Bölüm şarkısı; The Neighbourhood - Let İt Go
•°•°
Koca bir tapınak. Etrafı yangın dolu. Çığlıklar.. Fısıltılar. Ruhlar.. Kayıp bedenleri. Yer çekiminin son bulduğu yer. Gerginlik. Rüya değil, kabus. Elimi uzatsam, kül olacağım bir mekan. Ruhları dans eden, küçük çocuk bedenleri dolu. İkiye ayrılmış bu mekanda, bir taraf sessizdi. Hayal ürünü olamayacak kadar sıcak, gerçek olamayacak kadar ürpertici..
Titredim.
Burası kitapta bahsedilen yerdi. Burası, Hades'in mekanıydı. Olduğum yere bakındım. Kanlı et parçaları, mideme bir bulantı serpmişti. Öğürdüm öksürerek. Sonrasında bana yapabileceklerini düşündüm. Hades veya Hades'in adamlarından biri beni sandalyeye bağlayıp gözlerim yuvalarında fıldır fıldır dönene kadar dövebilirlerdi. Beni Aleve bırakıp, yanarak ölmemi isteyebilirlerdi. Üzerime erimiş kurşun dökmek, dizlerimi parçalamak, parmaklarımı kerpetenle kırmak, uzuvlarımı kesmek isteyebilirlerdi.
Daha önce hiç böyle bir olay yaşamamıştım.
Bunların mümkün olacağını bile bilmiyordum. Ürktüm. Çünkü kabul etmekten nefret etsem de Hades beni korkutuyordu. Korkuyordum.
Sonra fark ettim. Önümden bir kaç metre uzakta duran,-Bu da ne!?- üç başlı siyah bir köpek vardı. Evet, köpek. Hırıltısı, korkmam için yeterliydi. Ve, kitapta ki cümle aklımda yankılandı. Hades'in kapısında üç başlı cehennem köpeği beklerdi..
Eğer Hades'in mekanındaysanız yapmanız tek gereken şey, hiçbir şey yapmamanızdır. Çünkü bu, Olağan üstü. Ne yapacağımı bilmiyordum. Benim hakkımda ne bildiklerini, ne istediklerini bilmiyordum. Saklanamaz, kaçamazdım. Üç başlı cehennem köpeği, arkama geçti ve hırladı. Nefesim titriyordu. Arkamda olduğu için, bir kaç adım ilerledim. Beni, Ateşin hüküm gösterdiği koca bir deliğe soktu. Yada, Oda? Karşımda, arkası dönük bir oturak vardı. Elimde olmadan, göz devirdim. Ah, hadi ama. Cidden mi? "Klişesiniz" diye tısladım. Üç saniye sonra, sandalye bana dönecek ve Hades belirecekti. Biliyordum, tahmin etmem bir kaç saniyemi dahi almadı. Üçe kadar saydım. Bir.. Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim. İki.. Üç dememe gerek kalmadı. Sandalye bana döndü, ama Hades yoktu. Asa ve taç kullanan, siyah saçlı ve sakallı bir Adam vardı. Sırıtıyordu. Bu, içimi rahatlatmadı. Çirkin bir kahkaha attı, ardından ayağa kalktı. "Hunter Wilson."
Yutkundum.
Bana yaklaşıp, parmaklarını çeneme yerleştirdi.
Ona bakamadım. Başımı kaldırmak için ittirdi yukarıya doğru çenemi, zorladım başımı kaldırmamak için. Gerilmiştim. İzin vermedim başımı kaldırmasına, ama yanıldığım bir konu vardı. O, izin almazdı; Almamıştı. Gözlerimi gözlerine sabitleyip, öylece durdum mimikten mahsur yüzümle. Göz bebeğine doğru kırmızılaşan göz rengi, daha da gerilmeme sebep oldu. Kitapta ki kelimeler, aklımı ele geçiriyordu o dakikalar. Büyük kalabalıkları kabul eder... Boğazımı temizleyip, "Polydektes," dedim gerginliğimi belirten ses tonumu gizlemeye çalışarak.Konuk severdir, gelenler için ardına değin açıktır kapıları... "Eurypyles," Kaşlarını çattı. Ama çıkmak isteyenlereyse sımsıkı kapalıdır. "Pylartes," Gözlerinde ki kırmızılık her kelimemde biraz daha yayıldı. Ve, karısı..."Persephone."
Derin bir nefes aldı ve başını hafif sağa çevirdi. Daha sonra ise, Karşımda ki adam yok olup, alevler içinde çıktı karşıma. Kocaman, ve dehşet vericiydi. Gözleri, göz bebekleri bile ateştendi. O, Ateştendi. Kalın, Ürkütücü, tiz dolu sesiyle bağırdı. "Gloria!"
Evet Çirkinlerim, Wattpad'de dolaşırken bir hikayeye rastladım. Gerçekten Wattpad'de alışılmadık ve görülmedik bir kurguya sahip. Bir okuyun derim, bir daha Wattpad'e onun gibi farklı konulı bir hikaye gelmeyecek; Bana göre.efsotesemmel Kullanıcı adlı yazarımzın Belki bir gün adlı hikayesi bu bahsettiğim! Okumanızı tavsiye ederim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin LANETİ
FantasyBüyük bir parkta iki küçük çocuktu onlar. Şimdi ise.. Küçük bir parkta bir büyük çocuk var. Ölümün beden aldığı bir hikaye.. Çirkinin, lanet saçtığı bir hikaye.. Devamında ne mi oluyor? Orası çok fantastik. En iyisi sen okumaya başla ve Hunter a yar...