***
"Sevgi, neredeydin?"
"Markete gitmiştim."
"Niye kapıyı çaldın, anahtarın yok mu?"
"Evde unutmuşum anahtarımı, ayakkabılarını görünce de evde olduğunu anladım." dedi kapıdan içeri giren Sevgi. Emir ne zamandır buradaydı, odasına girmiş miydi, günlüğünü okumuş muydu, hepsi merak konusuydu onun için.
"İyi misin?" Emir bir soru yönelttiğinde, Sevgi daha da tedirgin olmuştu. En son yazdığı şeyleri hatırladı. Veda ediyordu Emir'e. İntihar edeceğini, zalimlere göz açtırmamasını söylüyordu. Okumuş muydu?
"İ-iyiyim." Kekelemesine engel olamamıştı. " Sadece yoruldum biraz." dedi hâlâ elinde olan market poşetlerini bir kenara koyarken.
"Sen... Nasılsın?" Sormak istediği şey bu değildi aslında. 'Öğrenmeni istemediğim şeyi öğrendin mi?' Buydu sormak istediği soru. Ama soramadı. Öyle sorması tam bir aptallık olurdu zaten.
"İyiyim. Seni evde göremeyince endişelendim biraz."
"Sıkıldım. Biraz nefes almak istedim." Yalan söylüyordu. Deftere yazdığı son satırları uygulamaya gitmişti. Yapamamıştı. Dememişti, olmamıştı. Bu rezil dünyaya katlanmasının sebebi olan güzel yürekli bir insan vardı hâlâ. Emir... Öyle çok seviyordu ki onu...
"Anladım."
Cesaretini toplayıp, "Konuşmamız gerek." dedi. Emir hemen anlamıştı, bu huzursuz edici davranışlarının sebebini anlatacaktı belli ki.
"Konuşalım."
İçeri geçip koltuğa yan yana oturdular. Emir, Sevgi'nin konuşması beklerken onunla sürekli göz teması kurmaya çalışıyordu fakat Sevgi göz temasından kaçınmak için ayrı bir çaba sarf ediyordu.
"Ayrılmak istiyorum."
"Efendim?" Emir anlamamıştı. Birkaç günde neden bu hale geldiğini anlatmak yerine ayrılmak istediğini mi söylüyordu.
"Ayrılalım." dedi Sevgi parmağındaki yüzüğü çıkarıp Emir'in avucunun içine bırakırken.
"Ne-neden?" Sesi titremişti Emir'in. Avucuna bırakılan yüzüğe baktı. Beklemiyordu bunu. Yapamazdı ki o Sevgi olmadan. Nefessiz kalırdı. Bedenen hareket ediyor, yaşıyor olurdu ama aslında yaşamazdı. Onsuz bir hayatın hayalini hiçbir zaman kurmamıştı ki, nasıl onsuz devam ederdi yoluna? Hayır, olmayacaktı bu. Bırakmayacaktı onu.
"Ben..." Duraksadı ve zorlukla yutkundu. "Seni, sevmediğimi fark ettim." Bir kez daha yutkundu. "Ayrılmak istiyorum."
"Olmaz!" derken, Sevgi'nin gözünden akan bir damla yaşı fark etmemişti.
"Seviyorsun ve ben de seni seviyorum. Ama biliyorum ki yaşadığın bir şey yüzünden benden ayrılmak istiyorsun. Ve ben, şimdi bunun ne olduğunu öğreneceğim."Bir hışımla kalktı ve Sevgi'yi arkasında bırakarak Sevgi'nin odasının olduğu yere yöneldi. Kapıyı açıp doğruca masanın yanına gitti. Arkasından da Sevgi onu endişeyle takip ediyordu. Masanın üzerindeki defteri aldı ve Sevgi'nin gözlerinin içine bakarak ilk sayfayı açtı. Yüksek sesle okumaya başlarken Sevgi yıkılmışcasına yere çöktü.
"Yazacaklarım günlük sayfalarını hatırlatacak olsa da, ben günlük değil uzun bir mektup yazıyorum. Veda mektubu... " Durdu ve Sevgi'ye baktı. O da yavaşça yere çöktü. "Eğer bu defteri Emir'den önce biri bulup okuyacak olursa, bu satırdan sonra defteri kapatıp Emir'e ulaştırsın. İlk o öğrensin o günden sonra neler yaşadığımı..." Durup, yutkundu. Okuyacaklarına hazır mıydı emin olamıyordu. Sessizce bir nefes verip devam etti. Ne olduğunu öğrendiğinde gözleri irileşti ve defter elinden düştü. Sevgi'ye döndüğünde ağlıyor olduğunu gördü. Onun da gözlerinden yaşlar çeşme gibi akmaya başladığında yavaş hareketlerle Sevgi'nin yanına gidip oturdu. Yan yana oturup bir süre ağladılar. İkisi de konuşmuyor, sadece ağlıyorlardı. Öyle bir ağlamaydı ki bu, sanki haykırıyorlardı. Dünyanın acımasızlığına karşı isyan ediyorlardı. Ağlamaları, yani isyanları saatler boyu sürdü. Gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Ağlamayı kesip Sevgi'ye sarıldı Emir.
"Seni asla bırakmam."
"Ben masum değilim."
"Sen ömrümde tanıdığım en masum insansın, hep öyle kalacaksın. Masumluk düşündüğün şey değil, tamam mı?"
"Ben bu şekilde yaşayamam Emir. Senden ayrılmamın sebebi, intihar edecek olmamdı." Emir, Sevgi'nin gözyaşlarını sildi. Ardı arkası kesilmese de her seferinde gözyaşlarını nazikçe siliyordu.
"Sen ölürsen ben de ölürüm."
"Sen hâlâ mutlu olabilirsin Emir. Beni unutabilirsin. Ama ben ömür boyu yaşadıklarımın izlerini taşıyacağım."
"Bencilce gelebilir ama ölme. Yalvarırım." Emir yeniden ağlamaya başlamıştı.
"Mutlu olamayız Emir."
"Seninle hüznü paylaşmaya da hazırım."
Emir'in bu cümlesinden sonra ikisi de, tek bir kelime daha etmediler. Sadece oturdular. Düşündüler ve ağladılar. Ne olursa olsun, bunları beraber yapmış olmaları bile bir nebze de olsa mutlu etmişti onları. Hüzünlerinin yanında çok küçük bir parça da olsa, vardı işte o duygu. Yok gibiydi ama vardı.
***
Birazcık ağladım 😭 Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Diğer hikayelerime göre okur az olsa da bu hikayeyi yazmayı çok seviyorum. Yorumları çok samimi, çok içten. Az ama olsundu o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Gözyaşlarım
Short StoryEvlenmesine, en mutlu gününe aylar kala tecavüze uğrayan bir genç kız... Her şeyden habersiz, nişanlısının neden durgunlaştığını çözmeye çalışan, Sevgi'yi her şeyden çok seven Emir... Hayatı alt üst olan Sevgi'nin ve onu asla yalnız bırakmayacak o...