Bir bar taburesinde oturmuş, arka fonda çalan şarkıya aldırmadan biramı yudumluyordum. İşten yeni ayrıldığım için pek keyfim yerinde değildi açıkçası. Saate bakmak için telefonu elime aldım, Can'ın gelmesi an meselesiydi. Saat 9'da Shot Barda buluşuruz diye konuşmuştuk ve saat 9 olmuştu bile. Telefonumu masanın üstüne koymamla ekranda 'Bela Arıyor...' yazısını görmem bir oldu. Şu an Eda ile konuşmak için hiç havamda değildim. Moralim inanılmaz bozuktu ve onun aşırı anaç tavırlarına ihtiyacım yoktu. Daha sonra arayıp bir şeyler uydurmayı düşündüğüm sırada Can'ın geldiğini gördüm. Yüzümde oluşan salak sırıtmama engel olamadan ayağa kalktım ve beni görebilmesi için elimi kaldırdım. Yanıma geldiğinde gülümseyerek bana sarıldı ve yanağımdan öptü. Hayatımda onun kadar tatlı birini daha görmemiştim. Güldüğünde ela gözleri hafifçe kısılıyordu. Dudakları aşırı sayılmayacak ama ufakta denilemeyecek bir şekilde yukarı kıvrılıyor ve dişlerinin görünmesine neden oluyordu. Koyu renkli saçları hep dağınık olurdu, yürüyen sempatiydi adam. Yakışıklıydı da ama hakkını yemek istemem.
"Neyin var? Telefonda sesin berbattı." dedi. Muhtemelen şu an suratımdaki sırıtma yüzünden kendime geldiğimi düşünmüştü.
"İşten ayrıldım, daha fazla o salak patronla uğraşamadım." dedim yüzümü asıp. Patronumla olan sorunlarımı az çok biliyordu, kadın tam bir kadın düşmanıydı. Sürekli yaptığım işlerden yakınıyor, o salak Murat'ın yaptığı işleri övüyordu.
"Ne! Nasıl ya, neden ayrıldın? Tamam kadın biraz sorunlu ama böyle bir zamanda o iş senin için çok iyiydi. Sergi açmak istediğini söylüyorsun ama yaptığın sorumsuzluğa bakar mısın?!" diye parladı Can. Tamam haklıydı, kendime bir sergi açmak için gerekli parayı toparlayabilmem sadece çalışarak olurdu. Ve ben bunun için bir reklam ajansının kreatif biriminde çalışıyordum. Çok iyi bir işte değildi aslında, ama sorun da değildi. Nasılsa benim hayallerim vardı.
"Can, tamam haklısın ama dayanamadım diyorum. Hazırladığım projeyi Melis'e götürdüğümde bana 'Bu kadar çocukça bir projeyle bana geldiğine inanamıyorum İpek.' deyip suratını ekşitti, bende o sinirle dosyayı çöpe atıp dışarı yemeğe çıktım. Sonra bir geldim ki ofise, o salak Murat benim projemi çöpten almış ve Melis'e götürmüş tekrar. Melis sanki hiç projeyi görmemiş gibi 'İnanılmaz bir proje, çok yaratıcı Murat'cığım.' deyip kabul etmiş ya! En kötüsü de ne biliyor musun? Müşterilerde projeye bayıldı ve benim yaptığımı kimse bilmiyor! Kadın resmen benim hakkımı Murat'a verdi!" dedim sinirle. Haksızlığın bu kadarı da olmazdı yani. Tamam sorun değildi, o işte yükselmeyi düşünmüyordum. Ama sergimi açana kadar biraz başarı kazanmam da hoş olurdu. İçimden bunları geçirirken Can'ın yüzüne bakmayı akıl edebildim ve suratında ki şaşkınlığa tanık oldum. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
"Be... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum İpek. Böyle bir şeyin başına geldiğine inanamıyorum. Çok üzgünüm, gerçekten..." dedi tatlı sesiyle ve yerinden kalkıp bir kolunu belime dolarken diğer eliyle saçlarımı okşadı. Bana böyle sarılacaksa ben hep işten ayrılırdım sorun yok yani.
Akşamın geri kalanında Can iş konusunu bir daha açmadı. Canım Can, canım sıkılsın istemedi sanırım. Bütün gece güldük, sohbet ettik ve arkası kesilmeyen biralarımızı içip eğlendik. Sabah bunun karşılığını inanılmaz bir baş ağrısı ile alacağımın gayet farkındaydım, ama sorun yoktu. Nasılsa yarın hafta sonuydu ve benim artık bir işim bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 Arada 1 Derede
Teen FictionHerkesin hayatı zordur. Kimimiz okulla boğuşuyoruz, kimimiz iş hayatına atılmak için çabalıyor. Kimimizin aşk hayatı mükemmel, kimimiz mükemmelin tanımını dahi yapamıyor. Hayat kimse için kolay değil. Dertlerimiz boyumuzu aşarken, biraz gerçeklik bi...