Ktant dayanamayıp "peki bunlardan nasıl kurtulacağız?"diye sorduğunda büyücünün suratında sinsi bir gülümseme oluştu. Soruya şu şekilde cevap verdi:
" Siz asla bunlardan kurtulamazsınız. Çünkü siz bu kolye ile bileklikleri seçmediniz onlar sizi seçti. Üç çeşitten oluşan bu ejderhalar iyi kalplere sahip bedenlerde bulunurlar. Büyücü Ktant'a yaklaşarak "bu ejderhalar göz renkleri ile ayırt edilir. Bak beklekliğinin gözleri sarı bu demektir ki bu diken ejderhasıdır. Şu mavi gözlü olan kolye ay ejderhası, yanındaki parlayan kırmızı özlü yani aralarında en güçlüsü ise ıssız ejderhadır." dediğinde herkes kendi kolye ile bilekliklerine baktılar. Yinki'nin ikiside Issız ejderha, Henh'in ikiside Diken ejderha ve Naseki'nin ki ise ikiside ay ejderhasıdır. Her ejderhadan da bulunduran Ktant'tı. Bunun farkına varan büyücü tekrar soğuk sesiyle konuşmaya başladı:
"Sen öndeki sen üç ejderhanın da gücüne sahipsin sizin bugün yaşadığınız olaylar içinizdeki gücün sadece yüzde birlik bir kısmını oluşturuyor." dediğinde herkes biraz daha şaşırmışlardı. Bu seferine Yinki " peki biz bu güçleri nasıl kontrol edeceğiz?" diye sorduğunda büyücünün buz gibi bakan gözleri ona doğru döndü "siz bu güçlere nakadar güvenirseniz o kadar gücü dışarı çıkarırsınız. Bu gücün sahibine kalpten inanır ve severseniz onlar sadece size görünür ne yapmanıza da yardım ederler. Ama siz çok dikkatli olmalısınız çünkü çoğu insan bu güçleri elde edebilmek için sizin canınıza kast edebilir. Benim söyleyeceklerim bu kadar geldiğimiz yolu biliyorsunuz zaten" deyip tekrar ortadan kayboldu. Herkes biraz korku biraz şaşkınlıkla oradan çıktılar. Arabaya bindiklerinde Naseki "peki şimdi ne yapacağız arkadaşlar?" diye sorduğunda Ktant "ne yapacağımız belli değil mi? Kimse fark etmesin diye güclerimizi kontrol etmeliyiz yoksa başımız büyük bir belaya girer." arabayı yurdun otoparkına park edip okula doğru yürürken Henh "yemeğe beş dakika kaldı çok açım."deyip karnını ovuşturdu ama kimse buna gülmedi çünkü herkes derin düşüncelere dalmıştı. Merdivenden yavaş adımlarla düşünerek yemek haneye çıktılar, yemeklerini alıp bir masaya oturdular. Tam yemeğe başlarken Dehyalt onların masasına geldiğinde:
" Oturabilir miyim?" Diye sorduğunda Ktant onun kötü amaçla gelmediğini anladığında "otur Dehyalt otur." dediğinde Dehyalt ktant'ın gösterdiği yere oturdu. Dehyalt biraz anlayışlı ses tonuyla "Ktant sana çok teşekkür ederim." dediğinde kimse ne olduğunu anlamadı, Ktant "ben sana birşey yapmadım ki neden bana teşekkür ediyorsun?" diye sorduğunda Dehyalt "benim kör olan gözümü açtın. Nasıl anlatsam bilemedim, kendimi hiç yenilmez çok güçlü biri olarak görüyordum. Aslında ben öyle biri değildim. Bu okula geldiğimde kimse beni yenmediğinden dolayı kendimi hep diğer insanlardan üstün olarak görüyordum. Ama sen bugün bana içimdeki gerçek kişinin kim olduğunu gösterdin , yani anlayacağınız sen beni yenerek bana çok iyilik yaptın artık kendini beğenen Dehyalt yok. Sana çok teşekkür ederim." Ktant yaptığı şeyden gurur duydu ama sonra kendi güçleri aklına gelince birden morali bozuldu, ya kendiside ilerde bencil biri olsaydı diye derin düşüncelere daldığında Dehyalt onu üzgün gördüğünde "ne oldu yanlışlıkla seni üzecek birşey mi söyledim!" kaygı ile bunu söylediğinde Ktant kendine geldi "yok senle ilgili değil bugün biraz yoruldum da ondan dolayı böyleyim zaten akşam yemeğini yer yemez yatacam." yüzüne zorla koyduğu küçük gülümsemeyle bunları söylemişti.
Yemekhane den inerken Ktant "arkadaşlar biraz bahçede dolaşalım konuşmamız lazım" Yinki, Henh ve Naseki evet anlamında başını salladığında hepsi bahçeye çıktılar. Akşamın verdiği koyu karanlık bahçe kenarlarında bulunan lambalar ile biraz olsun etrafı aydınlatıyor. Ktant tekrar söze başladı "arkadaşlar sizden öncelikle özür dilerim size bu derdi ben başınıza saldım ama bundan sonra işimiz çok zor biz eski hayatlarımızdaki gibi rastgele yaşayama devam edemeyiz çok dikkatli olmalısınız. Nakadar zor durumda olursanız olun ama bu güçleri kullanmayın eğer bu fark edilirse kardeş bildiklerimiz bile bizi öldüre bilir." dediğinde Yinki "tamam aşkım hiç kullanmam bu güçleri." deyip Ktant'ın kolunu girdi. Henh ile Naseki de tamam dediler. Yavaşça yürürken Henh "artık yatmayalım mı?" diye sorup ortamdaki sert havayı rahatlamaya çalıştı. Tabi başarılı oldu önce kızları kız yatakhane katına bırakıp aşağıya erkek yatakhanesine geldiler odalarına girip picamalarını giyip yatağa girdiler. Ktant "bugün çok yorucu bir gün yaşadık iyi rüyalar." deyince Henh "sanada iyi rüyalar kanka" derler ve ikiside yatar.
Ktant kalkdığında kendisini karanlık bir ormanın içinde ağacın dibinde uzanır bir şekilde bulmuştur. Hemen etrafa göz atar sonra başının arıdığını fark edince elini başına koyar eline bir sıvının bulaştığını görünce eline bakar gördüğü şeyle korkar çünkü bu kandır. Düşünmeye başlar en son yatak da yattığını hatırlıyordu. Ayağa kalktı ormanı gözüyle birkez süzdüğünde kendi kendine "BURASIDA NERESİ?" diye sordu. Arkasından birileri ona seslendi ama Ktant onları göremiyordu "Ktant sen olman gereken yerdesin." tuhaf ve korkutucu sesle bunu söylediğinde Ktant korkmaya başladı. Ağaçlarının arasında hızla kendisine doğru yaklaşan birşey olduğunu fark ettiğinde hızla koşmaya başladı. Arkasından gelenlerden biri "bizden kaçamayacaksın Ktant asla kaçamayacaksın" dedi , çok pis kalın bir sesle kahkaha atınca Ktant arkasını döndü ama kimseyi görmeyince katılıp düştü. Ktant başına aldığı darbeyle bayıldı.....Arkadaşlar lütfen emeğe karşı saygınız olsun,küçük bir yıldıza basmak neden bu kadar zorunuz gidiyor....