''Dur ve elindekini yavaşça yere bırak anne. Zorluk çıkartma. Kimseye zarar gelsin istemiyorum.''
Eğer o ölümcül şeyleri bana vermezse odada birine ciddi şekilde zarar gelecek. Elinde gerçekten de benim küçüklük fotoğraflarım var. O şeylere dokunabildiğine inanamıyorum. Çürümüş peynir kokan canlı bomba adeta. Ve bu bombayı evdeki herkes görecek. Hayır, ölmelerine izin veremem. Benim ölmeme de izin veremem.
''Kızım burada sadece senin fotoğrafların yok ki. Bera'nın bezini temizlerken ki fotoğraftan tut, Hande'nin kusarken ki fotoğrafa kadar herkesin fotoğrafı var.''
Bu sözlerin üzerine Hande ve Bera aynı anda ''Hayır!'' diye bağırdılar. Yine ve yeniden kendilerini düşünüyorlardı ama sonuçta benimle aynı taraftaydılar.
''Ben senin yanındayım Selma Teyze. Ada'nın ifşalarını görmeyi çok isterim.''
Gözlerimi yapabildiğim en şeytani şekilde yağarak Cenk'in üstüne diktim.
''Pis hain. Koynumda yılan beslemişim ahey aheyy!''
Bunu der demez Berke ve Ceren'de annemin arkasında sıralandı. Koynumda yılan değil bildiğin iki yılan aşireti beslemişim!
''Dörde üç kızım. Kaybettiniz. Fotoğraflara bakıyoruz.''
İstemeyerek de olsa fotoğraflara bakmak zorunda kalacaktık. Lanad girsin.
Annem, elinde içi fotoğraflarla dolu 2 poşetle birlikte halıya bağdaş kurarak oturdu. Bizde onun etrafına dizildik.
-Gönüllü olmak isteyen var mı?
-Bence elimize gelen her fotoğrafa bakalım. Rastgele seçelim yani.
Ceren'in ortaya attığı fikir herkesin hoşuna gitmişti. Çünkü kimse kendi ifşalarını görmeye hevesli değildi.
Annem elindeki kumaş torbalardan birini aldı, elini içine daldırdı ve fotoğrafı alıp baktı.
''Bera'yla Ceren çıktı. Allah'ım bu nasıl bir tatlılık!?''
Bu anı hatırlıyorum. Evcilik oynuyorduk ve biri baba biri anne olmak zorundaydı. Her zamanki gibi Ceren'le ben kavga etmiştik anne olmak için. Cenk'le ben anne baba olmuştuk. Ceren'de bunun için ağlıyordu ve Bera'da ona sarılmış onu teselli ediyordu. Tabi Ceren topuklu ayakkabı giymişti ve yüzünde ruj ve rimel vardı.
''Ne, nasıl? Hani atmıştın sen bunu Sema Teyze!?'' diye haykırarak ayağa fırladı Ceren. Bir yandan da deli gibi gülen bizi susturmaya çalışıyordu gariban. Bera'da gülüyordu çünkü kendi fotoğrafta gerçekten tatlıydı, Ceren ise...biliyorsunuz.
''Bu sefer ben çekeceğim fotoğrafı!'' dedim ve torbayı annemin elinden kapıp önüme koydum. Daha sonra da elimi torbaya sokup bir resim aldım.
''Oooo, bir, iki, üç, Hande'yle ben!''
Bağırışımın üzerinde Hande dizlerinin üzerinde yanıma geldi, fotoğrafı elimden alıp parıldayan gözlerle fotoğrafa bakmaya başladı.
''Şu saçlara, şu gözlere, şu duruşa bak ya. Heyyt yavrum be! Ne güzelim lan ben.''
Hande gacısı kendini çok seviyor. Kızın egosu Tony Stark'ın egosuna kafa göz dalabilir. O derece. Fotoğraf çekildiğimizde benim güzel olup olmadığıma bakmadan sosyal medyada yayınlar. Odasında kendi fotoğraflarıyla kaplanmış bir duvarı var ve o duvara bakarak uyuyor. Evet evet aynen öyle. Tam bir manyak.
Berke ''Arkada kafası çıkan ben miyim?'' diye sorunca herkes fotoğrafın en köşesinde yarısı çıkan kafaya bakıyor. Evet, bu Berke'ydi ama ben fotoğrafta ona değilde başka bir şeye odaklanmıştım.
''O fotoğrafı Cengiz çekmişti.''
Cengiz bir-iki yıl önce ölen dayımdı. 27 yaşındaydı, ölmek için fazla gençti. Kendisi gerçekten çok tarz ve kafaydı. Her hafta sonu mutlaka bir etkinlik yapardık beraber. Bana erkekler hakkında bilgiler verirdi. Motosiklete atlar kafamıza göre gezerdik. Fazla alkol almazdı ama ilk kez çok alkol aldığında araba kullanmaya çalışmış. Dört yolda kırmızı ışıkta geçince 3 araba birbirine girmiş. Dayımda hastaneye gidesiye kadar ambulansta hayata veda etmiş.
''Çizgi film izliyorduk. Bende fırsatta istifade Ada'ya sarılmaya çalışıyordum. O da bunu anlayınca bana sarılmıştı.''
Fotoğraf o kadar tatlıydı ki kelimelere dökemiyordum adeta. Benim saçlarım dağınık, Cenk'in suratı terli ve kıpkırmızıydı. Birbirimize sarılırken harika bir fotoğraf olmuş.
''Ondan sonra ne olduğunu hatırlıyor musun?'' dedim kahkahalarla boğulurken.
-Evet. Bakkaldan çaldığımız çikolataları yemiştik ve eve kadar deli gibi koşmuştuk. Sonra hepsini bir anda yeyince mideni bozmuştun ve ben sana sarılırken üstüme kusmuştun.
Odadaki herkes o anı hatırlamıştı ve yerlerde yatıp kahkahalarla gülüyorlardı, Cenk hariç.
Gerçekten çok komik bir andı. Cenk'in üstüne kustuğum anda Cenk ağlayarak dışarı çıkmıştı ve koşmuştu. Annemler onu zar zor yakalaya bilmişlerdi.
Ceren'in telefonu çalınca bende dahil tüm gözler ona dönmüştü.
-Efendim. Evet. Tamam. Tamam. Tamam geliyoruz.
Anladığım kadarıyla gidiyorlardı.
Cenk 'Ne oldu?' der gibi başını iki yana sallayınca ''Annem geç olmadan gelin, yarın birlikte gideriz diyor. Sana da çok selamı var Selma Teyze.''
''Aleykümselam kızım. Sende ona selam söyle.''
Ayağa kalktım ve hep birlikte Cenk'le Ceren'i yolcu ettik. Gitmeden önce Cenk kulağıma eğilip ''Yarın buluşalım.'' diye fısıldadı fakat yarın buluşamazdım. Yarın Barış'la buluşacaktım.
''Yarın olmaz biraz işim var. Ama akşam buluşuruz.''
İşte bu akşam benim yeniden doğuşumun ilk gecesiydi. Benim ve kelebeklerimin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra
Teen FictionHerkesin çocukluk aşkı olmuştur. Masumca elini tutup,yanağına küçücük bir buse kondurduğu o çocukluk aşkı olmuştur. Fakat bir zaman sonra unutulmuştur. İleride gülünüp geçilmiştir. Ama onlar unutmadı. Aşıktı onlar. Yıllar geçse de unutmadılar,unutam...