Bu bölüm Hayal'in bakış açısıyla anlatılıyor canlarım. Kafanız karışmasın.
Başımda iğrenç bir ağrı ile gözlerini açmaya çalıştım. Gözlerim bana ihanet edercesine hiçbir tepki vermiyordu. Beynimin uyuşmaya başladığını hissediyordum.Hiçbir organımı hareket ettirememin başka bir nedeni olabilir miydi başka? Boynumun alt kısmında bütün bedenimi sarsan derin bir acı hissettim. Dudaklarımdan boğuk bir acı çığlık kopuverdi. Fısıltı gibi attığım çığlık için gösterdiğim çaba da biraz daha artırmıştı çektiğim acıyı. Bana ne oldu diye sormayacaktım. Kafama yediğim darbeyi çok rahat hatırlıyordum.O acıyı nasıl unutabilirdim ki. Bu zamana kadar birçok dayak yemiştim ama hiç baş kısmıma öyle bir darbe almamıştım.Daha fazla oyalanmak istemiyordum. Tekrar gözlerimi açmaya çalıştığımda bu sefer kazanan bedenim değil ben olmuştum. gözlerimi etrafta gezdirdiğimde,beklediğimden daha değişik bir ortamla karşılaştım. Ben kaçırılmış olmamı bekliyordum ama anlaşılan iyi rolüme adapte olabilmiştim. Beni değersiz bir şey sandıklarından dolayı bırakmışlardı. Aklıma gece yaşadığım şok edici sözler geldiğinde yüreğimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Bedenim parçalanıyordu sanki bir cam parçası gibi...
Etrafı tekrar incelemeye başladığımda dikkatimi çeken ilk şey asker kıyafetli olan resimdi. Nasıl parlıyordu gülüşü, sanki melek gibi. Daha da yanına gittiğimde altta okuduğum yazı ile oracıkta ölmeyi diledim.Ruhumun can çekiştiğini hissettim o an. Her şeyi bırakıp bende koşmak istediğim cihada doğru. Birbir vatan aşkıyla yanan yüreklerin kokusunu toprağa çevirmek beni kahrediyordu.
Şehit uzman çavuş Mustafa Keser
1990-2015
Ruhu şad olsun
Okuduğum her kelimeler dizlerim bedenimi taşıyamayacak şekilde titremeye başladı. Ellerimi koyup destek alacak bir yer aradığımda yakınımda duran eskimiş koltuğa adım atmaya çalıştım.Beni yıkan haberlerdi bunlar, alışıp duyarsız olmak istemeyeceğim tek konuydu.Birkaç adım attığımda daha fazla ayakta duramayıp yere yığıldım. Başımdaki ağrının artık bir değeri yoktu ruhumun yanında. Ruhum bir meleği görmüştü sanki az önce. Gözlerimi kapatıp, biraz kendime gelmeye çalıştım. Gözlerimi açacak derman bulmazken, kalkacak dermanı nereden bulacaktım ki. Birkaç saniye sonra kapı hızlı bir şekilde aldı. Kulaklarıma dolan kapının duvara çarpma sesiyle bedenim inanılmaz bir şekilde titreme başladı. Krizde olan hasta gibi bedenim kendinden geçmişti. Eskimiş kulübeden çıktığım zamandan beri seslere aşırı bir duyarlılık gösteriyordum. Bunun nedeni neydi en kısa zamanda öğrenecektim ama önce gözlerimi o ölümü andıran koyu karanlıktan kurtarmam gerekiyordu.Adım seslerinin yakınlaştığını duyduğumda bedenimdeki titreme biraz olsun hafiflemiş beni rahata kavuşturmuştu. Yanıma birinin çömeldiğini anladığımda gözlerimi tekrar açmaya çalıştım. İçine düştüğüm karanlık kuyu beni kendine esir almış gibi çabam sonuçsuz kalmıştı. Yumuşak ellerin bedenimde gezdiğini hissettiğimde korkmaya başlamıştım. Bir erkek olabilir düşüncesi bedenimi istila etmişti. Yumuşak ve tombul elleri yüzümde hissettiğimde son kez gözlerimi açmayı denedim. Bu sefer başarmıştım. Dudaklarımda hüznün yer aldığı küçük bir gülümseme ile bana eğilmiş yaşlı bir teyzeyi fark ettim. O tombul ve yumuşak ellerin sahibi, atmış yaşını geçmiş yüzünde yaşadığı cefaların nakşedildiği bir kadın. Şehit anası...
Benim ona baktığımı fark ettiğinde yüzüne geniş bir gülümseme kondurdu. Gülümsemede olan ışık gözlerine işlememişti ne yazık ki. Daha yeni evladını toprağa veren ananın gözleri nasıl ışıl ışıl parlardı. Yüreği acıyla közlenirken nasıl mutlu olabilirdi, olmazdı işte sadece güzel oyunculuk sergilerlerdi elaleme karşı.Bilmezlerdi ciğeri yanan ananın yaşadığı yıkımı, bilmezlerdi ki her gece gözyaşlarının sel olup yüreğini boğduğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarasa
AksiAcının binlerce farklı şekli can buluyorken, sessizce siyaha bulanmaya hazır ruhlar silsilesi birbiri ardında küf kokan bedenlerde can buluyordu adeta. Her cümle, yanlış bir hareket ve sonunda acı verici bir ölüm... Derinlerde acının diriliş macer...