Sonbaharın son günlerinde güneş kendini belli etmek için gökyüzünün ortasında durmuştu. Yavaştan gri bulutlar sonbaharın olduğunu ve güneşi uyarmak için onun ışıklarını kesiyordu.
Kapının tıklanma sesi Rosemaria'nın odasını canlandırdı. Rosemaria da odayla beraber canlandı. Görevliyse durmadan kapını tıklatıyordu. Ona artık uyandığı söyledi, çünkü onun içeri girmesini istemiyordu.
Rosemaria uyandığında ilk olarak hiç bir şeyi idrak edemedi. Hatta neden görevlinin bu zaman geldiğini bile bilemedi. Sonuçta eğitim zaten bitmişti. Ama daha sonra görevliye öğlen yemeği için onu uyandırmasını rica ettiğini hatırladı.
Yorganı üstünden attı. Yatakta dikelerek biraz kendine gelmesini bekledi. Birazdan kalkarak banyonun yolunu tuttu. Biraz da orada oyalandıktan sonra gardırop karşısına geçerek kafeteryaya uygun kıyafet seçmeye başladı. 'Ne garip' Diye düşündü. 'Diğer kızlar sevgilileriyle randevuları için kıyafet seçerken, ben yemek yemek için seçiyorum.' Daha sonra kendi-kendine gülerek az önce eline aldığı mavi kalın bir kazakla giymek için pantolon aradı. Birazdan kendi aptallığı için oflayarak siyah bir pantolon aldı. Sinirlenmişti, çünkü onun gardırobunda sadece 3 pantolon vardı ve hepsi de siyah renkteydi. Daha neyi düşünüyordu ki?
Aslında kafeteryaya çokta gitmek istemiyordu, çünkü ses ve gürültü kendisini sadece orada buluyordu. Rosemaria son derecede ses ve gürültüye karşı hassasdı.
Ama mide kendini belli etmek için sesler çıkarmaya başladı . Artık Rosemaria'nın kafeteryaya gitmek için bir nedeni vardı. Giyinerek odanın çıkışına yöneldi.
Kapıyı daha açmazdan önce de gürültü az da olsa geliyordu. Kapıyı açtığında gürültü temiz havayla beraber hızla odanı kaplayarak yayıldı. Rosemaria yüzünü ekşitti. Midesi için nelere katlanmalıydı!
Kafasını fikirlerden kurtulmak için salladı ve koridora ulaşmak için adım atmaya başladı. Hiç kimse Rosemaria'nın yanından yalnız olarak geçmiyordu. Her kesin kendisine ait 'partneri' vardı. Rosemaria ise aralarına yalnız olarak kafeteryaya gidiyordu. Ama daha sonra Holly'ni aramak kararına geldi. Onunla yemek yiye bilirdi.
Uzun zamandır Holly ile görüşmüyordu. Bu sebepten dolayı da onu kullandığını düşünüyor, sadece onun yardımına ihtiyacı olduğuna onunla iletişime geçtiğini düşündü Rosemaria.
Kafeteryaya ulaştığını seslerin daha da artmasından bildi. O kadar da büyük bir yer sayılmazdı, bu yüzden de ses çoktu. Duvar ve yerler beyazdı. Masalar griydi. Duvarlardan resimler çerçevelenip asılmıştı. Sanki kafeterya olduğunu belli etmek için meyve resimleri asılmıştı.
Kafasını kaldırdı. Görevliler, hademeler, kızlar, eğitmenler...Her kes kendi çevresinde grup oluşturmuştu. Rosemaria sıraya girdi ve eline tepsi alarak beklemeye koyuldu. Bu zaman diliminde gözleri Holly için seyahate çıkmıştı.
Sıra uzun değildi. Sıra ona çabuk gelmişti. Bir adım ilerleyerek tepsisini ileri uzattı ve yemeğin koyulmasını bekledi. Elinde değildi; kafasını yine arkaya çevirmişti. İnsanları izliyordu.
"...kızım?"
"Hı?" Diyerek dalgın-dalgın kaşlarını kaldırarak yaşlı kadına baktı.
"Tatlı diyorum, kızım. İstiyor musun?"
"Evet, evet."
Rosemaria tepsiye; menüsüne baktı: ıspanak, bir kaç dilim ekmek, 1 bardak su ve küçük bir parça da kek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 Gelecek 2 Geçmiş
Teen Fiction"Seni ben eğiteceğim." Çağkan keskin dille belirtti. "Ama sen de üzerine düşen görevi yapmaktan çekinmeyeceksin." *** İlk görev heyecanı vardı üstünde. Başaramayacağından çok korkuyordu. "Gerçek ajan hiç bir şeyden korkmamalıdır. En esası da becerem...