***
''İşlediğin cinayetleri itiraf etmeye gitmiyoruz, gülümse biraz.''Sehun, yayıldığı deri koltuğumdan, dergi sayfalarını yavaşça çevirirken mırıldandığında, gözlerimi devirmekle yetindim ve aynanın karşısındaki duruşumu bozmadım. Kravatın son düğümünü atıp iyice yerleştiğinden emin olunca bıkmış bir nefesle ona doğru döndüm.
''Bana, aldığımız en büyük organizasyon olduğu için bizzat ilgilenmem gerektiğini söylemedin mi?''
''Elbette.'' Başka bir sayfayı çevirirken sakince mırıldandı. ''Fakat onların en mutlu gününü güzelleştirmek için buradayız, korkutup kaçırmak için değil.''
Sehun her zaman böyleydi, her durum ve koşulda keşiş gibi oturmaya devam eder ve asla olan biteni umursamıyormuş imajı verirdi. Bu yüzden insanlar detayları benimle konuşur, anlaşmayı onunla imzalarlardı. Soğukkanlı duruşu tuhaf bir güven duygusu aşılıyordu.
''Aslında bilirsin, korkup kaçsalar daha iyi olur.'' Geniş ceviz ağacı masamın üstündeki sudan büyük bir yudum alarak duraksadım. ''Evlilik kadar boktan bir şey görmedim.''
İstemsizce bana katılıp gülerken elindeki dergiyi önündeki masaya bıraktı ve baştan aşağı beni süzdü.
''İyi gözüküyorsun.'' Dudaklarını hafifçe gererek onaylar bir mırıltıda söylediğinde yüzümü hafifçe buruşturarak kaşlarımı çattım.
''Elbette iyi görüneceğim.'' Alaycı ifadem onu yine güldürmüştü. ''Bu görünüş için tam olarak kırk beş dakikamı harcadım. Bazıları senin gibi podyumda doğmuyor.''
Kol düğmemi son kez düzelterek kapıya doğru yöneldiğimde, o da ayağa kalkarak ceketini düzeltti. ''Sen, benden daha yakışıklısın.'' Kapıyı onun geçmesi için bekledikten sonra arkamdan kapattım ve asansöre doğru yan yana yürürken ona doğru döndüm. ''Peki, aynalar tam tersini söylerken ne kanıtlıyor bunu?''
''Basit.'' Asansörün düğmesine basarken gözleri eğlenerek parıldadı. ''Senin eski eşin, Kim Jongin. İnsanlığa attığın en büyük gol bu.''
Gözlerimi devirirken istemsizce güldüm. İçim elbette birazcık burulmuştu fakat üstünden o kadar çok zaman geçmiş ve ben her şeyi o kadar çok kendi başıma aşmıştım ki, artık onunla ilgili yapılan şakalara gülebilecek durumdaydım. Ve Sehun'un da kötü bir niyeti yoktu.
''Bay Zhang'ın oğlu demiştin değil mi?'' Lobi için zemin kata basarken sordum. Başını sallayarak beni onayladı.
''Evet, bu sabah arayıp oğlu ve müstakbel eşi için bizzat ilgilenilmesini istedi. Katalogları hazırlattın mı?'' Başımı hafifçe sallarken düşündüm.
''Evet, eşcinsel evliliği yapıp yapmadığını bilemediğimden iki konsept için de bir şeyler düşündüm. Kiminle evleniyormuş?''
Omuzlarını bilmediğini belirterek kaldırıp indirdi. ''Hiçbir fikrim yok aslında bakarsan, fakat eşcinsel evliliği gibi duruyor.''
Asansörün kapısı yavaşça açıldığında kaşlarımı merakla kaldırdım. ''Nedir seni bunu düşünmeye iten?'' Sakince sorduğumda yine bilmiyorum der gibi dudaklarını büzdü, bazen çocuklaşıyordu ve bu tavırlarını seviyordum.
''Sadece bir his.'' Gümüş işlemeli büyük kapıya doğru yürürken gözlerini kıskançlıkla kıstı. ''Fakat evlendiği kişi her kimse dehşet şanslı herifin teki olmalı.'' Gülümseyerek yüz ifadesini sabitlemesini bir süre izledim.
''Görünüşe bakılırsa buradalar.'' İlerideki camları filtreli siyah Mercedes'i işaret ettiğinde başımla korumalara işaret verdim. Bir kısmı arabaya doğru ilerlerken, bir kısmı geniş varaklı iki kapıyı açarak girişe hazır hale getirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheers darlin' // kaisoo
Fanfictiongitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirdiğine. bilemem, belki bu yüzden ben sana yanlış bir yerden edilmiş bir büyük yemin gibiydim. beni hep aynı yerimden y...