BAŞLANGIÇ.

110 10 28
                                    

Yaşamak için yaşıyan (!) bir insanım ben.. Benim için anı yaşamak önemlidir.. Benim için ben önemliyimdir.. Kimseye boyun eğmem..Masumları savunur suçlularla kavga ederim.. Haksızlığa gelemem.. Bana kötülük yapana aynı şekilde karşılık veririm.. İyilik yapana daha iyisini.. Ne iyiyim ne kötü.. İşte nefret ettiğim yerdeyim.. Ya siyah ya beyaz.. Ben siyahı severim.. Karanlığı.. Geceyi. Çünkü geceye dökerdim içimi eskiden.. Ağlardım kırar dökerdim.. Şimdi ise gülüyorum. Evett.. Hey merak etmeyin deli değilim.. Ama delirmiyceğim anlamına gelmiyor.. Düşüncelerimi kafamda yaşarım. Pek konuşkan değilimdir desem yalan olur.. Yeri geldiğinde açarım ağzımı yumarım gözümü.. Doğrucuyumdur.. Ayrım yapmam mesela.. Bende böyleyim işte..

Haa bu arada ben Dicle Yılmaz. Şu an annesi ve babası tarafından zorla bir şehre götürülen kız.. Düşüncelerim daha da derinleşirken ellerime baktım.. Hâlâ izi kalan yaralarıma.. Telefonumu çıkarıp yüzüme baktım.. Ufak ufak çiziklerin derin izleri vardı.. Ama ruhumdaki çizikler kadar derin değildi..

Bir yıl önce bir trafik kazası geçirmiştik. Ben kardeşim sevgilim ve diğer arkadaşlar.. Kazadan canlı kurtulan ben oldum. Hahaha ne mutlu bana demi? 12.12.2010 işte o gün bütün hislerimi yitirdim ben.. Ağlamayı unuttum önce.. Krizler geçirdim. Kabuslar gördüm. En sonunda ailem tarafından bir kliniğe yatırıldım. Tedavim geçen hafta bitmişti. Annem ve babamda benim (!) iyiliğim için başka bi şehre taşınmak istediler. Tabikide benim iyiliğim için..

Babam orda yeni bir ortak bulmuştu. İzmiri bırakıp Ankara ya gidiyorduk. Deniz yoktu belki ama yeni bir başlangıç vardı.

Arabalar her zaman beni tutardı babama ilerdeki benzinlikte durması için seslendim. "Baba ilerdeki benzinlikte dururmusun tuzlu bişeyler alıcam" dedim. "Midenmi bulandı kızım" dedi annem. Sessizce kafa salladım. Az ilerde babam durdu ve markete girdim. Bi kaç kek bi kaç kraker meyvesuyu ve de sakız aldım. Arabaya geri döndüğümde annem yoktu. Babama

"Annem nerde?" Dediğimde
"Lavabo ihtiyacı " diye cevap verdi.

Arka koltuğa yerleşip kulaklıklarımı taktım ve Ahmet Kaya'nın sesiyle kulaklarımı doldurdum. Adamın öyle bir sesi vardı ki.... Çok geçmeden uykuya dalmışım..






----------------------

Yeni evimiz iki katlı bahçeli ve havuzlu bir evdi. Hoşuma gitmişti. Hemen odama girdim. Çantamdan kardeşimle olan fotoğrafımı çıkardım ve baş ucuma koydum. Zaten annem beni düşünmüş sevgilim ve kardeşimle olan fotoraflarımı heryere koymuştu. Banyoya girip sıcak bir duş aldım.

Banyodan çıkıp üzerime şort ve salaş bir tişört geçirdim. Sonra uzandım. Gözlerimi kapattım düşündüm. Sadece düşündüm. Telefonumu aldım ve koyu yeşile benzeyen gözlerime baktım. Sanki eskisi gibi parlamıyordu. Dudaklarıma baktım. Eskisi gibi kıvrılmıyordu. Gülsem bile ruhsuz bir gülüş oluyordu.

Ben o kazadan sonra herşeyimi yitirmiştim. Artık aşık olmayacağımı biliyordum. Umuyordum.

Kardeşimin gelmiyeceğini biliyordum. Kardeş bildiğim insanların...

-------------------

Sabah yardımcımız Halime Teyzenin sesleriyle uyandım. Taşınalı bir hafta olmuştu ve okullar açılıyordu. Babamla okul konusunda hiç konuşmamıştik muhtemelen özel bi okula yazdırmıştır.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Işimi halletikten sonra masamdaki notu fark ettim. ÖZEL KILIÇ KOLEJİ. Yeni okulum buydu demek ki. Dolabımı açtım formam yoktu. Babam bunu düşündüyse forma da alması gerekirdi. Herneyse forma olsa bile serbest gideceğimi adım gibi biliyordum.

Biraz daha göz gezdirdikten sonra siyah salaş tişört ve siyah yüksek bel pantolon giymeye karar verdim. Altınada botlarımı geçirdim. Önceden aşırı makyaj yapardım. Şimdi ise biraz.

Yüzümdeki çiziklerin izleri olduğu için onları kapatma gereği duymadım. Göz rengimin ortaya çıkması için göz kalemi ve şeftalili parlatıcımı sürdüm. Deri montum ve çantamı aldıktan sonra aşağı indim. Kendi arabamla gidicektim bu yüzden babamı arayıp tam olarak nerede olduğunu sordum. Ankarayı az çok bilirdim.

Evimize yarim saat uzaklıktaki okuluma geldiğimde arabayı park ettim. Herkes dışardaydı. Yeni kız olduğum için gözlerin bana çevrilmesine şaşırmadım. Umursamadımda. Kantinin yerini bi cocuktan öğrenip kantine gittim ve bir kahve aldım. Kahvemle birlikte dışarı en sessiz sakin gözüken banka doğru ilerledim.

Kahvemi yudumlarken bi çocuğun ve masum tipi olan bir kızın yanıma yaklaştiklarini fark ettim. Sonunda yanıma geldiklerinde kız elini uzattı.

"Merhaba Dicle ben Elif yeni gelmişsin sanırım hoşgeldin. Bu da Ömer." Dedi çocuğu göstererek çocuk bana kısa bi baş selamı verdi.

"Adımı nerden öğrendiniz?" diye bir soru yönelttiğimde Elif köşedeki çocuğu gösterdi. "Adı Furkan. Furkan Kılıç. Bu okul amcasının fazla tiki değildir. Ama çapkın. Senin babanla onun babası ortakmış sanırım oda sen gelmeden önce okulun internet sitesine seninle ilgili şeyler yazmış" dediğinde kan beynime sıçradı. Yanımda oturan ömere baktım. "Ömer telefonundan siteye girip bana verirmisin?"

"Tabiki" Ömer siteye girip telefonunu bana uzattı.

DİCLE YILMAZ.
Evett. Okulumuzun yeni kızı olan Dicle'yi biraz tanımak gerek değilmi? Başlayalım o zaman.

Dicle 16 yaşında bir trafik kazası geçirmiş. Bu kazadan önce harika bir hayatı varmış. Magazinlerde belki görmüşsünüzdür. Kardeşi,sevgilisi ve de bazı yakın arkadaşlarını kazada kaybetmiş. Bir tek kendisi kurtulmuş. Kazanın bir önceki günü Diclenin doğum günü olduğu için hep birlikte barda eğleniyorlarmış. Sabaha kadar eğlenmişler. Arabaya bindiklerinde hepsi sarhoşmuş ve tıra çarpmışlar. O kazadan sonra Dicle kötü günler geçirmiş annesi ve babası tarafından kliniğe yatip tedavi görmüş. Tedavisi 4 hafta önce bitmis ve buraya taşınmışlar. Dicle o kazadan sonra sigaraya başlamış fakat içkiyi içtiği zamanlar asla araba kullanmıyormuş. Yeni kızımız ne kadar entirikalıymış değilmi?

Okuduğum an gözlerimi Elif ve Ömere çevirdim. "Sizde okudunuz mu?" Evet anlamında başlarını salladılar.

Sanırım bu Furkanla işimiz vardı.

RUHUMUN SESSİZLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin