Eskimiş bir binanın önünde dikkatli bir şekilde etrafını aramaya başladı genç kadın. Yavrusunu kaybetmiş bir anne gibiydi. Olabilecek her türlü belayı ya da belalı kişiyi bulmak için göz gezdirdi. Belki istediğini bulur ve sıcacık evine geri dönebilir diye. Sonu hüsranla sonuçlanan bir araştırmayla derme çatma kulübeye geri gitti. Gecenin kör vakti karanlık etrafı sarmaladığı bir zamanda ağacın arkasına saklanmış, suçlu bakışlarla kendisini çözmeye çalışan adamları fark edemeyerek.
Kulübeye geldiğinde içinden geçirdi. Kaç gün olmuştu evine gitmeyeli, sıcak bir çorbayı sindire sindire içip, ılık bir duş almayalı. Belki bir ay belki de daha fazla... Sokaklarda kalmayı o seçmişti. İsyan etmiyordu asla, böyle bir şey aklının ucundan zerre geçmezdi. Geçmedi de...
Vatanına ihanet eden, halkına zarar verenleri bulup hapse tıkmak istiyordu. Tek temennisi buydu genç kadının. Hazmedemiyordu çünkü bu topraklardan geçinip ihanet edilmesini. Komiseri böyle bir şey sunduğunda tereddüt etmeden ayağa kalktı. "Ben!" dedi kendinden emin bir ses tonuyla. "Ben gitmek istiyorum."
Komiser, itiraz cümlelerini sıralamak için ağzını açmıştı ki fakat ona kalmadan Melih konuşmaya dalmıştı. Genç adamın diline yerleşmiş kırgın cümleleri duygulu yüklü bir ses tonuyla söyledi. Ama kimse anlamadı, böyle bir anlam çıkaracak davranışta bulunmadığından böyle düşünmüyorlardı belki de.
Hayal bilmese de gönlü vardı Melih'in ona karşı. Hem de uzun zamandır. Melih "Olmaz!" diye itiraz etti. "Çok tehlikeli ve kendini koruyamaz komiserim. Hem onca erkek dururken sokaklarda savunmasız durmasını biz katiyen istemeyiz," diye komiserine itiraz etti. Ardından düzeltti cümlesindeki bozuk olan her bir heceyi. Benim gönlüm dayanamaz sensizliğe. Hasret ile sevdiğim mağrur gözlüm," Kendi bile duymayacaktı neredeyse dediklerini. Kalbi bas bas bağırmasaydı yüreğindeki kor ateşi.
İtiraz dolu sesleri işittiğinde, orta yaşlı komiser acı çığlıklarını hapseden, sert ses tonuyla konuşan adama döndü. İkisini de nasıl sevdiğini anlatamazdı. Hepsi birbirinden pırlanta gençlerdi. Daha hayatlarını yaşayamadan, vatan aşkıyla canlarını tehlikeye atan meleklerdi adeta. Salih komiser babacan bir tavırla ikisine baktı. Nasıl yakıştıklarını hanımına anlata anlata bitiremezdi. Bilmezdi ki hanımı da aynı düşüncede olduğunu, her konusu açıldığında başlardı konuşmaya Salih Komiser. Açardı ağzını yumardı gözünü, aynı şeyleri papağan gibi sıralardı. Biraz gevezeydi kabul ama sadece hanımına karşı...
Topu kendisine atan Melih'i dikkatli şekilde inceledi. Ayrılık zordu biliyordu. Bir de kavuşmadan ayrılık daha da zor olmalıydı.
Her şey artık komiserine kalmıştı, başka çaresi yoktu, karışamıyordu genç adam. Hangi sıfatla "Hayır," diyebilirdi ki. Kendisi ne söylerse söylesin ağzına tıkacağını biliyordu çünkü. Az yaşamamıştı böyle olayları, genç kadının karşısında ruhu az yıkılmamıştı.
Hayal Melih'in bu tavırlarına sinir olsa da içten içe de mutlu oluyordu. Değer gördüğünü hissediyordu. Hayallerinde olduğu gibi belki de sevilmeyi...
Uzun süredir hissetmediği bir duyguyu doyasıya yaşamayı canı gönülden diliyordu. Ama bu görevi de ne kadar istiyordu kelimelerle anlatamazdı. Hem böyle görevlere az çıkmamıştı ki genç kadın.
Kadın olması engel değildi ki ona göre. Bir şekilde kendini koruyacak yöntem buluyor, ortam hazırlayıp işi hallediyordu. Çalıştığı birimde kız olarak sadece kendisi vardı, genç kadının bu yüzden biraz daha hevesleniyordu. Kadının gücünü biraz da böyle işlerde göstermek, onlarında her şeyi başarabildiğini cümle aleme ilan etmek istiyordu. Yüreğindeki yangını böylece söndürmek bir nebze de olsa acısını derinlere atmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarasa
ActionAcının binlerce farklı şekli can buluyorken, sessizce siyaha bulanmaya hazır ruhlar silsilesi birbiri ardında küf kokan bedenlerde can buluyordu adeta. Her cümle, yanlış bir hareket ve sonunda acı verici bir ölüm... Derinlerde acının diriliş macer...