Okulun Ilk Günü:1

157 9 2
                                    

Okulun ilk günüydü. Ben Her zamanki gibi çok heyecanlıydım. Aslında buraya ilk gelişim değildi. Birinci ve anasınıfını burda geçirmiştim. Ama ben yinede heyecanlıydım. Burada bir sürü arkadaşım vardı. Ben herkesi hatırladığımı umuyordum. Ama ya beni hatırlamazlarsa?? Kardeşim bu konularla uğraşmamamı söylüyor. Onun için söylemesi kolaydı. O her şeyde mükemmeldi.

Alarmım çalınca yataktan yuvarlanarak alarmı kapattım. Alarmdan önce kalkınca amaçsızca düşünürdüm. Yataktan kalktım ve mutfağın yönünü tuttum. Kardeşim son krepini yiyordu. Sarı saçlarını at kuyruğu yapmıştı, giydiği sahte gözlükler, gömlek ve kravatı sayesinde tam bir ineğe benziyordu. Öyleydide. Onu herkes severdi ve herkesle arkadaş olurdu. Ona kızmak nerdeyse imkansızdı, ona bağırsan kaşlarını kaldırır yeşil gözleriyle bakardı ve içinizden ona bağırdığınız için özür dilemek isterdiniz.Katıldığı herşeyde üstün başarı yapardı, hem sporda hem derslerde!!!

Bense tam tersiydim kızılımsı saçlarım, mavi-yeşil gözlerim vardı. Herkes içinse tam bir baş belasıydım. Hiçkimsenin dediğini dinlemez, hep kendi korkunç fikirlerimi uygular, istediğimi yapardım. Kardeşim Sophie herkesle en iyi arkadaş olurken, ben iki-üç kanka edinip sürekli onlarla takılırdım. Sophie daha 7.sınıfa gitmesine rağmen 3 kişiyle çıkmıştı!!!Ben daha bir erkekle 4 kelimeden fazla konuşmamıştım!!!Niye kıskanıyım ki!!!

Sophie'nin yanına oturdum ve ilk krepimi dürüm yapmaya başladım. Sophie "Nasılsın?" diye sordu
"Heyecandan ölüyorum, sen?" diye cevap verdim
"Asıl benim heyecandan ölmem lazım, yani senin burda ilk yılın değil." dedi başını bana doğru çevirirken.
Güldüm "Sen herkesle arkadaş oluyorsun, ben olamıyorum. Artı herkes beni unutmuştur." dedim üzüntüyle
"Herkes beni seviyor değil mi?" diye güldü ve masadan kalktı.

Ağzım açık onun mutfaktan çıkışını izledim.Genelde kendini övmezdi ya da bana cesaret vermeye çalışırdı. Kahvaltımı bitirmeden ben de masadan kalktım. Acaba ona ne olmuştu? Birşeye kızmıştı, ama neye?

Odama gittiğimde dolabımın önünde amaçsızca düşündüm. Nerdeyse 10dk dır dolabın önünde düşündüm. En sonunda yeşil bi gömlek içine beyaz askılı tişört altına kot pantolon giydim. Gömleğin önünü ilikleme zahmetine girmedim ve çantamı (içinde sadece not defteri ve kalem kutu var) alıp evden çıktım.

Yolların bana tanıdık gelmesine şaşırdım. Yolları afallamış halde gezerken gözüme bir park takıldı. Tabii hemen tanıdım. Eskiden çocukların tebeşirlerle süslediği yerlerde artık sarmaşıklar yetişmişti. Zar zor sarı bir güneş ve ev seçebiliyordum. Salıncaklardan biri düşmüştü. Sarmaşıklar salıncağı tutan demirlere kadar yükseliyordu. Kaydırağın heryeri sarmaşıklu kaplanmıştı. Içime bi üzüntü kaplamıştı, bu park benim nerdeyse tüm çocukluğumun geçtiği yerdi.

Her cuma en iyi arkadaşım Maggie ile okulu asıp buraya gelirdik. Salıncaklarda sallanıp uzaya çıkmaya çalışırdık. Genelde her zaman kendime güvenirdim, her konuda ne yapacağımı çok iyi bilirdim. Fakat bir gün yine Maggie ile sallanırken, düşmüştü. Herkes Mag'in (Maggie'nin kısaltması) yanına dolaşırken bense ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Parktaki herkes onun etrafında 'Nasılsın?' ya da 'Buz falan getiriyim mi?' gibi sorular sorarken.Yavaşça geri adım atıyordum. Bense yeteri kadar uzaklaştığımı düşününce arkama bakıp eve koşmuştum.

Bu olaydan sonra kendimi o kadar acımasız hissetmiştim ki, bir daha Mag ile konuşmamıştım. Şansıma bir hafta sonra taşınmıştık. Kendimi hem mutlu hem suçlu hissetmiştim.

Beni düşüncelerimden bir zil sesi uyandırdı, ne olduğunu anlamam tam 10 saniyemi aldı. Okul! Çığlığımı elimle bastırarak okulun nerde olduğunu anlamaya çalıştım, sadece iki tepe vardı!!!Double Şans diye düşündüm ve koşmaya başladım

KIZIL MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin