Uras şaşkın bir yüz ifadesiyle karşısında duran kendinden birkaç yaş küçük gözüken, Uras'ın omzuna kadar boyu olan, ince, beyaz tenli kıza bakıyordu. Kızın belli belirsiz gamzeleri adeta göz kamaştırıyordu. Kıza bu kadar şaşkın bakmasını sağlayan şey ise, yıllardır burada yaşamasına rağmen kapısını çalan ilk yabancı olmasıydı. Uras kapıya koşarken Emre'nin geldiğinden kesinlikle emindi. Ama şimdi karşısında bir yabancıyı görünce ne yapacağını bilmiyordu.
Kaşlarını çattı. Pürüzsüz yüzü bir anda merak dolu bir hal almıştı. Kızı baştan aşağı süzdü. Karşısında kendinden emin bakan, elleri cebinde, sanki yıllardır tanışıyormuş gibi samimi bir şekilde kapısını çalıp gecenin bir vakti "merhaba" diyen bir kız vardı. Birden gülmeye başladı. Uras güldükçe kız korkmaya başlamıştı. Yüzünü korku dolu bir şekilde buruşturan kız, birkaç adım geri attı. Uras gülmeye devam ediyor, bir yandan da konuşup birşeyler anlatmaya çalışıyordu. "Ya gerçekten merak ediyorum. Sana ne kadar ödüyorlar? Evini, aileni bir kenara bırakıp buralara gelmeni sağlayan şey ne? Mesleğini mi çok şeviyorsun ya gerçekten çok merak ediyorum."
Kız yavaş adımlarla geriye doğru giderken Uras'ın dedikleri ile bir anda durdu. "Eğer bir ailem olsaydı, bunun için onları yalnız bırakmazdım. Sadece içerden gelen sesle.." Uras gülmeye devam ederken kızın sözünü kesti. "Gel hadi, içeri gel. Bende dert anlatacak birilerini arıyordum." Sözlerini bitirdikten sonra tekrar arkasını döndü. Kıza sinirli bir bakış attı. Tek kaşını kaldırıp, konuşmaya başladı. "Bu gece konuşacaklarımız aramızda kalacak ama, anladın mı?" Kız, Uras'ın neden bahsettiğini anlamıyormuş gibi şaşkın bir yüz ifadesiyle kafa sallayarak konuşmaya çalıştı. " Ama Uras Bey.." Uras ellerini kızın dudaklarına götürdü. Kıza doğru usulca bir adım attı. Genç kızın şaşkınlığı,korkusuyla adeta bütünleşiyordu. Nefesleri hızlanmaya başladı. Kendini geri çekmek istedi ama adeta ayaklarını birisi tutuyormuş gibi yerinde öylece kaldı. Uras "Bu gün sana sadece anlatmak istediklerimi anlatacağım, kafa dağıtacağız. Sabah televizyonda yayımlaman için birkaç poz veririm." Dedikten sonra arkasını döndü ve eve girdi.
Genç kız ne yapacağını bilmiyordu. Bir yanı gitmek, oradan ayrılmak istiyordu. Ancak diğer yanı ellerinden tutmuş onu içeri çekiyordu. Daha fazla düşünmedi ve kafasını sallayarak içeri girdi. Ahşap kapıyı kapatıp, içeriye doğru birkaç adım attı. Uras beyaz kanepeye uzanmış, elindeki şarabı yudumluyor, aynı zamanda kızı izliyordu. "Gel gel çekinme, otur şöyle." Kız, Uras'ın komutu üzerine, adeta karşı koyamadan, gösterdiği kanepeye doğru yürümeye başladı. Yavaş adımlarını atarken etrafına bakıyor, yerdeki şarap damlalarını süzüyordu. Uras sesini biraz yükselterek seslendi. "Hadi ama sabaha kadar seni bekleyemem." Kız bu sözlerin üzerine kendine gelmiş gibi kafasını salladı ve hızlı adımlarla kanepeye ilerledi.
Uras derin bir iç çektikten sonra, tek kaşını kaldırarak konuşmaya başladı. "Eveet. Şimdi söyle bakalım adın ne senin?" Genç kız bir an duraksadı. Uras'ın samimiyeti onu ürkütmüştü. Kekeleyerek cevap verdi. "Lâra" Uras ağzını büzerek kafasını salladı. "Baya güzel isimmiş. Sana yakıştığını düşünüyorum. Bende Uras Kaya küçük hanım. Memnun oldum." Lâra tekrar kendine gelmiş gibi kafasını salladı, iki elini dizlerine hafif vurduktan sonra konuşmaya başladı. "Uras bey bakın, ben sizin sandığınız gibi gazeteci felan değilim." Uras tekrar ağzını büzerek kafa salladı. İnanmadığı her halinden belliydi. "Hım. Söyle bakalım nesin sen?" Lâra, sabır dilercesine iç çekti ve konuşmaya devam etti. "Ben moda tasarımcısıyım. Lâra Ülgen." Kerem bir kez daha ağzını büzerek kafa salladı. Bu hareket Lâra'yı delirtiyordu. "Ee yeter be. Seninle mi uğraşacağım? Gidiyorum ben. Evime giderken sesleri duydum bir şey oldu zannedip geldim. İyilik yapanda kabahat." Lara bu sözlerin ardından yerinden öfkeyle kalkıp hızlı adımlarla kapıya yöneldi. Uras durumun ciddiyetini anlamıştı. "Dur bir dakika. Sen ciddisin. Çok özür dilerim ben seni magazinden birisi zannettim. Ya bir saniye durur musun.?Hey sana diyorum!" Uras bağırarak Lâra'ya doğru koştu. Kapının önündeyken kolundan tutup kendine çevirdi.
Lâra, gözleri dolmuş vaziyette urasa bakıyordu. Uras ise şaşkın yüz ifadesiyle Lâra'yı süzüyordu. Kapının üstündeki küçük lamba titremeye başladı. Ancak ikisi de bundan habersiz, birbirlerini izliyorlardı. Lâmba bir anda patladı. Etrafa küçük cam parçacıkları dağıldı. Lâra olaydan korkmuştu. İstemsizce çığlık atarak Uras'a sarıldı. Uras bir yandan Lâra'yı iki eliyle sarıyor, bir yandanda kafasını çevirip salondaki büyük avizeye bakıyordu. Avizedeki lambalar bir sönüp bir yanıyor, bazılarından tiz sesler geliyordu. Bir anda lambalar tek tek patlamaya başladı. Lâra tekrar çığlık attı. Avize öyle kuvvetli sallanıyordu ki, Uras bir an deprem olduğunu düşündü. Hemen kapıyı açtı ve Lâra'yı dışarı doğru itti. Patlamayan lâmbalar düzelmiş, her şey eskiye dönmüştü. Uras ve Lâra şaşkınlık içinde birbirlerine bakıyorlardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUKLU TANRI
Fantasy"En fazla ne değişebilir ki?" dedi meraklı ve korku dolu bakışlarla. Arya dalga geçer gibi hafif bir gülümsemeyle beraber bir kaç adım yaklaştı. "Olmak istediğin kişi ile karşılaşmaktan bile korktuğun kişiyi aynı anda hissedeceksin. Daha fazla ne de...