Yeni Bir Bölümle Birlikte Sevgilirimle..
Medyadaki DEFNE SOYDAN
❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄Kapı tıklandığında Sevgi'den haber geldiğini anlamıştım. Saat 12:30 olmuştu muhtemelen Alparslan'ı terk etmiş kendi evine gitmiştir diye tahmin etti. Akşama yakın saatte onun yanına gitmeyi ona tesellilerde bulunup hem kırık olan kalbini tamamlamayı amaçlıyordu. Onu zaman geçtikçe kendine aşık edecekti. Ona Alparslan'ın veremediğş sevgiyi, mutluluğu verecekti. Kapı sesine "Gir" diye karşılık verdim. Rüstem efendi aceleyle içeri girdi ben onun dudaklarına bakarken o endişeyle kafasını sürekli kaçırıyordu. Bekledim zafer sözcüklerimi duymak için ama Rüstem efendi konuşmak bilmiyordu tam konuşacağı sıra kelimelerini yutup duruyordu. Endişelenmiştim kaşlarımı çatıp "Hayırdır Rüstem efendi nedir seni bu kadar susturan?" Rüstem efendi bir adım daha yaklaşmıştı bana "Alparslan Bey" endişeyle bana baktı. Sanki söyleyrceği şeyden korkuyordu. "Sevgi Hanım .." susmuştu. Sevginin adını duyunca hemen ayağa kalktım. "Ne oldu be adam Sevgi'ye konuşsana" Rüstem efendi brn kalkınca yanımda iyice küçülmüştü. Titrek ayaklarla bir adım daha geri çekildi. "Sevgi hanım balkondan aşağıya düşüp ölmüş." Olduğum yerde kala kalmıştım. 'Ölmüş' kelimesi zihnimde yankılanıyordu. Bir anda Rüstem efendinin yakalarını tutup "Sen ne siyorsun Rüstem Efendi? Kulağın dediklerini işitiyormu?" Rüstem efendi iyice korkmuştu. "E-evet efendim. Gönderdiğiniz cd açıp i-izledikten sonra Alparslan beyle kavga ederken k-kazayla balkondan düşmüş." Rüstem efendinin yakasını bırakınca adamcağız dizlerinşn üzerine düştü. Ne yapacaktım ben şimdi? Hiç kavuşamadığım Sevgi'mi en azından dünya gözüyle görüyordum. Şimdi hiç mi göremeyecektim? Onun evliliğini sırf hırs uğruna bozayım derken Sevgi'mden mi ayrı kalacaktım? Ellerimi kafamı delecek bir sertlikle saçlarıma geçirdim ve dizlerimin üzerini düştüm. "Aaaa" bağırıyordum. Saçlarımı koparacak şekilde asıldım ve bir hışımla yerimden kalkıp kapıyı açtım. Kapıda dizilmiş olan görevlilere sertce kızıp arabama binmek için dışarıya çıktım. Sokaktan almış olduğum, onu kendi oğlum gibi gördüğüm Emre telaşla bacağıma sarıldı "Baba iyimisin? Neden ağlıyorsun?" Zavallı çacuğa gerçek babası olduğumu söylemiştim. Dizlerimin üzerine eğilip alnından öptüm onu. Sevgi'm bırakıp gitmiş beni. Benim yüzümden ölmüş. Ona 1 kerecik bile sarılamamışken gitmişti. Hemde benim yüzümden. Hızla Emre'yi kucağıma alıp arabanın ön koltuğuna koydum. Emliyet kemerini bağlayıp sürücü koltuğuna geçtim. Artık yaşamamın bir amacı yoktu. Sertce direksiyona vurdum. Ama hala alamam gereken bir intikam vardı. Korkmaya baslayan Emre ağlamaya başlamıştı. Ona baktım. " Baba ağlama artık ne olur" alnını tekrar öpüp gaza bastım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Biryanım ölmek istiyordu bir yanım ise deli gibi Alparslan'ı öldürmek istiyordu. Arabamı bir uçurumun kenarına getirdim. Elimi torpido gözüne uzatıp kalem ve bir defter aldım. Aklıma gelenleri bir bir yazdım kağıda. Emre endişelenmiş iyice çığlık çığlığa ağlıyordu. Onu 6 yıl önce bir sokakta yalnız başına bulmuştum. Onu alıp bir baba sevgisiyle büyütmüştüm. Ona gerçek babası olmadığımı söylememiştim. Yazdıklarımı kopartıp güzelce katladım. Emre'ye dönüp " Büyüyünce babanın intikamını alcaksın evladım. Annenin katilleri Alparslan İpekçi. Her şeyi bu kağıda yazdım bunu sakın kaybetme oğlum." Onun annesini tanımıyordum ama böyle bir yalan uydurarak onu intikam ateşiyle yakmalıydım biraz sonra arabamı uçurumdan aşağıya sürerek Sevgi'me hayatımın anlamına ulaşacaktım sonsuz aşkıma. Arabadan inip Emre'yi aşağıya indirdim. "Baba korkuyorum nolur eve gidelim." Onun içinde endişeleniyordum. Gerçek oğlum gibi sevmiştim onu. Alnından öpüp "Gideceksin oğlum merak etme." Alnından birkere daha öpüp telefonumu cebimden çıkardım. Rüstemi aradım. "Hemen uçutumun oraya gel" diyip telefonu kapadım. Burayı çok iyi bildiği için açık adres vermemiştim. Şimdi buraya yaklaşmasını bekleyecektim 15 dakikada burada olurdu. Son beş dakika kalana kadar bekleyecek sonrasında uçurumdan aşağıya atacaktım kendimi. Sadece birazcık bekleyecektim. Emre'yi taşın üzerine otutturduktan sonra "Sakın buradan bir yere ayrılma oğlum. Seni çok seven babanı unutma annenin intikamını al oğlum. Alparslan İpekçi'nin en sevdiğinden al intikamını o benim en sevdiğimi elimden aldı." Küçük Emre ne yapacağını bilememiş gibi kafasını sallamıştı. Sıkı sıkı sarıldıktan sonra arabaya doptu ilerledim öz oğlum değildi ama onu bırakmak üzücüydu. Ama artık hayatta kalmam için bir sebep yoktu. Arabaya binip araba sesinin gelmesini bekledim. Şimdifrn heyecanlıydım öyle yada böyle kavuşacaktım aşkıma dünyada olmamıştı isteklerim ama görecektim şimdi onu öbür dünyada. Ebedi olacaktı sevgim ona karşı. Rüstemin arabasını dikiz aynasındam görünce son kez bir kırık tebessüm edip gazı kökledim. Uçurumdam aşağıya doğru inerken. "Geliyorum Sevgi'm seni senden bile çok sevmeye geliyorum."..
----------- 》》-----------
Ertesi Gün
Sevgi'yi kaybetmiştim. Onun kalbinde kendimi kaybettirmiştim ölmeden önce. Benden nefret ederek ölmüştü. Elimi uzattığımda ölüm esnasında bile elimi tutmamıştı. Okadar kırmıştım onu. Onu aldattığımı izlemişti. Lanet kadın beni oyuna getirmişti. Elimi direksiyona vurdum. Şirkete gitmeliydim ve o lanet kadından öcümü almalıydım. Şirketin otoparkına girdim ve arabayı park ettim. Dikiz aynasından kendime baktım dünden beri uyuyamamıştım önce hastaneye götürmüştüm Sevgi'mi ardından ölüm haberi. Lanet gözyaşlarım. Ağlıyordum yine o ölmemeliydi. Ölmeyi hak eden bendim. Onun narin bedeni yakışmamıştı ölmeye. Aynaya sonkez bakmıştım. Saçlarım dağılmış göz altlarım yorgunluk ve ağlamaktan şişmişti. Kapıyı açıp holdinge doğru ilerledim bir an önce hesap sormalıydım. Herkes beni görünce ayağa kalkıp, bana baş sağlığı dileyip, nasıl olduğumu soruyordu. Hiç birine cevap verme tenezzülünde bulunmadan adımlarımı hızlatıp sekreterimin odasına daldım. Beni görünce şaşıran Defne hemen ayağa kalktı. "Ba-başın sağolsun. Eşin ölmüş iy..." lafını devam ettirmeden kolunu sıktım. " Sen nekadar iğrenç bir kadınsın. Nasıl aramızda geçenleri gizli kamerayla kaydedip Sevgi'ye yollarsın?" Defne gözlerini şaşırmışcasına açtı "Ha-hayıır ben böyle bir şey yapmadım." Ona inanmıyordum başka kim yapabilirdi. 3 yaşında bir kızımız vardı. Çok sene önce yapmış olduğum bir hataydı. Sevgi'de zaten kısırdı. Baba sahibi olamayacaktım. Tüp bebek de denedik, bir sürü ilaç sa ama hiç biri işe yaramamıştı. Defne bu süre zarfında karımı hiç kotülememiş sadece bebeğini doğurmak istemişti. İçimde o bebeğe karşı bşr şefkat oluşmuştu. Defney'le bebeğimizi bir eve yerleştirmiştim arada yanına gidip kızımızı seviyordum. Defne'yle geçenler de aramızda geçen yakınlaşma olmuştu çünki sarhoştum. Hiçbir zaman bana yaklaşmamıştı. Ama demekki içindeki kıskançlık duygusuyla bunu kullanıp kameraya alıp Sevgi'ye yollamışyı. Düşündüklerimle sinirlenip Defne'ye tokat attım. "Sevgi bizim yüzümüzden öldü. Onu aldattığımı öğrendi." Defne'nin gözlerş dolmuştu. " Bebeğimiz Kardelen'in üzerine yemin olsunki ben bir şey yapmadım. Hiç bir zaman seni karından kıskanmadım. Biliyorsunki onunla alakalı hiçbir zaman seninle konuşmadım. Benim isteğim sadece kızımızı büyütmekti." Ağlamaya başlamıştı. Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Ellerimle saçımı çekerek "Uff! Kim yaptı ozaman?" Defne 'bilmiyorum' der gibi kafasını salladı. Gittikçe sinirleniyordum. Defne'nin elinden tutup peşimden sürükledim. Bizi gören gören çalışanlar ayağa kalkıp soran gözlerle bakıyorlardı. İçimden 'ne kadar çabuk okadar iyi' diyip Defne'yi otoparka indirip arabasına bindirdi.
Şöfer koltuğuna geçip telefonunu kulaklığına bağlayıp TürkHavaYollatının şubesini arayıp İsviçre'ye iki bilet aldı. Defne ona "Ne yapıyorsun Alparslan" diye sorsada cevap vermedi. Direksiyonu sıkıp bu kadından kurtulma vaktının geldiğini anladım. Havalimanına vardığımızda Dadı Hanım Kardeleni getirmişti. "Dadı Hanım biz İsviçre'den gelene kadar bebeğime iyi bak." Kardelenin anlını öpüp. Defne'yle uçaklara doğru ilerledik. İtiraz etmeye kalktığı zaman kolunu sıkıp susturuyordum. Defne bemden korkardı.
Yolculuk boyunca ne yapmaya çalıştığımı soran Defne'ye sadece 'zamanı gelince göreceksin' demekten başka bir şey söylememiştim. Uçaktan inince önceden arayıp ayarlattığım arabamla dağ yolunu tuttuk. Çok yukarıda olduğu için ancak jeep ile gidebilirdik. Defne'yi otutturduktan sonra şöfer koltuğuna geçtim. Defne artık ağlamaya başlamıştı. Bu daha onun için bir başlangıçtı. Çok çekecekti. Benim iki günde neler çektiğimi anlayacaktı. Yaklaşık bir saatin sonunda dağ evine gelmiştik. "Defne şimdi arabadan in." Omuz silkmişti. Sinirle köpürerek arabadan inip kapısını açtım. Kolundan sertce çekip indirdim onu çığlık atmıştı. "Aa! Canımı acıtıyorsun." Suratına tiksinerek baktım. Iğrenç bir gülüşle "bunlar daha ne ki" Defne'nin korktuğunu görüyordum onu çekip dağ evinden içeri attım her tarafına korumalar koyarak onun buradan kaçmasını engelledim. "Evet Defne, ölene kadar burada mahkum kalacaksın buradan kaçman imkansız sen benden Sevgi'mi aldın. Bende senden kızım Kardelen'i alacağım onun yüzünü canlı olarak bir daha asla göremeyeceksin. Bırada çürüyüp gideceksin." Defne korkuyla bana doğru koştu."Hayır! Bunu bana yapamazsın benim bir suçum yok kızımı elimden alma nolur Alparslan. .. Lütfen" Ağlıyordu. Daha çok da ağlayacaktı. Ama nafileydi çekecekti cezasını. "Her sene doğum gününde sana resmini yollayacağım. Bu kadar." Arkamı dönüp gidecekken. "Alparslann!" Bağırmıştı tüm gücüyle. Olduğum yerde durdum. "Ne olur yapma kızımı benden ayırma." Sadece kafamı çevirip ona baktım. "Senin artık bir kızın yok!" Sertçe önüme dönüp Türkiye'nin yolunu tuttum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Sıcak Kış
RomanceYine bir kış günüydü. Annemin beni doğurduğu, hayata gözlerini yumduğu yere 17. Gelişim. Hayatın zorlukları, beni soğuk olan kışa ısıtmıştı. Kar taneleri annemin mezarına çarparken sanki biraz daha üşüyordum. Sahi annemde mezarda üşüyormudur ? ❄ Ka...