Sadece Iki Taraf mı? :8

48 7 0
                                    

Yatağa girer girmez içimi tuhaflık kapladı. Tuhaflığı umursamadan uyumayı denedim. Ama yatakta uyumak dışında herşeyi yaptım -yanlış anlamayın- uykumun olmadığını kabullenir kabullenmez yataktan çıktım. Mutfağın yolunda ilerlerken, Helen'ın uyuduğunu hissettim. Onun kim olduğunu bile bilmediğimi fark ettim. O kimdi? Ne zamandır ona güveniyordum? Nasıl içimde oluyor?

Bu soruları neden daha önce kendime ya da Helen'a sormadığımı merak ettim. Sabah uyanır uyanmaz sorucaktım. Kesinlikle sorucaktım. Gece rüyamda sadece yanan bir ormana tepeden baktığımı gördüm. Bu normal bir rüyaydı, acaba Helen'da bunu görüyor muydu?

Sabah olmuştu, kahvaltımı etmiştim ve hazırlanmıştım, şimdide okula gidiyordum. Dün gece kendime sorduğum sorlar şimdi bana saçma geliyordu. O benim arkadaşımdı,en iyi arkadaşım. Onun içimde olduğunu bildiğimden beri ona güveniyordum. O iyi birisiydi?

Okula geldiğimde iki kızın saç baş birbirlerine daldığını gördüm. Birisini tanıyordum, bizim sınıftaydı ve sanırım adı Amelia Song gibi birşeydi. Diğeride başka bir sınıftan Amelia'nın bir arkadaşıydı. Kavganın etrafına baktım bir arkadaşım yoktu. Fakat Maddie oradaydı. Acaba ona olayı sorsam mı? Sonra bunun saçma olduğunu düşündüm neden bilmiyorum ama saçmaydı işte. Kavgayı boşverip sınıfa gittim, belki Simon birşey biliyordu.

Sınıfa girdiğimde Simon'ı aradım ve bulduğumda ona sordum. "Tipik kız kavgaları işte Spencer Amelia'nın sevgilisine aşık olmuş. Amelia'da buna kızmış." dedi, hafifçe güldüm.
"Peki şanslı erkek kim?" diye sordum.
"Basketbol takımının kaptanı Adrian Choke." Dedi

Bizim okulda nerdeyse her spor dalından bir takım vardı ve en ünlüsü Basketbol takımıydı.Bunu duyunca daha da gülesim geldi ve hoca girdi. Ders sanırım Biyolojiydi -derslerime çok önem veririm- Hoca 1,50'den uzun olamazdı ve kafasına sivri ve uzun bir şapka giymişti. Ne kadarsa cücemsi. bunu farkettiğim için hafif kıkırdadım. Sesim çok şirin çıkmıştı.

Kendimce şarkı mırıldanmaya başladım. Ellerim titremeye başlamıştı. üşümüyordum, heyecanlıda değildim.
"Helen?" diye sordum.

Bunu sesli mi yolda içimden mi söylediğimi pek anlamamıştım. Fakat aniden iki büklüm oldum ve bir şey gördüm:
Siyah kabarık ve darmadağın saçlı, mavi-yeşil gözlü bir kız bir tahtta oturuyordu. Kızın yüzü bembeyazdı gözaltılarıda ağlamaktan ya da uykusuzluktan kıpkırmızıyı. Üstünde teni gibi beyaz bir gecelik vardı. Parmaklarıyla bir hançer ile oynuyordu. Ama asıl dikkatimi çeken şey hançerin ucunda kan vardı.

Simon'un önümde parmak şıklatmasıyla dünyaya döndüm. "İyi misin?" diye sordu.
"Hayır, başım çok kötü eve gidicem. Hocaya hasta olduğumu söyle. Yarın kampta görüşürüz" dedim ve herşeyimi çantama tıkmaya başladım.

Eve gitmiyordum. Sadece okuldan uzaklaşmaya çalışıyordum. Bir göl kenarına gelince -acaba nasıl geldim- gölün önüme çöktüm. Sonra Helen'ın sesini duydum.
"Okul berbat bir yer değil mi?" Dedi.

İçimi bir öfke dalgası kapladı. Hepsi onun suçuydu ve kendini şimdi mi gösteriyordu?

"Evet öyle." Dedim.

İlk neden ona bağırmadım diye merak ettim. Sonrada ona niye sinirlendiğini merak ettim. Helen iyi birydi, Helen suçsuzdu.

KIZIL MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin