✖️Devics- Salty Seas-
Bir avuç kadar paslanmış bir kalbim vardı, sevgisizlikten.
Yalnızlığım bir yana, kendime bile yetemiyordum ki ben. Oldum olası yerimi sorgulamıştım, günahlara bulanmış bu dünyada. Belki de asla doğmamalıydım, belki de tam şu an kafama sıkmalıydım.
Beni durduran tek şey, intikam dair duyduğum karanlık arzuydu.
Annemi yaptığı meslek yüzünden asla kınamamıştım. Babamın kim olduğunu bilmemesi de önemli değildi. Beni büyüyene kadar başka bir kadına bırakıp sonrasında alması da sorun değildi. Aç kalmam veya neredeyse ölecek noktaya gelene kadar hasta olmam da sorun değildi benim için. Benim sorunum, bir kez olsun saçlarımı okşamamış olmasıydı. Benim sorunum, annemin bana vermesi gereken sevgiyi, tanımadığı adamlara vermesiydi.
Ruhum sanki bir cinayet yeriydi, bana dair her şey delik deşik edilmişti. Benden geriye sadece bir enkaz kalmıştı.
-
Günlerden 5 Kasımdı.
Hüznün somutlaşmış ayı olarak anılan Kasım. Vücuduma ağır gelen sol tarafımın, bir yaprak misali kuvvetli bir rüzgarın etkisiyle bedenimden ayrıldığı aydı Kasım. Ne hüzün, ne aşkı temsil ediyordu. Bir intihardı, nefretimdi.
Her zaman olduğu gibi o akşamda annemin misafiri vardı. Sonsuz bir döngü gibiydi, çoğunlukla her akşam başka misafir gelir ve her sabah giderlerdi. Halbuki annem, bir insanın görebileceği en güzel kadınlardan biriydi. Bu adamların hiçbiri onu hak etmiyordu.
Benim hayallerim bile annemin beni sevmesi üzerineyken, onun benden bu kadar nefret etmesi küçük kalbime yapılabilecek en büyük ihanetti.
O gün eve orta yaşlı biri gelmişti. Birkaç dakika kadar salonumuzda oturdu, annem saatlik çalışma ücretinden bahsediyor adamla anlaşmaya çalışıyordu. Annem kendini ve şartlarını anlatırken adamın gözleri benim üzerimden ayrılmıyordu, ben ve yerdeki yatağımın üzerinde gidip geliyordu. Göz göze geldiğimizde utançla kafamı yere eğiyor, bana bakmaması için dua ediyordum.
Kırışmış göz kenarları ve kısık yapılı gözleri bile gizleyemiyordu bakışlarındaki kötülüğü. "Beni dinliyor musunuz?"diye sordu annem azarlar gibi. Bu adam annemi hak etmiyordu, annem onunla konuşuyor fakat o dinlemiyordu. Aslında annem oldukça güzel bir kadındı, simsiyah saçları, yeşile karışmış gözleri ve hokka gibi bir burnu vardı.
Karşısındaki insan ise kırk beşli yaşlarında, bakımsız adamın tekiydi. Esmer tenine tezat kırlaşmış saçları ve sakalları vardı. "Adın ne küçüğüm?"diye sordu adam bana dönüp. Gülüşü tüylerimi ürpertmişti, kendimi kafesteki bir kuş gibi hissediyordum.
Sustum, bakışlarımı yere eğip kollarımı bacaklarıma doladım.
"Cevap ver."dedi annem sertçe. Sesinde her zamanki öfke vardı, benimle her konuştuğunda duyabildiğim tek tını buydu. Öfke.
"Eftalya,"dedim bir fısıltıyı andıran sesle.
"Yeni bir teklif sunmak istiyorum, çocuğun olmadığı bir yere geçelim."dedi adam. Annem de onu odasına doğru yönlendirdi.
Gitmişti. Normalde annemin birlikte olduğu insanlar da adımı sorardı fakat bu adamda içime sinmeyen bir tuhaflık vardı.
Dakikalar sonra o kapı açıldı. İçim biraz daha rahatladı, belki de adam akşam bizimle kalmayacaktı. İşi bitmişti ve gidecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhuma Dokun|düzenleniyor
Ficção GeralSadece bedenine değil, ruhuna ve hayallerine tecavüz edilmiş biriydim ben. Acım, Tanrı'nın katına ulaşmıştı. Tıpkı o geceki yardım çığlıklarım gibi. Bir avuç paslanmış kalbim vardı, yine de nefes alıyordum. Çünkü yaşadıklarımın izini, bir savaş ya...