28 aralik 1998

97 14 11
                                    

Sevgili okuyucu. Her yeni yazar gibi benimde temennim kitabımın okunup, sizler tarafından sevilmesidir. Sizlere ihtiyacım var.

Medyadaki SEVGİ İPEKÇİ
❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄

Bu sefer Alparslan İpekçiden intikamımı alacaktım. O çok sevdiğim kadını elimden alıp Sevgi ile evlenmişti. Ona herkesden iyi davrabilir, hiçkimsenin veremeyeceği sevgiyi, aşkı verebilirdim. O ise beni seçmek yerine şimdi canını çok yakacak olan adama aşık olup onunla evlenmişti.

Elimdeki dosya Sevgi'yi Alparslan'dan soğutacak, asıl olması gereken yere getirecekti. Benim yanıma.

"Rüstem efendi" şimdi işin bitecek Alparslan İpekçi. Rüstem sesimden korkmuş olacakki direk odaya daldı. "Buyrun Cahit bey" her konuda ne istesem yapan Rüstem efendi sonuna kadar bana sadakatini ıspatlamıştı.

Yanımızda 30 yıldan beri çalışıyordu. Dosyayı ona uzatarak " Bu dosya Alparsan İpekçi'nin evine yollanacak. " Rüstem pürdikkat beni dinlemişti. Elimdeki dosyayı alıp " Hemen efendim." Diyip odadan çıktı.

Saat sabah 4 civariydi muhtemelen bugun saat 9 civarlarinda Alp Arslanın evinde olurdu zarf. Sakin adımlarla odanın içerisinde bulunan deri koltuğa oturup düşündüm.

'Ben Cahit Yanık, çocukluğumdan beri bir aşk uğruna yapmadığım kalmamıştı ama sonunda sonucuna varacaktım. Yaptığım her şeye değecekti. İçimde garip bir his belirdi.

Uzun zamandan beri beklemiş olduğum bir his. Zafer.
Bu zafer Sevgi'nin yanima gelmesiyle birlikte taçlanacaktı. Şimdi sadece sabretmek gerekti onca sene bekledikten sonra azcık daha bekleye bilirdim.

--------------- 》》-------------

"Hayatım kalkarmısın." Alparslan acele etmemi soyleyen ama sesindeki o naziklik tınısıyla beni aşağıya çağırıyordu. Zaten uyanıktım. Güneş pencereden yüzüme vurarak uyandırmıştı beni. Gözlerimi açmak istemiyordum. Ama aşağıdanda patates kızartmasının kokusunu alıyordum. Ellerimi havaya kaldırıp esnedim yorganı üzerimden yatağa bırakıp üzerime sabahlığımı giydim.

Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı topladım. Tam aşağıya inmek için çıkacaktım ki ayaklarımın üşüdüğünü fark edip terliklerimi giydim. "Hayatım hala gelmedin, bak o çok sevdiğin kızartmalar soğuyacak." Merdivenlerden inerken tebessüm ettim. "Geldim, geldim" masaya doğru ilerlerken muhteşem bir manzarayla karşılaşmıştım.

Canım ya benim için erkenden kalkıp, güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı. "Hayatım ne gerek vardı nu kadar zahmete?" İçimdende 'boşver iyi oldu işte ne güzel masa' kendime kızsamda gülmeden edemedim.

Alparslan bana bakarak "Hayırdır neden gülüyorsun?" Yakalamış gibi ellerimi havaya kaldırıp "Yok bir şey hayatım. Ne olabilirki." Konuşurken gözlerine bakıyordum. "Ben gideyimde sucuklu yumurtayı getireyim" gideceği sırada onu kolundan tutup, sıkıca sarıldım. "Seni çok seviyorum hayatım". Geri çekildiğimde yüzü asıktı."Bir şeymi oldu? Bir problem yok dimi?" Diye sordum. Suratını toplamaya çalışıp "Daha ne olsun saat 9:15 ve biz hala kahvaltı masasında değiliz!" O mutfağa doğru ilerlerken bende masaya döndüm.

Tam oturacaktım ki kapı zili çaldı. "Ben bakarım" diye bağırdım. Kapı tokmağından bakınca kuryenın geldiğini gördüm. Sabahlığımın önünü düzeltip sıkıca bağladım ve kapıyı açtım. ".... kuryeden geliyorum efendim. Sevgi Yanık adına bir zarf vardır kendisi evdemi?" Genç olan delikanlı ilk bana baktığında üzerimdeki geceliğimi görünce yere doğru bakıp konuşmasını tamamlamıştı.

"Evet, buyrun benim"
Zarfı bana uzatarak, "Şu kısımlarıda imzalamanız gerekiyor efendim." Genç delikanlı hala yerden başını kaldırmamıştı. "Tamam" diyip elindeki kalemle gösterdiği yerleri imzaladım. "İyi günler" diyip arkasını dönüp gitmişti. Utanmıştı sanırım genç çocuk.

Kapıyı kapatıp zarfa baktım. Zarfta "Sevgi YANIK kocanızdan gizli bu cd'yi izleyin!" Yazıyordu. Bir anda vicudum buz kesilmişti. Ne olabilirdi acaba? Alparslanın ayak seslerini duyunca telaşla zarfı sabahlığın altına sıkıştırdım. Ellerim titriyordu. "Kimmiş hayatım?" Meraklı bir şekilde mutfak kapısından bana bakıp sormuştu.

" Ki-kimse değil haya..tım ya bizim" hemen bir şeyler uydurmam gerekiyordu. " Salih efendi isteğiniz varmı diye sordu." Alparslan yüzü şaşırmış bir şekilde
" Allah Allah bu sabah gelmişti halbuki" iyice kendimi paniğe sokmuştum." Olsun hayatım yaşlı adamcağız işte unut-tt..muş demekki." Konuşurken kekemeliyordum. "Sen gerçekten iyimisin betin benzin atmış" mutfaktan çıkmış, masaya sucuklu yumurtayı yerleştiriyordu. Kafamı 'evet' der gibi salladım. Hafif tebbessüm edip masaya oturmam için işaret etti. " Yo-kk be-ben bir lavobaya çıkayım." Alparslan bir şey anlayacak diye ödüm patlamıştı. Cevabını beklemeden üst kata dağru çıktım.

Odaya girip kapıyı kapadım gözüm leptobu aradı. Camın önündeki masada görünce kalbim dahada atmaya başladı. İçinde ne vardı acaba? Belkide fazla kafamda kuruyordum. Belkide birisi komik bir şaka yapıyordu. Daha fazla beklemeden leptoba doğru yürudum. Hemen kapağını açıp bilgisayarıda açtı.

Sanki vakit ilerlemiyordu. Laptop açılınca cdyi taktım. Dosyayı açıp girince karşısıma ilk başta siyah bir ekrar belirdi bir kaç saniye sonra şırıltı çıkmaya başladı. Hemen sesi açmak için tüşa tıkladı. "Evet, Sevgi Yanık. Birazdan izleyeceklerin Kocan Alparslan'ı ilgilendiriyor." Ses susmuştu. Tanıdık bir ses de değildi zaten bir alet ile sesi değiştirilmişti muhtemelen. Ellerim terlemişti. Bir anda bir video başladı.

' " Alparslan ama sen evlisin." Diye bir sarışın Alparslandan yaşça küçük olduğu belli bir kız cıyak ses tonuyla Alparslanın yanındaydı. Bir anda Alparslan kıza doğru iyice sokulup boynundan onu öptü.' Ellerimi ağzıma götürdüm. Video hala devam ediyordu. Ama benim gözlerim hiçbir şeyi görmüyordu. Adeta gözlerime kara bir perde inmişti. Kalbime ise bir ağrı. Daha fazla izlemeden leptobu kapadım. Öylece baktım bir kaç dakika boyunca laptoba. Aşağıdan Alparslan beni çağırıyordu. Sesini duydukça iyice kalbim atmaya başladı bir hışımla kalkıp kapıya doğru koştum.

Sinirle merdivenleri indim Alparslan böyle acele ettiğimi görünce ayağa kalktı. Yüz ifadesini çözemiyordum. Telaşla bana doğru gelmeye başladı. Bense durmuş ona ve bana hazırladığı sofraya bakıyordum. "Pislik herif" diyip hızlıca koşup masanın örtüsünü alıp çektim.

Bütün her şey bir gürültü ile yere serildi. Alparslan hiçbir şeyden anlamamış gibi bana bakıyordu. Aramızda 15 adım falan vardı. Hızla yanına gidip yakasına daldım." Bunu bana nasıl yaparsın beni hiçmi sevmedin" konuşurken ağladığımı fark ettim. Beni kollarımdan tutup sarılmaya çalıştı." Sevmezmiyim Sevgi. Hemde çok seviyorum." İyice sinir etmişti beni. Yalancı! insan sevsiğini aldatırmıydı.

Vicudumu ondan çekmeye çalıştım ve suratına tükürdüm. Geri geri giderken ayağıma takılıp düştüm tam beni kaldıracakken işaret patmağımı kaldırıp "Sakın bana dokunayım deme!" Diye bağırdım. Alparslan o refleksle ellerini çekti. Ayağa kalkıp merdivenleri cıkmaya başladım üçer beşer. Arkamdan birşeyler söyleyip geliyordu ama onu dinlemiyordum. Sinir tüm damarlarıma işlemişti.

Odama girip gardolabımı açtım. En üst tarafından bavulumu alıp içini doldurmaya başladım. Kıyafetlerimi dağınık bir şekilde askılarıyla kırıştırıp kıtıştırıp içine sıkıştırmaya başladım. Alparslan bana doğru gelmeye başlayınca geri doğru çekildim.

Bana o kadının dokunduğu ellerle dokunmasını istemiyordum. Israrla üzerime gelmeye devam ediyordu. Kendimi odamızdaki balkona attım. Daha yeni kar yağmış olduğu için yerler kaygandı. Ben geriledikçe Alparslan bana gelmeye devam ediyordu. " Sevgi dikkat et bak düşeceksin." Bana mı diyordu bunu zaten yıkılmış olan bana. Onu ne kadar sevdiğimi bile bile bana bunu yapmıştı. Kafamı 'hayır' der gibi salladım.

Daha geri gidemiyordum. Balkonun korkuluğuna gelmiştim. Alparslan ısrarla bana doğru temkinli adımlarla gelmeye çalılıyordu. " Hayır dur orda yaklaşma!" Diye bağırdım. O dinlemiyor devam ediyordu. Dengemi kaybetmiştim. Balkondan aşağıya düşerken Alparslan elimi tutmaya çalışmıştı ama yakalayamamıştı. "Sevgiii!!". Kulaklarımda yankılanan acı sesi karnıma saplanan demirle son buldu..

En Sıcak KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin