Bölüm 1

55 5 2
                                    

O ölüyordu ve bunu hiç kimse görmüyordu.. Savaşın ortasındayken ölemezdi ama çok geçti. Auria'nın gözlerine baktığında o minicik ellerini tutmaya çalışırken daha fazla uzatmadı Logos, son nefesini verdiginde bir damla göz yaşı düştü dünyaya ve ondan sonra bir daha asla güneş doğmadı insanoğluna...

Karanlık iyice sokakları örterken sessizce bekliyordum insanların uyumasını, onlar uyuyacak ve bende aç karnımı doyuracaktım, karnımdan gelen gürültülü sesi susturmak için mideme baskı uyguladım. Zaman çok yavaş akarken nihayet sokağın tüm ışıkları sönmüştü.

Artık işe koyulma vakti gelmişti, neredeyse 1 aydır bu marketten geçiniyordum kilidi açmak o kadar kolaylaşmıştı ki bir kaç saniyemi alıyordu. Sessizce kapıyı ittirip içeri adım attığımda kulak çınlatan o sesi duymaya başladım, alarm! Bir an heycana kapılsam da hemen oradan hızla çıkıp koşmaya başladım. Şuan her şey o kadar zordu ki günlerdir aç mide ile bırak koşmayı düşünemiyordum bile, oradan çok fazla uzaklaştığıma emin olduktan sonra durup nefesimi düzene sokmaya çalışırken gözlerimi acıtan bir ışık belirdi önümde, gözlerimi kısıp dikkatlice bakarken bunun araba farından çıkan keskin beyaz ışık oldugunu farkettiğimde rahatladım ama bir sorun vardı. Neden gitmiyordu, bekliyordu!

Ben kendime gelmeye çalışırken ayakta zor durduğum anda arabadan inen bir gölge gördüm. Bana yaklaşıp "iyi misiniz?" diye sordu. Dış görünüşümü gören herkes benden kaçarken neden bu kadın gitmiyordu? Saçlarım yağ içindeydi. Kıyafetlerim eski ve pis. Karnım ise çok aç. Sokak kedilerinden daha vahim haldeydim. "Bilmiyorum".. Ne bilmiyorum mu? Verilecek daha aptal bi cevap bulamazdım herhalde. "Yardım etmemi ister misin?" kafamı kaldırıp suratına boş boş bakınca "Evine bırakabilirim.." kafamın içinde söyleyecek birşeyler ararken devam etti konuşmasına "Saat çok geç ve senin gibi küçük bir kız için tehlikeli buralar" dediği an gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Benim.. evim.. bilmiyorum, yok" şuan benden kaçması an meselesi derken "sorun degil hayatım, benimle gel" diyip elimden tuttu? Durup kendimi geri çekerken "hayır sanmıyorum" dedim.

Tüm vücudum korku hormunu salgılarken neden hala burada dikiliyordum? Şuan koşup kaçmam gerekiyordu... Ya da belkide bu değerlendirmem gereken bir fırsattı, "Benim evim yok bunu anlıyorsun degil mi?" dedim belkide başımdan defolurdu.

"Ben Daniella şuan tek istediğim güvende olman. Bak ben kadere inanırım tamam mı, bu saate kadar yolda kalmış olmam ve bu sokaktan geçmem tesadüf olamaz.. Bizim kaderimiz bu..??.." kaşlarımı çatıp "Lilith" diye cümlesini tamamladım. "Bizim kaderimiz bu Lilith" yeterince ikna edici konuşuyordu ve nedense içim de ona karşı bir sıcaklık oluşmuştu, sanırım hayatım boyunca hiç görmediğim ilgiyi onun bana şimdi göstermesiydi buna sebep olan. Onunla arabaya bindikten sonra bir kaç telefon görüşmesi yapmıştı yol biraz uzun sürsede koşmaktan daha iyiydi şuan sıcacık bir arabanın içinde oturmak. Araba yavaşlayıp durduğunda önce Daniella sonra ben arkasından indim.

Devasa bi bahçe kapısını geçtikten sonra kocaman bahçe içinde çok katlı bir ev vardı.. Tanrım beni buraya getirmiş olamaz!! Gecenin bir yarısı olmasına rağmen belli noktaları aydınlatan ışıklar muazzam bi manzara sergiliyordu. Açık kalan ağzımı kapattım. Daniella kapıyı bir kaç kez tıkladıktan bir iki dakika sonra kapı açıldı. Bol siyah eşofman altıyla kapıyı açan kişi hafif kırmızı gözlerle bize bakıyordu "İçeri geçin bayanlar" Daniella'yı takip ettim.

"Kusura bakma Marcus seni bu saatte rahatsız ettim" eliyle kafasını karışıktan sonra "Sorun değil Dani, Gwen'in odasın da kalabilir" sanırım kafası güzeldi bu adamın içeri geldiğimizden beri kafasını kaldırıp bir an bile bakmamıştı. Daniella bana dönüp "Lilith alt katta hemen ikinci odada kalacaksın istersen git önce güzel bir duş al bende birazdan senin yanına ineceğim" mesaj alınmıştı çok fazla ayak altında dolaşmam istenmiyordu.

ÖLÜMÜN KARANLIK MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin