Aslında tam olarak ölmekten korkmak değil de, nasıl öleceğinden korkmaktır. Genellikle insanlar uyurken ölmenin en iyi ölüm şekli olduğunu düşünürler. Sanırım öyle değil. Uyurken öldüğünde son gördüğün şey nedir? Rüya mı? İnsan öleceğini hissettiğini zaman görmek istediğini görür. Peki ya uyurken öldüğünde herşeyden habersiz eli kolu bağlı ölmüyor musun? Pekde güzel sayılmaz.
Ölümün korkulacak tarafı arkanda bıraktıklarının olmasıdır. Arkada da kalanların attığı acı çığlıklar insanda endişe uyandırır. Fakat senin bulunduğun yer rahat, gerçekten rahat. Biz burda tonla acı çeker çaresiz kalırken orada ne ikilem, ne çaresizlik ne de ruhsal acı var. Bu konuda seni kutlamamız lazım, hedefine ulaştın artık mutlusun. Zaten hayatta ki tek ideal ölüm olmalı. Her idealin bir sonu var. Sen hedefine ulaştığın an o hedef yok oluyor ve yeni bir hedef seçiyorsun. Fakat tek ideal olan ölümde o iş böyle olmuyor. Hedefinle beraber yok olmak... İnsan hedefleriyle beraber ölmeli zaten değil mi? Ya hedefi ölümse? Sen şimdiye kadar hedeflediğin doktorluk, mühendislik veya olduk olmadık astronotluk hayalinden korkuyor musun? Peki hedeflerin en sonundaki ölümden neden bu kadar korkuyorsun? Doktorluk hedefinin nasıl olacağından ne zorluklarla olacağından korkmuyorsun da neden ölümünün nasıl olacağından korkuyorsun? Ne gibi bir felaketle öleceğini merak etmeyip ölmeden önce daha ne yapabilirim diye düşünmelisin. Bu güne kadar ne yapmadıysan bu gün yap. Bu güne karar ne yapmaktan korktuysan bu gün korkularını yen ve tabularını yık. Korkarak yaşamaktansa korkmadan ölmeyi tercih et. Az yaşadığın için korkuyorsun ölümden, dolu dolu yaşayamadığın için. Daha yaşayacak çol şeyin olduğundan ya yaşayamazsam diye korkuyorsun. Şimdi korkunu bikaç günlüğüne aklının karanlık bir köşesine bırak ve hayattan zevk al. Geri geldiğinde orda olmuyor olacak.