayacağımın sözünü verirdim. Ama şimdi...
Birçok şeye dayanamıyorum Emir. Bu dayanamadığım şeylere sebep olan şey ise en büyük pişmanlığım. Sürekli keşke dedirten...
Hep düşünüyorum o günden sonra. Sana başıma gelenleri anlatsam hala sever misin beni acaba? Aslında cevabını biliyorum, seversin. Sen öyle koca yürekli bir insansın ki, yaşadıklarımı öğrensen beni hemen sarıp sarmalar, herkesten korursun. Ama yine de emin olamıyorum işte. Ya kendimi koruyamadığım için benden nefret eder, çeker gidersen? Ya, ben kirlenmiş bir kadınla yuva kurmam, onu çocuklarımın annesi yapmam, dersen? O zaman ben ne yaparım Emir, nasıl ayakta dimdik kalabilirim? Yaşayacak gücü nerden bulurum?
Yine başladım ağlamaya. Gözyaşlarım ıslatıyor defteri. Gözyaşım düştüğü yerdeki mürekkebi dağıttırıp, kelimeyi okunamaz hale getiriyor. Sildim şimdi gözyaşlarımı. Kestim ağlamayı. Sadece arada ufak hıçkırıklar kaçıyor ağzımdan. Ama cidden, ağlamıyorum şu an. O zaman acı çekmeme rağmen neden ağlamamakta diretiyorum biliyor musun? "Sen ağlarsan hissederim, ben de üzülürüm. O yüzden hiçbir zaman ağlama, hep gül." demiştin bir keresinde. O yüzden ağlamamaya çalışıyorum, başarılı olamasam da. Sakın hissedip, üzülme, tamam mı? Daha önce de dediğim gibi, boşver benim sessiz gözyaşlarımı...
Bir haftadır, sürekli aklımdan geçirdiğim şeylerden biri de intihar etmek. İntihar edersem boğazımdaki yumru gider belki? Üzerimdeki yük kalkar ya da? Üzülmem artık, hissetmem hiçbir şey? Kalbim... Kalbim acımaz? Bunları düşündükçe intihar edesim geliyor Emir. İntihar edersem mutlu olamayacağımı biliyorum. Ama hiçbir şey hissetmesem de yeter bana, gerçekten. Ufak tefeğim diye "Miniğim" diyorsun ya bana? Miniğin bu yükü taşıyamıyor Emir. Bu yük ona fazla. Bu yük bana ve kalbime fazla.
Bu akşam yemek yiyeceğiz birlikte, benim evimde. Biraz sonra geleceksin ve önce beraber yemek yapacağız, sonra da karşılıklı yiyeceğiz. Sen gittikten sonra gelip yazmaya devam edeceğim, şimdi sen gelene kadar uyumak istiyorum...
***
Az önce gittin. Yemeği yerken seninle özellikle göz teması kurmadım. Birden kaşığını bıraktın masaya, irkilerek sana baktım. Direkt olarak bana bakıyordun. Şefkatli ama ne olduğunu sorgular bir şekilde.
"Neler oluyor Sevgi?" dedin gözlerimi gözlerinden ayırmaksızın. Ama ben senin gözlerinin içine bakmaya dayanamayıp yere indirdim bakışlarımı.
"Nasıl, neler oluyor? Anlamadım." Anlamamazlıktan geliyordum.
"Sevgi, birkaç ay sonra evleneceğiz ama sen şu bir haftadır çok farklı davranıyorsun. Anlam veremiyorum." Ah, evet, şu bir hafta... Konuşmadım. Zaten sen konuşmama izin vermeden devam ettin. "Eğer kafan karıştıysa ve evlenmekten vazgeçiyorsan bunu uzun uzun konuşmalıyız Sevgi."
Yerinden kalkıp benim bakışlarımın sabitlendiği yere dizüstü çöktün. "Ne oldu sevgilim, seni üzecek bir şey mi yaptım?"
Yapma Emir, yapma böyle. Bu kadar iyi olma. İlgisizliğimi rahatsız edici bul ve çek git lütfen. Ben de arkamda birini bırakmadığımdan emin olarak intihar edebileyim...Çenemden tutup hafifçe başımı kaldırırken irkildim. Aceleyle elini çektin. "Sana dokunmamdan rahatsız mı oluyorsun?"
"Ha-hayır. "
"Ben gideyim, sen de biraz uyuyup dinlen Sevgi. Solgun görünüyorsun. Yarın yine gelirim."
Seni geçirmemi beklemeden acelesiz adımlarla odadan çıktın ve birkaç saniye sonra kapının kapanma sesi geldi. Kapının kapanma sesini duymamla hıçkırarak ağlamaya başlamam bir oldu. Bir süre öylece durup ağladım. Ama kapının çalmasıyla gözlerimdeki yaşları silip kapıya bakmam gerekti. Kapıyı açtığımda karşımda sen vardın.
"Ağladın mı?"
Elini, ürkütmekten korkarcasına yanağıma getirdin ve akan bir damla gözyaşını başparmağınla sildin.
Hiçbir şey söylemeden aniden sarıldım sana. Bu ani temasımla birkaç saniye şaşkın kaldın ama en sonunda sen de sıkıca sardın beni. Ardından beni kucağına aldın ve içeri girip kapıyı kapattın. Salona geçtiğimizde beni koltuğa oturttun ve yanıma oturdun. Sakinleşmemi bekledin önce biraz. Ama birkaç dakikanın ardından daha fazla sabredememiş olmalısın ki, konuştun.
"Anlatmak ister misin?" Başımı sağa sola salladım hızlıca, hayır dercesine. Titriyordum. Daha fazla üstelemeden sarıldın. O an her ne kadar ağlıyor olsam da, şu son bir haftadır en mutlu ve huzurlu hissettiğim andı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Short StoryEvlenmesine, en mutlu gününe aylar kala tecavüze uğrayan bir genç kız... Her şeyden habersiz, nişanlısının neden durgunlaştığını çözmeye çalışan, Sevgi'yi her şeyden çok seven Emir... Hayatı alt üst olan Sevgi'nin ve onu asla yalnız bırakmayacak o...