Kurtadamlık

97 2 0
                                    

Gündüzleri ışıldayan masmavi gökyüzü, kiremit damlı evleri ve onu sarmalayan dağ etekleriyle içinizi ısıtan bir ülke Transilvanya. Geceleri ise puslu yolları, sisli yamaçları ve dolunayı adeta içine hapseden ıssız ormanları ile büyülü bir peri masalının karanlık bir parçası. Bu yüzden midir bilinmez, tarihte pek çok mitin doğuş yeri de bu karmaşık ve küçük ülkedir. Bu ülkede var olan onlarca mitin şüphesiz en yaygın olanlarından biri de Kurt Adamlar.

Avlarını yakalamak için hızla koşan kaslı bacaklar, yakaladığında onu adeta parçalamak için dizayn edilmiş pençeler, genellikle boğazından başlamak üzere avın etini kemiğinden ayırmak için sivri dişlere sahip güçlü çeneler, kurtboğan otuyla sadece güçsüz kılınabilinecek, gümüş dışında hiçbir şeyin kolay kolay zarar veremediği kana susamış efsanevi kadın ve adamlar. Bir insanı tek bir ısırıkla lanetliler dünyasına taşıyan soğuk ve hissiz yaratıklar. 1500'lü yıllardan beri popülerliği önü kesilmez bir hızla yayılan parlak gözlü dolunayın evlatları, Kurtlar.

Genellikle grup halinde oldukları ile ilgili bilgilere rastlanmaktadır. Grupta bir alfa veya alfa çift vardır. Kurt Adamlar bu evrimi geçirdiklerinde pek çok özellikleri kurtlarla örtüşür. Ancak bazı durumlarda tek olan kurt adamlar uçsuz bucaksız topraklarda hakimiyet sürmüşlerdir. Genellikle ormanlardan küçük köy ve kasabalara açılan geçitlerde dolunaylı gecelerde ortaya çıkan kana susamış katiller avlarını onlara kaçma fırsatı vermeden yakalayarak öldürürlerdi. 15. ve 16. yüzyıllarda yaklaşık 120 yılda 30.000 üstü kurt adam olayına rastlanıldı. Bunların bazıları uydurma veya özenti olsa da açıklanamayan olaylar tarihte aydınlatılmayı bekleyen gerçekler olarak kaldı.

1500'lü yıllarda dünya şuan yaşadığımızdan çok daha farklıydı. Hayaletler şafakta kol geziyordu taşralarda. Vampirler geceleri kana buluyor, cadıların kahkahaları ormanlarda yankılanıyordu. Kurt adamların homurtuları çoğunluğunu çocukların oluşturduğu kurbanların tiz çığlıklarını bastırıyordu. İnanmak kolaydı o zamanlar, hatta körü körüne inanmak vardı çıkan her söze mühürlü yasak dudaklardan. İnsanlar için aydınlık ama insanlık adına bir o kadar karanlık bu çağlarda her türlü hareket şeytanla anlaşma yapıldığına kanıt olabiliyordu. Adeta adalet görüntüsüne bürünen kanlı mezbahalarda kurulan kürsülerde binlerce insan idam ediliyor, hayatı güya sorgulama ve acele verilmiş taraflı bir kararla elinden alınıyordu. Pek çok psikolojik sorun yaşayan insanlar cadı, vampir, kurt adam veya şeytanla anlaşma yapıp ruhunu sattığına inanılıp canlı canlı yakılıyordu. Bugün hala insan o zamanları düşünürken bunu yapan mahkeme görevlilerinin o suçlulardan ne farkı vardı acaba diye kendini sorgulayabiliyor. Tüm bu karmaşanın içinde insanlar onlara söylenen her şeyi gerçekliğini tartışmadan kabul ederek ideal birer kişi olmaya çalışıyorlardı. Ancak insan beyninin ruhuyla yakınlaştığı bir hendek vardır en derinlerinde. Ve orada hepimize şirin gelen bir çocuğun bile sakladığı koskocaman bir karanlık vardır. İnsan ne kadar evrim geçirirse geçirsin derinlerinde bir yerlerinde içgüdü denilen bir gerçekle var edilmiştir. Doğada bulunan tüm canlılarda olduğu gibi içgüdü insanda da pek bir masum değildir hani. O yüzden bir insan rahatlıkla bir canavara dönüşebilir. Peki bu canavar doğada bilinen en akıllı ve çevik katillerden biriyle birleşirse ortaya ne çıkar?

Eğer bir kurt adam tarafından ısırılan bir insan bu yara sonucu iyileşirse ilk dolunay ile birlikte kurt adama dönüşmeye başlar. Evrim süreci her zaman sancılıdır. Tırnaklar düşer yerine pençeler uzar. Omurilikten başlayan farklılık tüm vücudu kaplar. Yüzünde ve vücudunda tüyler çıkmaya başlar. Ağız şekil değiştirir ve öne doğru uzayan çenede avını parçalayıp lokma lokma yutmasını sağlayacak 42 diş çıkar. Kurt adamlar çok güçlü canlılardır. Genellikle içgüdüsel olarak en huzurlu olacakları yere ormana koşarlar. Şafağın sökmesi ve gündüzün geceyi kovalamak için koşmaya başladığı sıralarda genellikle çırılçıplak ve kan içinde uyanır insan. Hiçbir şey hatırlamıyordur üstelik elleri ve ağzı kan lekeleri içindedir. Kendi kanı olmadığını anlayan şaşkın insan evine ulaşmak için var gücü ile koşar ve gece ne olduğu ile ilgili gizemin içini kemirmesinin sonucu kabus dolu rüyaların pençesinde günden güne erir.

Batı dünyası kadar bizim coğrafyamızda da yer etmiştir bu efsanevi yaratıklar. Türkler yaşadıkları pek çok deneyimleri ve yine duyduklarını destanlarla sonraki kuşaklara taşımayı seven bir millettir. Oğuz Kağan Destanı'nı bilmeyenimiz yoktur. İşte ondan bir kesit

Türkler "Barak" derlerdi, Kara tüylü köpeğe,
Böyle ad verirlerdi, büyük soylu köpeğe.

Aslında efsaneler, bir köpek anarlardı.
Onu da köpeklerin, atası sayarlardı.

Bu köpek soylu idi, çok büyük boylu idi,
Av çoban köpekleri, hep onun oğlu idi.

Kuzey-batı Asya'da güya "it-Barak" vardı,
Türklerse iç Asya'da, onlara uzaklardı.

Basları köpek imiş, vücutları insanmış,
Renkleriyse karaymış, sanki Kara seytanmış.

Kadınları güzelmiş, Türklerden kaçmaz imiş,
ilâç sürünürlermiş, ok mızrak batmaz imiş.

Destanda denilmiş ki, Oğuz-Han yenilmişti.
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.

On yedi sene sonra, Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti, orada savaş dindi.

Oğuz bu bölgeleri, "Kıpçak-Beg" e il verdi,
Bunun için Türkler de, oraya "Kıpçak" derdi.

Destanda Kıpçak olarak geçen yerin bugünün Transilvanya'sı olduğunu söyleyerek eminim ki pek çoğumuzu şaşırtabilirim. Destanda bu canlıların oldukça güçlü oldukları, okların ve mızrakların onları öldüremediğine değinilmiştir.

Gerçektende efsaneye göre kurt adamları gümüşten başka bir şey ciddi bir şekilde yaralayamaz veya öldüremez. Öyle ki her kültürde bu canavarla savaşan kahramanlar ya gümüş hançerler ya da gümüş kurşunlar kullanmıştır. Bunun dışında bu doğaüstü canlıların yaraları hızlıca iyileşir ve ölüm onlara pekte yakın olmayan bir gerçektir. En güçlü inanış bu canlılar bir şekilde öldürüldüklerinde tekrar insan şekline girdiklerine dairdir.

Yüzyıllardır hayal gücümüzle şekil verdiğimiz bu canlılar gelişen kültür ve sanatla birlikte farklı yorumlanmaya başlanmıştır. İlk kurt adam filmlerinde bu lanete yakalanan insanlar genelde bundan memnun değillerdi . Umutsuzca düştükleri bu korkunç şeyden kurtulmaya çalışıyorlardı. Çoğu kez kurda dönüştüklerini hatırlamıyor ve ne yaptıklarını bilmiyorlardı. Dönüşüm başladığında acıyla haykıran sesleri dolunayda parlayan sarı gözleri ile karanlığı yırtan bir ulumaya dönüşüyordu. Ancak hayatta her şey gibi kurt adam filmleri ve hikayeleri de değişim yaşadı.

Paranormal NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin