Hayat kısaydı. Çoğu insan hayallerini gerçekleştiremeden gidiyordu bu dünyadan. Yaşam hiç bir zaman kolay olmamıştı ve her insanı bir kaç kez hayal kırıklığına uğratmıştı. Tıpkı babamın ölümünün benim için büyük bir hayal kırıklığı olması gibi. Babamla birçok hayalimizi gerçekleştirememiştik. Oysaki ne çok isterdim babamın hayatta olmasını. Ancak ölümdü işte. Ne zaman öleceğimizi bilemez ve ona göre yaşayamazdık. Az önce yanımdan geçip giden adamda bunun farkındaydı belkide. Kanlar içinde o sedyede yatarken ne düşünüyor olabilirdi? O hale gelirken kim bilir ne kadar acı çekmişti. Bunu hak ettiğini sanmıyordum. Kimse hak etmezdi.
Merdivenlerden en alt kata inerken Aras'ı bulmayı umut ediyordum. Artan kalabalık benim heyecanımı olumsuz etkiliyordu. Gergindim ve ne yapacağımı bilmiyordum. Cinayetlerle ilgili bilmediğim şeyler vardı. Hazırlıksızdım.
Sonunda Aras' ı görmüştüm. Bir kenarda durmuştu ve karşısındaki adamın ona anlattıklarını dinliyordu. Doktor önlüğü giymiş orta yaşlı bir adamdı karşısındaki. Yanlarına gitmeyi düşündüm ama özel bir mesele olma ihtimali vardı. Bu yüzden tekrar etrafa bakınmaya başladım. O sırada bir anons yapıldığını duydum ve dinleme başladım. Müdür' ün sesiydi bu.
"Lütfen cinayet davasında görev alan herkes toplantı odasına gelsin." demişti otoriter sesiyle ve eklemişti. "Buna davadaki doktorlarda dahildir."
Ayaklarımı toplantı odasına yönlendirdim. Acemiliğim canımı sıkıyordu ama bu toplantıda bir şeyler öğrenebileceğime emindim. Bu yüzden müdürün oturduğu yerin hemen çaprazına oturdum. Açıklamaları onun yapacağını düşünüyordum.
Biraz sonra 20 ye yakın kişi gelmişti ve kapı kapanmıştı. Aras, Derin, Ulaş ve Öykü' yü görebiliyordum. Öykü' de görevlendirilmiş olmalıydı. Ona baktığımı görünce yüzünde kocaman bir gülümse oluşmuştu. Bende ona gülümsedim. Böyle gergin bir ortamda hayat dolu olması beni şaşırtıyordu. Hiç bir zaman onun gibi içten olamamıştım ve olabileceğimide düşünmüyordum.
"Az önce bir saldırı daha gerçekleşti ve bu tamda merkezin kapısının önünde oldu." dedi müdür sesine karışan öfkeyle. Şaşırmıştım. Aras 'biliyorlar' derken ciddiydi. Nasıl olurda kimse fark etmeden adama saldırıp önümüze atarlardı. Müdür öfkesinde haklıydı. Anlaşılan oda profesyonel işler bekliyordu görevlilerden ve ajanlardan.
"Nasıl olurda tam 1 yıl boyunca bir grup katili yakalayamayız?" diye kükredi elini masaya vurarak. Az öncekinden daha çok şaşırmıştım. 1 yıldır devam eden bir cinayetti bu. Ardı ardına acımasızca öldürülmüş bir çok insan. Kaşlarım hayretle çatıldı. O gece benim evimi gözetleyen adam yalnızca bir piyon olmalıydı. Asıl katiller çok daha ustalardı kendilerini gizlemekte. O an evimi göztetleyen adama Aras'ın ne yaptığını merak ettim. Sorguya çekmişler miydi?
"İlk defa işlerini tamamlamadılar ve adamı öldürmediler. Sizce bu bir merhamet gösterisi miydi? Hayır! Bu lanet olası bir uyarıydı." Öfkesi ve nefreti hat safhaya ulaşmıştı. Adeta avına saldırmayı bekleyen bir kaplan gibi gözleri odadakilerin üstü de geziniyordu.
"Malesef adamı artık yaşamıyor." dedi yanımda oturan adam. Bu Aras' la konuşan o doktordu. Müdür ellerini sakinleşmek ister gibi kafasının üstünde birleştirdi. Hiç bir ipucu yok muydu gerçekten? Berbat bir durumdu. Müdür için hayal kırıklığı olmalıydı.
"Güvenlik kamerasından gördüğümüz tek şey birinin bahçeye bıraktı kanlar içindeki adam. Yüzünü bile göremiyoruz. Bazen aslında onların bizi izlediği düşüncesine kapılıyorum. Söylesenize nasıl buraya kadar gelebildiler! En kısa zamanda elinizde bir ipucu olmalı. Yoksa hepiniz kovulursunuz. Şimdi herkes iş başına. Olay yerini incelemenizi istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Vedası
Novela Juvenil"Her insanın gökyüzünde bir yıldızı vardır ve parlaklıkları sahiplerinin umudunu temsil eder. Yaşamaya devam ettikçe o yıldız parlamaya devam eder. Sende sakın umudunu kaybetme kızım." demişti babam bana. Ne yazıkki babamın yıldızı artık parlamıyord...