Bölüm 8

64 4 0
                                    

Güneş ;

Toprak... Güzel olan adam... Güzel seven adam... Sevdiğinden vazgeçmeyen adam... Sevmeye küsen adam... Sert bakıp bir yandan bakışlarıyla seni eriten adam... Sende yaralar açıp onlara merhem olan adam... Konuşmasıyla kalbimi paramparça eden adam...

Özlemiştim adam olanı. Anlamak istiyordum. Beni nasıl sevdiğini beni neden sevdiğini. Ama anlayamıyordum . Peki sevişi bile güzel olan adam nasıl sevmeyi bilmeyen birini sevebilirdi. Belkide vazgeçecekti. Beni sevmekten vazgeçecekti. Onun kalbini paramparça eden kadından vazgeçecekti. Belki yarın belki şimdi vazgeçmişti bile. Peki ben onu mahvettiğimi bilsem devam ettirirmiydim bu sürgünü. Asla. Asla devam etmezdim. Bir parçam kopuyor içimden acısı dinmiyor. Acısı dinmek bilmiyordu. Silinmiyordu anısı. Silmekte istemezdim. Güzel adamın bıraktığı güzel anıyı nasıl silebilirdim ki zaten. Kalsın orada ömür boyu. Birazda ben çekeyim o acıyı. O anıyı. Bir kar tanesi olup özlemek baharı. Yükleneyim onun acılarını istiyorum. Onda hiç acı kalmasın istiyorum. Ah beni yokluğun en zirvesine taşıyan adam nerelerdesin? Ben yoruldum adam seni beklemekten. Sen nasıl yorulmadın beni beklemekten. Nasıl ağzını açıp iki kelam edemedin adam. Hiç bunalmadın mı seni paramparça eden kadını her defasında eskisinden daha çok sevmekten. Ben dik duramıyorum adam öldüm. Senin aşkının sevginin büyüklüğünden öldüm. Gökyüzü masmavi ama ben yine siyahlığımdan kurtulamıyorum. Simsiyah olmuş gökyüzümü kendi gökyüzünün maviliğiyle boyamaya çalışma adam. Boyayamazsın.

Yazardan ;

Kadın boğuluyordu, ölüyordu adamın aşkından. Fazla gelmişti o sözler. Hepsi aklında hepsi hafızasındaydı. Her defasında bir söz asıyordu kendini kadının aklından. Her defasında ölüyordu o sözler. Ve sonra daha güçlü daha canlı bir şekilde yeniden var oluyorlardı kadının aklında. Geceydi kadın için her zaman. Sabah doğmuyordu kadının gökyüzüne. Adeta zifiri bir karanlıktı kadının gökyüzü, zihni, hatıraları, anıları. Ve adam her defasında sabahı getirmeye çalışıyordu kadının gökyüzüne, zihnine, hatıralarına, anılarına. Olmuyordu ama. Kadının gökyüzü öyle bir karanlıktı ki bir türlü sabah olmuyor güneş doğmuyordu. Adamsa yoruluyordu artık her defasında kadının gökyüzüne sabahı tek başına getirmeye.

Adamsa bitmişti, yanmıştı. Pişmandı. Sevdiği kadına onu sevdiğini söylediği için pişmandı. Ona yorulduğunu söylediği için pişmandı. Çünkü biliyordu sevdiği kadın ağlayacaktı. Güçlü gözükmeye çalışacak ama o yükün altından kalkamayacaktı. Geceleri yatağa yattığında bırakacaktı gözyaşlarını. Usul usul sessizce ağlayacaktı kadın. Hıçkırıklarının arasında boğulacaktı kadın. Yavaş yavaş uyuyacaktı. Ve sonra içindeki gözyaşları büyüyüp onu yerle bir edeceklerdi. Ve adam bunu görmeye bir türlü kendini hazırlayamıyordu. Adam alışkındı sevdiği kadının ağlamasına ama ilk defa kendi yüzünden ağlayacaktı kadın. Adam ağlarken görmek istemiyordu kadınının o güzel yüzünü. Hep gülsün istiyordu sevdiği kadın. Ama olmuyordu bir türlü beceremiyordu kadının yüzünü güldürmeyi. Kıyamıyordu, dayanamıyordu sevdiği kadının gözyaşlarına. Hepsini tek tek öpmek istiyordu. Her damlayı tek tek öpmek istiyordu. Ama yapamıyordu.

Güneş ;

O günden sonra toparlayamamıştım kendimi. Okula gitmiyordum. Gidemiyordum. Hazır değildim onunla göz göze gelmeye. Abim her gün arıyordu beni. İyi olup olmadığımı soruyor ve beni merak ettiğini söylüyordu. Rüzgarla her gün mesajlaşıyorduk ve bana sürekli artık okula gelmemi söylüyordu her defasında geleceğimi söyleyip geçiştiriyordum. Ama bugün gerçekten gidecektim. Nihayet yataktan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Ve karşılaştığım görüntü berbattı. Ağlamaktan gözlerim şişmiş göz altlarım morarmış zayıfladığım için suratım küçücük kalmış ve saçlarım dağılmıştı. Hemen kısa bir duşa girip kendimi toparlamaya çalıştım. Ama pekte fazla başarılı olamamıştım umursamayarak hazırlanıp evden çıktım. Yolda sürekli onu görünce nasıl bir tepki vereceğimi düşünüyordum. Nihayet okula geldiğimde sırama geçip oturdum ve rüzgarı beklemeye başladım. Rüzgarı kapıdan içeri girerken görünce istifimi bozmadan bekledim beni görünce bir an mutlu oldu ama bu mutluluğu kısa sürmüş olsa gerek bir anda beni süzmeye başladı. Ardından yanıma gelip tam sarılacakken elimle onu kendimden biraz uzaklaştırdım ve sarılmamızı engelledim. Artık Toprağın beni sevdiğini bile bile gidipte Rüzgarla sarılamazdım. Rüzgar biraz şaşırdı ardından toparlanıp konuştu

'' Bu halin ne lan !! İyice zayıflamışsın yok olucak kıvama gelmişsin. Göz altların mosmor zaten. Lan noluyor sana?''

'' Hiçbir şey olmuyor Rüzgar uykusuzum. Zayıflamadım ayrıca yanlış anlıyorsun.''

Tam bunları demiştim ki kapıdan içeri hoca girdi ve susmak zorunda kaldık. Ders başlayalı henüz on dakika olmuştu ki içeri o girdi Toprak. Anında gözleri benimle çakıştı. Gözlerinde hüzün gördüm, acı gördüm, pişmanlık gördüm. Daha fazla bakmamak adına hocadan izin alıp dışarı çıktım. Gözlerim çoktan dolmuştu bile.

Toprak ;

Sınıfa ilk girdiğimde gözlerim güneşle buluştu. Bana olan bakışlarında acı vardı, üzüntü vardı, öfke vardı ve özür diler gibi bir hali vardı. Bakışlarını anında kaçırdı. Ulan bu kızın hali neydi böyle. Ağlamaktan göz altları morarmış ve yemek yemediği için bariz belli olabilecek kadar zayıflamıştı. Zaten küçücük olan kız iyice küçülmüş ve kaşık kadar kalmıştı. Bir kez daha kendime küfr ettim. Onun bu hale gelmesine sebep olduğum için. Tekrar ona baktığımda gözleri dolu dolu bana baktığını gördüm ve sağ yanağından aşağı bir damla yaşın aktığını. Anında gözlerini benden çekip hocanın yanına gidip bir şeyler konuştu ve sınıftan dışarı çıktı. İzin almıştı sanırım. Ulan o ağladığı için dışarı çıkmıştı ben onun bir damla göz yaşına kıyamazdım ki be. Onun arkasından hocaya hiçbir şey demeden bende dışarı çıktım. Koşmuştu galiba. Yoksa bu kadar hızlı ortadan kaybolamazdı. Bahçeye çıkıp onu aramaya başladım. Tam umudumu kesmiş geri dönüyordum ki arka bahçeden bir hıçkırık sesi duydum. Adımlarımı oraya yönlendirdim. Onu gördüm. Bir banka oturmuş ayaklarını kendine çekmiş kafasını bacaklarına yaslamış küçücük bedenini cılız kollarıyla sarmalamış ağlıyordu. O an içimde bir yerlerin paramparça olduğunu hissettim. Sevdiğim kadın benim yüzünden kendini suçlu hissetmişti ve ağlıyordu. Yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım. Kulağına yaklaştım ve fısıldadım

'' aglama can parçam ağlama''


Ve bölüm sonu Gecenin kızı için instagramda sayfa oluşturmayı düşünüyorum . yardımcı olacaklar bana mesaj atabilirler sayfa açmak için sevgiler saygılar.

GECENİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin