SPB8' den kesit

47 4 2
                                    

Şarkı: SİA- chandelier

İyi Okumalar...

****

1 HAFTA SONRA...

Mutluluk... Bir insan buna sahip ise daha ne ister? Mutluluk bütün iyi şeyleri kapsamaz mı? Huzur, sevgi, mükemmellik, aşk... Peki sahip değilsen? Mutluluğu ölümde ararsın... Ama biraz işler karıştı. Mutluluğu ölmek üzere iken buldum. Ha bu arada Ediz ile kontrol derslerime başladık. Ağabeyim benim sorumluluğumu üstlendiği için o bana ders veriyor. Şu an için iyi gidiyorum. Hatta bizi izleyenler şaşırıyor fakat ben kontrolü sağlarken çevremdekileri ve sevdiklerimi düşünüyor onların zarar görmemesini sağlıyorum. Şu an yaptığım gibi...

"Alev anladın mı?" Kafamı kendime gelmek amaçlı salladım ve boş bakışlarımı Kağan'a çevirdim."Tekrar eder misin?" Bana doğru geldi ve elleri ile dirseklerimden tuttu. İyice yaklaştı ve gözlerimin içine baktı. Aramızda 15 santim falan vardı. Ki bu kadar yakınlaşma bile midemin bulanmasına, renk değiştiren kelebeklerin kanatlanmasına sebep oluyordu."Adapte olmak zorundasın. Farkındasın değil mi?" Burukça gülümsedim ve kafamı eğdim. Okey, suçluyum. "Evet" çenemi tuttu ve başımı yukarı kaldırıp gözlerini gözlerime kenetledi. Tek kaşını kaldırdı ve bana bakmaya devam etti. Bende aynı hareketi yaparak karşılık verdim. Biraz uzun sürmüş olacak ki Ayaz'dan gelen sahte öksürük ile birbirimizden ayrıldık ve Eski konumumuzu aldık. Kağan koşarak benden uzaklaştı. Bu Kağan ile ilk deneyimimizdi. Tehlikeli ve kontrolü zor olabilirdi. Sonuçta buz ve ateş. Birbirine tamamen zıt iki element. Kağan durduğunda ona diktim gözlerimi."Hazır mısın?" diye seslendi bana. "Evet!" diye bağırdım. Onun dönüşümünü izledim önce. Gözlerini yumdu ve iki elini yumruk yaptı. Bir kaç saniye sonra etrafını buz ve kar kristalleri çevreledi. Mükemmel bir görüntüydü. Etrafında dönen buz kristalleri mavi iken, kar taneleri ise beyaz bir ihtişamla dönüyordu. Yavaş yavaş azalan bu döngü sona erdiğinde karşımda buz ve kardan oluşan bir adam vardı. Kağan? Cidden mükemmeldi. Acaba ben nasıl görünüyordum? Sıkıntı yok nasıl olsa Ayaz fotoğrafımı çekecekti. Buraya gelmeden önce kendimi su birikintisinde görmüştüm fakat pek net değildi. Bir kere de Kağan beni öldürmek istediğinde telefonun ekranından görmüştüm kendimi. Kağan'ın kafası tamamen buzdan ve saçları hareketli kar tanelerinin izdihamı ile savruluyordu. Vücudu tamamen buz kaplıydı ve bu buzlardan yere kar taneleri dökülüyordu. Dönüşümü cidden harikaydı. Şimdi sıra bende. Ediz ve Kağan'ın bana öğrettiği gibi dönüşüm vaktiydi. Gözlerimi yumdum ve ellerimi iki yanıma sarkıtıp yumruk yaptım. İçimden dönüşüm için kullanılan sihirli sözleri söyledim "Atalarımın bana verdiği gücü istiyorum. İzin verin ve bu et yığını kendine savunacak bir zırh oluştursun. Tanrının verdiği bu yığını korusun. Güçlerin en yücesi ulaşsın bu ölümlü bedene." Bu sırada vücudumu serbest bıraktım ve saniyeler sonra gözlerimi açtım. Karşımda yine Kağan vardı. Yine yeşil bir alanda etrafımız ağaçlarla çevriliydi. Doğanın güzel kokusu burnumu dolduruyordu.

 Doğanın güzel kokusu burnumu dolduruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sağdan gelen flaş seslerine baktım. Ayaz ağzı açık bir sürü fotoğrafımı çekiyordu. Ediz ise çimende bağdaş kurmuş endişe ile beni izliyordu. Onu gördüğümde gülüşümün daha da büyümesine engel olamadım. Hayatta seni seven insanların olması kendini güvende hissettiriyordu. Ellerimi havaya kaldırdım ve...  Geçen seferki gibi değildi! 

YAZAR...

Alev şaşkınlıkla kendini incelemeye başladı. Neydi şu an gördükleri? Sağ eli bileğine kadar dans eden sularla kaplıydı. Kolu ise mor simlerin uyumlu dansları ile süslenmişti.Sol kolu ve geriye kalan bütün vücudu kendini ateşe teslim etmişti. Geçen seferki dönüşümün aksine bu kez kollarında mor simler vardı. Ediz bu duruma oldukça şüphelenmiş ve endişelenmişti. Hayatı boyunca böyle bir şey ile karşılaşmamıştı. Ayaz şaşırmış ve durmadan fotoğraflarını çekiyordu. Kağan ise... Şaşkınlık ve endişe ile Alev'in vücudunda gezdiriyordu kahverengi gözlerini. Alev her şeyden habersizdi. Bu durumu normal karşılıyordu. Sonuçta güçleri hakkında pek bir bilgisi yoktu. Sadece... Geçen sefer böyle olmadığını, neden değiştiğini düşünüyordu. Nihayet bu sessizliği Ayaz'ın deklanşör sesi dışında başka bir ses bozmuştu. Kağan. "Alev on saniyede bir birbirimize yaklaşacağız. Sadece birer adım." dedi Kağan. Alev ise anladığını belli edercesine kafasını salladı. Şimdi soracaksınız 'Alev kafasını salladığında Kağan nasıl görüyor.? O kadar mesafe var aralarında.' diye. Sanırım Kağan hissediyor. Bilmiyorum. 

Alev bir adım yaklaştı, ve ardından Kağan. On saniye sonra tekrar. Tekrar, tekrar, tekrar... Aralarında yaklaşık on adım kalmıştı. Bu şekilde yaklaşmalarının amacı ne mi?

 Aslında bu bir kontrol dersi. Buz(su) ve ateş elementi tarihe dayanan bir düşmanlığa sahiptir. Kağan'ın sahip olduğu buz(su) elementi ve Alev'in sahip olduğu ateş elementinin ne kadarlık mesafede bir tehlike oluşturulacağına bakılıyor bu deneyde. Son derece tehlikeli aslında. Fakat Ediz ve Ayaz ufak bir tehlikede onları ayırmak için pusuda yatıyor.İlk önce dönüşmeleri gerekiyor bu testi yapmak için ve bir kaç cümlelik sihirli sözleri söyleyerek sahip oldukları güce kavuşuyorlar.Ve yavaşça birbirlerine yaklaşıyorlar. ve... Sonuç.

Alev...

Yavaşça birbirimize yaklaştık ve... Şuanda aramızda bir kaç adım var. Fakat bedenimde bir tepkime veya ön sezi hissetmiyordum. Bu oldukça ilginçti fakat Kağan'ın bir tepki göstermemesi daha da ilginç. On saniye sonra bir adım daha attık ve... "Gözlerin her zamanki gibi çok güzel prenses." dedi.Aramızda iki adımlık mesafe vardı. Şuan kalbim bana Chandelier dinletiyordu resmen. Sahiden Sia denen kadının sesi mükemmel. On saniye geçti ve bir adım daha... Burunlarımız arasında bir santim vardı. Kalbim hızlanmaya ve ellerim titremeye başladı. Şu an karşımda kahverenginin en güzel tonu yoktu. Onun yerine buz mavisinin en soğuğuna hakim bir renk vardı. Bir anda sol eli ile sağ elimi tuttu. Hiçbir tepki veremedim. Ama bir terslik odu. Sağ eli ile sol kolumu tuttu. Anında geri çekildik ikimizde. Öfkeden kuduruyordum. Yani dışarıdan bakılırsa öyleydi. Bu durumu açıklayacak olursam eğer... Bedenim benden habersiz hareket ediyordu. Ona  saldırıyordum resmen. İstemiyorum fakat... Olmuyor kontrol edemiyorum kendimi! Lanet olsun ki olmuyor! Sol elimin oluşturduğu bir ateş topu benden izin almadan Kağan'a doğru ilerledi. Aldığı darbe ile Kağan yere düştü. Kalbimin acıdığını hissettim o an. Etrafıma dolanan bir çift kol ve bana iğne yapan bir el... Ayaz ve Ediz'den başkası değildi. Bedenim insan olurken bilincimi yavaş yavaş yitiriyordum. yere yığılmadan önce Ediz beni tuttu ve kucağına aldı. Ve ben sadece "Özür dilerim Kağan" diye fısıldayabildim. Kağan... Umarım iyisindir. Umarım o güzel gözlerine bir daha bakabilirim. Gözleri en güzel tona bürünmüş olan adam...

*******

Gençler bölüm uzun bir aradan sonra çok kısa geldi fakat bu kadar yazabildim. Kusura bakmayın...



Sırlar Prensesi : BOYUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin