9. BÖLÜM: ''LEON''

2.7K 144 5
                                    

Medya: İpucu vermek istemiyorum :)) Keyifli okumalar :))

Yumruk olayından sonra Ayaz'ın yanına oturmak zorunda kalmıştım ama birkaç şey haricinde hiç konuşmamıştık. Ona kırgın olduğumu düşünmesini istiyordum ama bu onun pek de umurundaymış gibi gözükmüyordu. Mete'den ölümüne kaçıyordum çünkü yine benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum. Eylül ise isminin Burak olduğunu öğrendiğim esmer çocuğa takılmıştı. Gün boyunca kırk yıllık sevgili gibi sürekli beraber vakit geçirmişlerdi. Durduk yere çocuğun sakallarıyla oynuyor, gülüşüp koklaşıyordu. Kısacası pabucum dama atılmıştı.

Şimdiyse yeni okulumdaki bu lanet ilk günün bitişini kutlamak için kulaklıkla müzik dinliyordum. Bu da Ayaz'ın söylediklerini duyamayacağım anlamına geliyordu.

Okuldan çıkıp otoparka yönelen Ayaz'ın peşine takıldım. İnsanlar kardeş olduğumuzu bilmesinler, demesine rağmen okuldaki her öğrencinin gözünde 'Ayaz'ın manitası' konumuna gelmiştim. Evet, koridorda yürürken birkaç kişi Ayaz'ın manitası olup olmadığımı sormuştu. Hepsine 'üvey kardeşiyim' cevabını versem de bu dedikoduların kesildiği anlamına gelmiyordu.

Otoparkta Ayaz'ın Mercedes'ini bulana kadar canımız çıksa da -beyefendi koyduğu yeri hatırlamıyormuş da- sonunda bulmuştuk. Ehliyet alabilecek yaşa gelmiş her velede araba alınırsa olacağı buydu. Bu düşündüklerimi seslice Ayaz'a söylediğimi düşününce, sessizce kıkırdadım.

Arabaya geçip kafamı cama yasladım. Öfkeli olmasam cam ve kulaklık ikilisiyle okulun ilk gününü feci dramatize ederdim fakat Ayaz'a olan öfkem bu durumu engelliyordu.

Ayaz kulaklığı kulağımdan çekti. ''Şunu kapayacak mısın?'' diye sorduğunda omuz silkip tekrardan taktım. Ayaz'ın ne dediğini duymak için telefonumdan sesi birazcık kıstım.''Esila?''

''Müzik dinlemek istiyorum Ayaz.''

''Sen şuna 'seni dinlemek istemiyorum Ayaz' desene.''

''Yani. Nasıl anladığına bağlı.'' Şu hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri gereksiz yere trip atmaktı ve Ayaz yüzünden bu gerçekleşiyordu. Tabii, gereksiz kısmı hariç. Tamam biraz gereksiz olabilir. Mete'ye attığı yumruğu neden attığını anlamak için olaya onun gözünden bakıyordum. Ağabey iç güdüsü desem, olmaz. Neden olduğunu aklım almazken, Ayaz sinirimi bozmak için tekrar konuşmaya başlamıştı.

''Esila, saçmaladığının farkında mısın? Hem o eteğin boyu niye o kadar kısa?'' dediğinde eteğime baktım. Hayır, sabahtan beri bu etekle dolaşmasam kısa olduğunu söylemesine hak verecektim. Cidden kısaydı çünkü.

''Birincisi; saçmalamıyorum. İkincisi; sabahtan beri aynı etekle dolaşıyorum Ayaz, yeni mi fark ettin?''

''Abaza gibi sürekli bacağını kesmeyeceğime göre?''

''Ha şimdi kesiyorsun yani?'' Sabır dilercesine baktı. Benimle uğraşmak zor olmalıydı, bu ona hak verdiğim tek noktaydı.

Bir süre sessiz kaldık, ben tekrardan sesi sona çekip Ayaz'ın trafikte ettiği küfürleri duymamaya çalıştım, derken arabanın aniden fren yapması sebebiyle öne doğru yalpaladım. Ayaz öfkeyle soluyordu. Sebebini karşıda bizi seyreden bir çift gözden anlamıştım. Biri kendini arabanın önüne atıp, bizi durdurmaya çalışmıştı.

Ayaz kaşları çatık biçimde aşağı inip yüzüne her zamanki 'ben Ayaz Demirhan' gülümsemesini takındı. Ben de onunla birlikte aşağı indim. Bu sırada karşımızdaki adamı incelemeye fırsat bulabildim. Kısa boyluydu, benden en fazla beş santimetre kadar uzundu yani. Buna rağmen kasmış olduğu vücut tişörtünün altından bağırıyordu. Bu soğukta tişört giymek gibi bir aptallık yaptığına göre salağın teki olmalıydı. Esmer, renkli gözlü ve kirli sakallı olmasına rağmen fazla yakışıklı değildi.

KARANLIĞA SARILAN KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin