Arabadan inmiştik. Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Koşarak eve geldik. Doğukan kapının kilidini açınca içeriye girdik. Herşey aynıydı. Değişen fazla bir şey yoktu. Sadece temizlik yapılması gerekiyordu.
"Gördüğün gibi evin temizliğe ihtiyacı var."
"Evet. Yani sen yapacaksın."
"Hayır. Sen!"
"Bayanlar temizlikte iyidir derler, yani ben öyle duydum"
"Duymadın. Şu an uydurdun"
"Seren sen şimdi temizliği yap, bende yemek işini halledeyim."
"Sonra da konuşalım biraz. Eğer istersen tabi"
"Tamam."
" Malzemeler nerde?"
"Şu merdivenin altındaki dolapta herşey var, ama bir şey yok sadece dolapta"
"Neymiş o?"
"Su. Su bildiğin gibi musluktan gelir"
"Aaaaa hadi canım öylemi? Bende dolaptan gelir sanıyordum."
"Tamam ya neyse" deyip. Yukarı kata çıktı. Bende malzemeleri çıkarıp temizliğe başladım. İlk olarak koltukların üzerindeki beyaz örtüleri çıkardım. Koltukların üzerini silmeye başladım. O sırada doğukan aşağıya iniyordu. Eline örtüleri verdim.
"Bunları balkondan çırp, katla ve düzgün bi yere kaldır."
"Temizlik isi se-"
"Kusura bakma doğukan yapacaksın"
"İyi, yaparız" Azda olsa bir işin ucundan da tutsun. Daha sonra perdeleri açtım. Pencereleri açtım. Yerleri paspasalamaya başladım. Çoğu yeri temizlemiştim. Mutfağa bakmaya gittim. Ortalıkta dağıntı yoktu. Yerleri paspasladım, pencereleri açtım.
Dogukanı merak ettim. Merdivenlerden çıktım. Elimde temizlik malzemeleriyle. Yukarıda dört oda daha vardı. Odalardan birini seçip içeri girmeye denedim. Kapı kilitliydi. Hemen yanındaki odaya girdim. Bu odada sadece bir dolap ve yatak vardı. Sanırım yatıya gelen misafirler içindi. Yine yerleri paspaslayıp pencereleri açtım. Ben bunları yaparken gürültüler gelmeye başladı. Odadan çıkıp sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Bu sesler doğukandan geliyordu. Yine ne haltlar işliyor acaba diye geçirdim içimden. Odaya girdiğimde doğukan balkonda duran küçük masaya tabakları koyuyordu.
"Oo beyefendi, yemekler geldimi bu ne acele?" dememle elindeki tabağı yere düşürdü. Sanırım korkmuştu.
"Seren!"
"Korkacağını bilmiyordum"
"Korkuttun ama"
"Tamam ya özür dilerim. Sen devam et hazırlamaya bende kırıkları taplayayım" tamam anlamında kafasını salladı. Bende bi elimde süpürge bi elimde kürek kırıkları toplamaya başladım. Doğukan da tabakları yerleştirmişti. Yemeğin gelmesini bekliyordu. Bende temizliğe devam ettim. Kapı çalınmıştı. Doğukan elinde silahla kapıyı açmaya gitti. Silah ne alakaydı şimdi???
Doğukan elinde pizza kutularıyla ve bir kolayla geri geldi.
"Tamam. Gel hadi "
"Neden silahla çıktın kapıya?"
"Şehrin dışındayız. Başımıza bi olay gelebilir. O yüzden, anladın mı?" diyerek yanıma geldi. Yüzümü ellerinin arasına alıp
"Sana zarar gelsin istemem. Yani... şeyy.. sen bana emanetsin biliyorsun"
"Bilmezmiyim hiç"
"Yanakların soğuk. Üşüdün mü yoksa?"
"Yoo üşümedim. Senin ellerinden kaynaklanıyordur."
"Ha anladım" derken bana sarıldı. Sonra eliyle masayı işaret etti
"Hadi yemiyormuyuz?"
"Nasıl yemeyiz? Bu pizza yenmez mi hiç"
"Aç. Keşke sana iki pizza daha söyleseydim."
"Hiçte bile. Hatırlatayım senin evini temizledim. Yoruldum ve acıktım. İki pizza da benim hakkım olurdu, eğer sipariş etseydin"
Masaya oturup kolayı bardaklara koydum. Pizzadan en büyük dilimi seçip yemeye başladım. Bir yandan doğukana bakıyordum. Oysa sadece yemeğe odaklanmıştı. Pizzadan bir dilim alıp geri bıraktı.
"Noldu?"
"Doydum"
"Hee iyi sen masayı toparla o zaman"
"Ne alaka şimdi?"
"Sen masayı topla bende açtığım pencereleri kapatıcam"
"Açık kalmasın"
"Bende o yüzden kapatıyorum zaten. Şey..."
"Ne?"
"Şu karşıdaki oda kilitli. Orayı temizlemedim. Orda ne var?"
"Orda mı?...birinin. Birinin fotoğrafları var."
"Biri derken?''
"Ya sen mısır patlat. Ben masayı toparlayayım. Konuşalım"
"İyi" odalar yeterince havalanmıştır diye düşündüm. Bütün pencereleri kapattım. Mutfağa inip mısırı aradım. Mısırı bulduktan sonra dolaptan en büyük tencereyi çıkarttım. İçine yağ, mısır ve tuzu koyup üzerini peçeteyle kapatıp. Ocağa koydum. Diğer yandan ketıla su koydum. Çay bardaklarını hazırladım . mısırlar tencerede sesler çıkarmaya başlamıştı. Bende çayı demleyip içeri götürdüm. Doğukan televizyonu açmıştı. Orta sehpaya çaydanlığı bırakıp mısırları getirdim.
"Yaz mevsiminde olsak da burası biraz soğuk. Ben bi battaniye getireyim."
"Olur" o sırada bende çayları doldurdum. Televizyondan rastgele bi kanal açıp mısırdan yemeye başladım. Doğukan da gelip yanıma oturdu. Battaniyeyi ikimizin üzerine gelecek şekilde örttü. Bende onu izliyordum. Bana döndü
"Meltemle nerde tanıştın.. Dur tahmin edeyim o seni buldu, değil mi?"
"Evet. Bu sabah aniden geldi. Bana arkadaşınmışım gibi davran dedi. Annemi ,babamı , sedayı tanıyordu. Ama nerden bilmiyorum. Daha sonra beni gezdirecek falan dedi babamlardan izin istedi. Bende ne olduğunu bilmediğim için kabul ettim. Dışarı çıktık sonrasını biliyorsun zaten."
"Biliyor-"
"Daha bitmedi anlatıyorum bi dur. Sen canerle bizim eve gelmiştin ya tabi sonra gitmiştin. Canerle biraz konuşup ayrıldığımızı falan söyledim. Sonra da caneri takip ettim. Alkol almıştı herhalde düzgün yürümüyordu bende bişey olabilir diye arkasından gittim. Sonra da meltemle seni gördüm kavga ediyordunuz. Sana bağırıyordu. Hala unatamadın falan diye. Sonra caner melteme bağırınca gitti. Bu günde bize geldi işte. O kız tehlikeli değil mi doğukan?"
"Aslında değil. Canerin arkadaşı. Yandaşı."
"Sizin aranızda geçen olay ne?"
"Meltem benim eski sevgilim. Feyzadan sonra onunla çıkmaya başladım. Feyzayı ben çok seviyordum. Ama sana anlatmadım. Feyza ölünce de ben çok üzüldüm. Ağladım. Meltemde benim önce onu sevdiğimi biliyordu. Hala unutamadım diye kavga çıkardı. Benden ayrıldı. Canerle yakınlaşmaya başladı, caner onu kabul etmedi. Arkadaş oldular. Sende caneri yüz üstü bıraktın. Sende feyzaya çok benziyorsun. Caner sizin eve geldiği zaman seni zor durumda bıraktıysam özür dilerim."
"Peki. Sen i gün yanımızdan gidereken ağladın. Neden?"
"Caner eğer sizin evin adresini söylersem meltemle konuşabileceğimi söyledi. Benim de meltemle barışmak için konuşmamız lazımdı. Bana bu yüzden kızgınsındır. Ama ben meltemi seviyorum. O da beni bırakıp gitti. Canerin yanında. Şimdi bizi arıyorlardır. Burada fazla durmayacağız zaten. Annenlerden bir hafta için izin aldım. Bizim şimdi bi plan yapmamız lazım"
"Neden ki"
"Meltem sırf beni sinir etmek için canere yardım ediyor. Onunla takılıyor. Seni benim tanım yanımda durduğunu için kıskanıyor. Kızma ama ben canerin seni sevdiğine inanmıyorum. Sırf kardeşinin yerini doldurmak için seni seviyormuş gibi yapıyor. Benim tek zaafım meltem olduğu için de onu bana karşı kullanıyor. Eğer sen canerle sevgili olursanız meltemin bana geri döneceğini söyledi. Ama sen benim en yakın dostumsun. Meltemi kazanmak için kaç yıllık dostumu harcayamam. Bu yüzden ağladım o gün."
"Ya beni gerçekten seviyorsa?"
"İşte onu bilmiyorum. Ama öğrenebiliriz."
"Nasıl?"
"Yarın da kalalım burda. Sonra geri döneriz.....sevgili olarak"
"Ne!"
"Bak şimdi. Biz sevgili olacağız. Caner eğer seni seviyorsa benimle yakın olmanı kaldıramaz. Seni benden ayırmaya çalışır. Meltem de öyle. Böylece ben meltemi geri kazanırım sende caneri. Nasıl fikir?''
"Bilmiyorum. Sadece sevgili rolü mü yapıcaz?"
"Evet."
"Ya ikimizden birine zarar verirse?"
"Caner seni seviyorsa zarar vermez."
"İnşallah" başımı öne eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ KELEBEK
Teen Fictionİstem dışı gelişen bir tanışma. Bu tanışmadan doğan komik bir aşk hikayesi. Bir erkeğin kız kardeşine nasıl aşık oluşu?? Ya bu bir benzerlikse? Bu benzerlikler kötü sonuçları da beraberinde getirirse? Bir kız nasıl engel olabilir ki sevdiğine? Sus...