Uras öfekli bir şekilde ayağa kalktı. Emre tamamen şaşkın bakışlarla Arya'ya bakıyordu. "Sen ne yaptığını zannediyorsun? Bu beceriksizler ordusunun başında sen varsın ha? Sen benim kim olduğumu biliyor musun beyinsiz hanım? Ne yaptığına bir bak!" Uras öfkeden çılgına dönmüş halde Arya'ya bağırıyordu. Burçin koşarak yanlarına geldi. " Urascım sen onun kusuruna bakma. Nerden aldım seni işe ben ay. Tam bir salak olduğun belliydi zaten. Defol çık dışarı. Gözüm görmesin seni. Urascım sen iyi misin?"
Burçin, elindeki peçeteyle Uras'ın gömleğini silerken Uras kafasını çevirip öfkeyle Arya'nın gözlerine baktı. Arya'nın gözlerinden süzülen bir damla yaş Uras'ın tüm öfkesini alıp götürmüştü. Turuncu saçlarındaki dağınıklığın Arya'ya kattığı sevimliliği farketmişti. Arya'ya doğru bir adım attı. Masumca bakan genç kız ürkmüştü.
Bodur, ahşap sehpanın üstündeki kadeh hiçbirşey yokken ses çıkarmaya başladı. Ama bunu duyabilen tek kişi Emre'ydi. Emre olayların şaşkınlığıyla ne yapacağını bilmeden oturuyordu. Kadehten çıkan ses Emre'nin dikkatini çekti. Uras, Arya'ya doğru bir adım daha atmaya yelkendiği an kadeh büyük bir şiddetle parçalandı. Kadehten dağılan cam parçalarından birisi Emre'nin koluna saplanmıştı. Emre'nin kolundaki kanı gören Burçin olduğu yere düştü. Uras şaşkınlık içinde Emre'ye doğru gitti. Cam parçası Emre'nin kolunda dikiş atılması gerekecek kadar büyük bir yara açmıştı.
"Ben iyiyim Uras bey. Sadece sıyırdı. Garip olan.." Uras telaşla Emre'nin sözünü kesti. "Hayır Emre hemen hastaneye gidiyoruz. Yaran çok büyük dikiş atmaları gerek. Kalk hadi." Uras, Emre'nin diğer kolundan tutarak kaldırdı. Arkasını döndüğünde Arya çoktan gitmişti. Uras şaşkınca kalakaldı. Emre birkaç adım atınca kafasını salladı ve yürümeye devam etti.
...................................................................................................................................................................
Sabah olduğunda Emre, Uras'ın evinde uyanmıştı. Koluna birkaç dikiş atıldıktan sonra Uras onu bırakmamış ve evine götürmüştü. Emre'nin Uras'a olan bu yakınlığı çocukluktan geliyordu. Çocukken Emre ve Uras aynı mahallede büyümüşlerdi. Emre Türkiye'de kalıp okumayı tercih etmiş, Uras ise çocukluk hayali olan müzisyenliği gerçekleştirmek için Amerika'ya gitmişti. Uras Türkiye'ye döndüğünde Emre'ye yanında çalışması için iş teklif etmişti. Aralarında ki dostluğu iş zamanı dışında hala sürdürüyorlardı.
Uras geç saate kadar uyuyamamış, gece olanları düşünmüştü. Arya'nın gözünden düşen yaş hala bir film karesi gibi gözünün önüne geliyordu. Şafak vaktinde uyuyakalmış, rüyasında yine o anı görmüştü. Birkaç saat sonra uyanmıştı. Her sabah yaptığı gibi koşuya gitmiş, Emre uyanana kadar çoktan dönmüştü. Emre uyandığında duştan yeni çıkmıştı. Üzerini giyinmiş, aşağı iniyordu. Merdivenlerden inerken Emre'nin uyandığını fark etti. " Günaydın tembel bey. Bu saate kadar uyunur mu hiç?" Emre gülümseyerek karşılık verdi. "Biz senin gibi akşam 8 de uyumaya alışkın değiliz Uras bey". Uras sabaha karşı uyuduğunu düşündü ve hiç ses etmeden sadece gülümsedi.
Mutfaktan yardımcı kız çıktı. " Günaydın Uras Bey. Kahvaltınız hazır. Eğer izin verirseniz ben çıkabilir miyim?" Uras kahvaltı tabağından bir tane zeytini ağzına atarken kafasını onaylar şekilde salladı. Yardımcı kız dışarı çıkarken Emre 'de Uras'ın yanına gitti. "Bu gün Mert'in mezuniyet töreni var. Eğer programımız yoksa bende gideyim diyorum." Uras şaşkın bakışlarını Emre'ye yöneltti. "Ne? Mert o kadar büyüdü mü ya? Ne zamandır göremiyorum bende onu. Beraber gidelim uygun olur mu?" Emre heyecanla cevap verdi. "Tabi uygun olur Mert çok sevinir böyle bir günde seni görünce. E hadi o zaman hemen çıkalım." Kahvaltıdan sonra yola koyuldular.
Okula gittiklerinde herkes şaşkınlıkla Uras'ın son model mat mavi renkteki spor arabasına bakıyordu. Bir devlet üniversitesinde bu tür arabaya pek rastalanmaz tabi. Mert arkadaşlarıyla beraber yol üzerinde Uras ve Emre'yi bekliyordu. Uzun boylu, sarı kıvırcık saçlı olan Mert, Emre'nin kardeşiydi. Arkadaşları, onun ünlü şarkıcı Uras Kaya'yı tanıdığına hiçbir zaman inanmamıştı. Ama şimdi mezuniyetine Uras gelmişti.
Uras arabadan indiğinde herkes şaşkınlıkla ona bakıyordu. Güvenlik, rektöre çoktan haber vermişti. Rektör, yanında birkaç hoca ile hemen Uras'ın yanına geldiler. "Hoş geldiniz Uras Bey. Şeref verdiniz efendim." Uras kendisine böyle davranan insanları sıradan gördüğü için hiç konuşmuyordu. Rektöre baktıktan sonra gömleğinde duran güneş gözlüğünü havalı bi şekilde taktı. Rektör hala konuşurken sanki orada yokmuş gibi umursamadan yürüdü. Mert'e selam verdi ve onu koltuğunun altına alarak salona doğru yürümeye başladı.
Salona geldiklerinde tören başlamak üzereydi. Uras ve Emre en ön sıradaki iki koltuğa oturdular. Konuşmacılar tek tek kürsüye çıkıp konuşmalarını yapmışlardı. Rektör konuşmasını tam bitirecekti ki Uras'ın en sevmediği cümleleri kurmaya başladı. "Saygıdeğer sanatçımız Uras Kaya'yı , siz değerli öğrencilerimize konuşma yapmak üzere sahneye davet ediyorum."
Alkışlar gittikçe artan bir kuvvetle devam ediyordu. Uras Emre'ye baktı. Emre kaşlarıyla 'hadi' dercesine işaret etti. Uras istemeyerekte olsa eski, tahta merdivenlerden çıkıyordu. Tam mikrofonun karşısına geçmişti ki karşıda oturan öğrenciyle göz göze geldi. Dün geceyi mahveden, Uras'ın rüyalarına kadar gelen kız, tam karşısında oturuyordu. Arya şaşkın şaşkın Uras'a bakarken mikrofondan çılgınca sesler çıkmaya başladı. Ses o kadar tizdi ki salondakilerin kulakları ağrımaya başladı. Arya acıya daha fazla dayanamadı ve koşarak salondan çıktı. Arya salondan çıkar çıkmaz ses kesildi. Uras öylece kalakalmıştı.
Bütün bunlar tesadüf olabilir mi?
'Ɠ}O
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUKLU TANRI
Fantasy"En fazla ne değişebilir ki?" dedi meraklı ve korku dolu bakışlarla. Arya dalga geçer gibi hafif bir gülümsemeyle beraber bir kaç adım yaklaştı. "Olmak istediğin kişi ile karşılaşmaktan bile korktuğun kişiyi aynı anda hissedeceksin. Daha fazla ne de...