Gözlerimi açtığımda sabahın ilk ışıkları perdesi açık olan camımdan odayı dolduruyordu. Dışarıda geceden kalma yağmur sularının apartman borularından akan sesleri vardı. Sokaktan birkaç ayak sesi dışında ses gelmiyordu. Açık olan camımdan esen rüzgarın uğultuları ve tenimi hafif karıncalandıran ürpertisi odayı doldurdu. Camı gece uyandığım rüyanın etkisiyle derin nefesler alıp kendime gelmek için açmıştım. Daha sonrada aklımı kurcalayan düşüncelerle yatağa girmiş kapatma gereği duymadan uyumuştum. Esen rüzgarın odayı doldurmasına izin vermeye devam ederek banyoya girdim. Odamın içinde olan küçük banyomda işlerimi hallettiğimde üzerime dar bir siyah kot ile gri boğazlı bir kazak giydim. Turuncu yağmurluğumu giyerek çalışma masamın üzerinde ki çantamı ve gri şapkamı aldım. Salık duran saçlarımın üzerine taktığım şapkamı düzenleyerek odadan çıktığımda daha kimse uyanmamıştı. Ayakkabılıktan siyah postallarımı alıp evden çıktım. Esen rüzgar suratıma vururken çoktan postallarımı giymiş yokuş aşağı iniyordum. Birkaç kişi işe gitmek için evlerinden çıkarken çocuklarda sokağa giren servislerine koşuyordu. Gün aymış her şey başlıyordu. Köşedeki kafeden sıcak bir kahve alıp çıktım. Karton bardaktaki kahve elimi ısıtırken rüzgardan uçuşan saçlarım görüşümü engelliyordu. Hırçın hareketlerle saçlarımı sertçe geri ittim. Hızlı adımlar ile durağa gelip dolmuştaki en arka koltuğa kurulduğumda kahvemden gelen koku burnumu sızlattı. Kahve kokusunu seviyordum. Tam şu anda ensemde hissettiğim o bilindik ürperti havanın soğukluğundan değildi. Bu öyle bir ürperti değildi. Bedenimde ki yabancı ürpertinin hareketiydi bu ve yerimde huzursuzca kıpırdanmama neden olmuştu. Kahvemden uzun bir yudum alıp bunu unutmaya çalıştım. Okulun oradaki durakta indiğimde kahvem çoktan bitmişti. Boş bardağı yanından geçtiğim çok konteynırına atarken ensemdeki nefes seslerini duyuyordum. Neydi bu? Aklımı kaçırmama neden olacak düşünceler kafamın içinde dönmeye başlamış beni kıskıvrak yakalamıştı. Bahçeye girdiğimde ortalığı dolduran arkadaşlarıma selam vermeden sınıfa çıktım. Cam kenarındaki sırama oturduğum da nefes sesleri kulağımda çınlıyordu. Heyecanlandığınızda kalbinizin atış sesini kulağınızda duymanız gibiydi. Nefesin sesini duyuyordum.
Sahi nefesin sesi olur mu?
*
Sekizinci dersin sonuna geldiğimizde beynim işlevini yitirmiş, bedenim çökmüştü. Arkadaşlarımın konuşma çabalarını önemsemeden sınıftan çıktım. Normalde bu kadar kaba biri değilim aslında ama bu aralar düşündüğüm ve aklımı vermek istediğim tek şey vücudumda gezdiğini hissettiğim ikinci nefes. Durağa geldiğimde sağanak yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuş bir haldeydim. Dolmuşta ayakta giderken insan kalabalığının beni ne kadar yorduğunu susmak bilmeyen seslerden daha iyi anlamıştım. İnsanlar toplu taşıma aracında olduklarını unutmuş gibi sesli bir şekilde kahkahalar atarak muhabbet ediyorlardı. Herhangi bir iki koltuk önünüzde oturan biri hasta olabilir veya şiddetli migren ağrıları çekiyor olabilir. Ya da herhangi bir rahatsızlığı olabilir. Ama eminim kimse şuan ettiği sohbetin bundan önemli olduğunu düşünmüyordur. Nede olsa insanlar kendi başlarına gelmeyince hiçbir şeyin farkına varmazlar. Bunlar bencil olarak değerlendirdiğimiz kısımdır ve daima etrafındakilerin durumlarını önemsemeden hayatını kendi çıkar ve rahatlıkları doğrultusunda yaşarlar. Durağa geldiğimde daha fazla bu insan kalabalığının bunaltıcı gürültüsünde durmamak adına hızla indim ve eve çıkan yokuşu tırmanmaya başladım. Eve geldiğimde annem mutfakta televizyondan izlediği bir program eşliğinde yemek yapıyordu.
"Sırılsıklam olmuşsun Capella. Hemen üzerini değiştir. Büyük annen geldi tatlım. Seni soruyordu." Annemin hiçbir zaman büyüdüğümü önemsemediğini anlatan cümleleri kulağımı doldurdu. Zaten üstümü değiştireceğim ıslak ıslak durmam anne demek istesem de bu düşünceli ve beni önemsediğini gösteren tavırları hoşuma gidiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK "BEN"
FantasyAslında olduğunuz yere ait olmadığınızı düşünün. Bambaşka bir yere ait olduğunuzu. İşte! Capella aslında olması gerektiği yerde değil. Bunu fark etmesini sağlayan şey ise korkuları. Korkularınız size hiçbir zaman yol gösterdi mi? Ona gösterdi. "Şşş...