ÖFKE

4K 362 95
                                    



"Sen bunu hak etmiyorsun."

Temmuz'un elindeki dürüme bakarak başımı iki yana salladım. Hoşnutsuz ifademe göz devirip minicik bir ısırık daha aldı. Sanki dürüme eziyet çektirmekten zevk alıyordu. Sonunda dayanamayıp elinden alıp masaya bıraktım.

"Kızım şunu düzgün yesene. Yazık yazık." Ece kitaplarını kucağına almış, odadan çıkıyordu. "Sen de hemen ders mi çalışacaksın? Nefes alsana. Hani normal insanlar öyle yapıyor ya."

"Siz de başlasanız iyi olur. Geleli kaç saat olmuş siz hala yemek yiyorsunuz. Ömür başlamıştır çoktan."

Kitaplarımı alıp ayağa kalktım. Peşinden etüt odasına giderken Temmuz'a omzumun üzerinden bir bakış atıp "Ablaların gibi ol. Hıh!" diye mırıldandım. Temmuz sinirli bakışlarını üstüme fırlatıp ayağa kalktı. Merdivenlere kadar konuşmamıştık. Ne çalışmam gerektiğini düşünüyordum.

Fizikte çok zorlanıyordum, Matematiğim iyi değildi, Kimya da formülleri uygulayamıyordum, Biyolojide temelim zayıftı, Geometrim de bunca tırtlığın ortasında öldürmeyecek seviyedeydi. Bu koşullar altında nasıl ders çalışabilirdim? Gönül isterdi ki zeka yanında dolaştığım arkadaşlarımdan bulaşsın. Lakin ben bu başarılı insanların arasındaki zayıf halka, pilavın içinden çıkan taş, lokumdaki ceviz kabuğu, omletin içindeki yumurta kabuğu, eski klavyemin basmayan "v" tuşuydum.

Dikkatimin 3 yaşındaki bir bebek seviyesinde olduğunu anlamışsınızdır. Merdivenlerden yuvarlanmak üzereyken son anda kendime gelmiştim. Etüt odasına vardığımızda Ömür sırtı bize dönük oturuyordu. Ece gurur dolu bir sesle alkışladı.

"Bak işte. Ömür gibi..."

"Instagramda gezeyim?"

"Ömür sen ne yapıyorsun? Hani derse başlayacaktın?" diye sitem etti Ece. Ayağını yere vurarak mızmızlandı. Ömür telefonu ağır çekimde kapatıp masasının çekmecesine kaldırdı. Hiçte pişmanmış gibi durmuyordu. Gözlerini o sinir bozucu yavaşlıkla kırpıştırdı.

"Birazcık bakmışım nolacak? Relax!"

"Abinin şu sloganını söylemesen rica ediyorum. Çok gıcık oluyorsun öyle yaya yaya Relaaax dediğinde. Artık gerçek anlamda ders çalışmaya başlasanız diyorum." Ece kitap dağının üstüne yeni kitaplarını ekleyip sandalyesine yığıldı. Kronometresini çalıştırırken Ömürle eş zamanlı göz devirip önümüzü döndük.

Kronometremi tam açmışken telefonuma mesaj gelmişti. Sesi hayatımın %99'unda kapalı olan telefonumun dağları delen, çölleri aşan bir titreşim sesi vardı. Öyle bir titreşimdi ki bazen yazlıktayken üst kattan alt kattaki çalan telefonumun titreşimini hissederdim. Gelen mesajla sırtım gerilmiş, tüylerim diken diken olmuştu. Kütüphaneden farksızdı çünkü ortam.

Gelmeyecek misin? Sana bir şey soracağım.

Telefonu tekrar yerine bırakıp kitabımı açtım. Şanslı dersimiz Matematik'ti. Tam İntegral'in ilk bölümünü okurken tekrar mesaj geldi. Kızların yerinde kıpırdanmalarını duyabiliyordum. Mesaja hızlıca bakıp yerine bırakmak için elime almıştım ki bir anda elimden hızla çekildi. Okuyabildiğim tek şey "Bana cevap vermezsen-"di.

Ece telefonumu kökten kapatıp çekmecesine koyunca omuzlarım düşmüş, bir şey yapamamıştım. Ne yazdığını deli gibi merak ediyordum. İhtimalleri gözlerimin önünden geçirdim.

Birinci ihtimal, bana cevap vermezsen tekrar satanist halime dönüşürümdü. Ben kimim ki böyle bir şey desindi? Geç bunu.

İkinci ihtimal, bana cevap vermezsen Doğu'yla iş birliği yapar ananı ağlatırımdı.

SINIF 12 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin