Hıçkırığımı tutmaya çalışarak kendimin bile zor duyabileceği bir sesle mırıldandım.
"Sende mi buradaydın?"
Kafasını kaşıdıktan sonra "Aslında aynı soruyu benim sana sormam gerekiyordu. Burada ne işin var? Fakir olduğunu sanıyordum. Burs falan mı kazandın? Derslerin o kadar da iyi değildi oysaki. Şaşırdım bu koleje gelmene."
Nefret bütün hücrelerimi esir alırken öfkeyle yüzüne baktım. Bir tek fakir olduğumu söylemediği kalmıştı ve onu da çekinmeden söylemişti. Saçlarının ön kısmı rüzgar esince hafif şekilde dalgalandı. Beden aynıydı. Aşkları bedenlerde aramanın bir anlamı yoktu. Aşkı bulduğum kişide aynıydı. Ama karaktersizliğini bu zamana dek farkedememiştim. Ben önceden onun bu umursamaz tavırlarına aşık olmuştum. Ama her şeyin farkına yeni varıyordum. Beni sadece o aptal zevklerine alet etmek için kullanmıştı. Pekala şimdi sakin olmalıydım. Okulun ilk gününde bahçede avaz avaz ona bağıramazdım. Aklıma daha iyisi gelmişti. Aramızdaki iki metrelik mesafeyi kapattıktan sonra ayaklarımı kaldırarak kulağına fısıldadım.
"Ah ne var biliyor musun? Bu seni hiç ama hiç ilgilendirmez."
Yüzüme pis bir sırıtış yerleştirip ondan uzaklaşırken arkamdan hala hayretle baktığına emindim.
Okuldan içeri girdikten sonra müdürün odasını bulmam zor olmadı. Kapıyı tıklatıp içeriden "Gir" sesi gelmesiyle içeri daldım. Her zaman ki müdürler gibi yaşlı, göbekli ve kel birini beklerken masada oturan kişiyi görünce duraksadım.
"Ben müdüre bakmıştım ama?"
Masadaki gülümsedi. Yanağındaki gamze ben burdayım diye haykırıyordu. O kadar gençti ki bizden sadece 3-4 yaş büyük olabilirdi.
"Buyur küçük kız. Müdürün benim. Ne istemiştin?"
Müdürün yakışıklı olması beni ilgilendirmemeliydi. Kalbim daha aşkın acısını göğüsleyememişken yeni aşklara yelken açamazdım. Hele ki bir müdüre.
"Ben sınıfımı öğrenmek için geldim."
Müdür masadaki dosyaları karıştırdı.
"Adını söyler misin?"
"Zeynep"
Müdür başını kaldırıp kısa süreliğine yüzümü inceledi. "Ah hatırladım. Halanla konuşmuştuk. Sınıfın 11-F. Başarılar dilerim" Sözlerini bitirdikten sonra göz kırpmıştı. Hadi ama. Bir müdürün öğrencisine böyle davranması pek etik değildi. Müdüre cevap vermeden dışarı çıktım. Bu kolejdeki herkesin şerefsiz olma ihtimali yüzde kaçtı acaba?
Ayaklarımı sürüyerek sınıfımı bulduğumda o piçle aynı sınıfta olmamak için dua ediyordum. Sınıftan içeri girdiğimde boş sıralara göz gezdirdim. En arkadaki sıraya doğru ilerleyip sırtımda asılı duran çantayı bir köşeye fırlattım. Yanımdaki boş sıraya bakarak iç geçirdim. Umarım yanıma kimse oturmazdı. Hele ki dedikoducu bir sınıf arkadaşını hiç çekemezdim. Sınıf bomboştu. Öyleyse biraz kestirebilirdim değil mi?
Başımı sıraya yaslayıp gözlerimi kapattım.
Yarım saat sonra...
Deprem mi oluyordu? Sallandığımı hissediyordum. Tanrı aşkına nerdeydim ben böyle? Gözlerimi açtığımda bana bakan bir çift ela gözle karşılaştım.
"Uyuyan güzelimiz uyandı sonunda. O kadar çok dürtmek zorunda kaldım ki kolun morarmış olabilir. Sırama oturmuşsun uyuyan güzel"
Sıraya yatmaktan olsa gerek dirseklerim acıyordu. Saçlarımı arkaya atıp "O halde bana boş sıra göster. Kimin nerede oturduğunu bilemem öyle değil mi? "
Kızmıştım evet. Neden kızdığımı da bilmiyordum ama uykudan uyanınca genel olarak agresif olurdum. "
Yanımdaki sıraya oturduğunu farkettim. Ah harika. Bende yanıma kim oturacak diye düşünmüştüm. Demek ki boşuna beyin hücrelerimi yormuştum. Bu gereksizle yanyana oturacaktım. Oldukça inek bir öğrenciye benziyordu. Elini uzatıp sıkmamı bekledi.
"Ben Ayberk. Ya senin adın?"
Elini sıkmadığım için boşta kalan elini çekti. Oldukça arkadaş canlısı gözüküyordu ama böyle insanlardan hoşlanmıyordum. Kısaca cevap verdim.
"Zeynep"
Sınıfa yavaş yavaş öğrenciler gelmeye başlamıştı. Ders zili çalar çalmaz sevgili öğretmen (!) hiç vakit geçirmeden sınıfa damladı. Ne güzel öyle değil mi? Bir de ders dinleyecektim. Çok geçmeden ders başladığında en nefret ettiğim ders olan fizik dersi olduğunu farkettim. Ders dinlemeye ihtiyacım olmadığı için camdan dışarıya bakmaya başladım. Evet cam kenarına oturmuştum. Buradan bütün bahçe gözüküyordu. Bahçede basket oynayan çocukları izlemeye başladım. Öğretmenin anlattıkları vızıltıya dönmüştü. Basket potasının arkasında bank gördüm. İkiside yüzleri bana dönük oturmuşlardı. Gözlerimi kısıp baktığımda aynı yüzle karşılaşmayı beklemiyordum tabii. O evleneceğini söylediği sürtükte oradaydı. Birbirlerine sımsıkı sarıldıktan sonra dudaklarını birbirlerine bastırdıklarında hızla kafamı çevirdim. Tüm hatıraları yine tek tek hatırlamaya başlamıştım. Onunla geçirdiğim hiç bir şeyi düşünmek istemiyordum. En ufak bir anı bile kalmamalıydı zihnimde. Ama önce ikisininde cezasını kesmeliydim. Yaptıkları asla yanlarına kalmayacaktı. Tüm o gülüşmelerinin hesabını verecekti ikiside. Belki de önce kızdan başlamalıydım. Bakalım küçük sürtüğümüzün sınıfı neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanet
Teen FictionKız gördüğü manzara karşısında bir iki adım geriledi. Yumruklarını sinirinden olanca gücüyle sıktı. Tırnaklarının avuç içlerini kestiğini hissedene kadar sıkmaya devam etti. Hem ruhu hem bedeni sanki alev almış gibi yanıyordu. Kızın beline kadar uz...