#Beniğm Suçuğm Yok Hakiğm Bey

149 15 4
                                    

" Şerefsiz adam, izin veremezmiş! Ben çok meraklıydım senin boktan lokantada." diye söylenerek herzaman ki bara girdim. Barmane doğru giderken üç kişiye çarptım. Küfürlerini duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. O gece barmen Güney'di. Beni görünce gülümsedi. Bende karşılık verdim." Güney bana bira versene. " dedim kafamı kollarımın arasına gömerken."Kızım insan bir merhaba der, ayrıca yok sana bira , bu aralar kaptırdın yine kendini. " dedi, ben boş boş ona bakarken."Eylül, bana boş boş bakmayı kes içemezsin. Dün içtiklerine say."dedi, benim sinirlenmeme aldırış etmeden." Bira ver lan bana. Ayrıca sanane benim içip içmememden ! Parasıyla değil mi? " yine beni umursamadı ve arkada dikkat çekmek için şebeklik yapan arkadaşına döndü "Hakan benim yerime az baksana işim var da biraz." dedi gözleriyle beni işaret ederek. Gözlerimi devirdim, yine başlıyorduk işte. Güney'e asker selamı verip uygun adım dışarı çıktım. Temiz havanın yüzüme çarpmasıyla içime derin bir nefes çektim. Gözlerimi kapattım, açtığımda ise karşımda, sen sahici misin? der gibi bakan bir Güney vardı."Eve git. Beni deli etme. İçmeyeceksin anladın mı?" dedi sinirden pancar gibi olmuş suratıyla . Yanaklarını sıktım ve en şirin gülümsememle "Bir şişecik ya nolur." dedim. Ateş püskürten gözlerine baktım. Gülüşümün ve tatlı bakışlarımın bir halta yaramadığını anladım, ellerimi yanaklarından çektim." Aman be uyuz,ne olur bir şişeden. Pis pinti, kalıbından utan be." dedim surat asarak. "Tamam asma suratını çirkin şey. Yarın sana alkolsüz kokteyl ısmarlarım ama bugün olmaz. Doğru eve naş naş." dedi. Popoma vurup ileri itekleyerek. Başımla onayladım, iki katlı, eski 5+1 evime giderken. Yalnız yaşıyordum yani bazen Güney geliyordu. İçip içmediğimi kontrol etmeye. Zaten evi bana Güney tutmuştu. Altı yaşıma kadar zengin bir ailenin mutlu kızıydım. Sonra annem olacak o kaltak, üvey oğluna evde yer açmak için odamı boşalttı, sonra da dünya turu bahanesiyle beni ortada bırakarak Çin'e gittiler. Arada bir para topluyorlar, keyfimi soruyorlar ama seni terk eden bir aileyi ne kadar sevebilirsiniz ki...
Evden kovulduktan sonra bir süre çocuk çetelerle dolaştım. Bir gün yakalanıp şu kimsesiz çocukları kapattıkları, dışarıdan pamuk gibi görünen ama içlerinde, hani çizgi filmlerde ölümcül deneyler yapan kaçık profesörler varya onlar gibi olan kadınlar baktı bana. Aslında orda hayatım iyiydi. Yani dövüyorlardı, aç bırakıyorlardı ama iyiydi be!
Sonra bir gün mutfaktan yemek aşırmaya çalışırken yakalandım. Beni karanlık odaya attılar. Cezam bitince birisi gelip beni çıkardı."Şimdi uslu bir çocuk ol yoksa Şirinleri izleyemezsin "dedi. Ben uslu olucam...
Kadına baktım, bir süre sonra sırıtarak " Şirinler senin götüne girsin de çıkamasınlar inşallah." dedim. 16 yaşıma kadar böyle takıldım. Sonra da kaçtım zaten. Bir süre tek başıma hırsızlık, yankesicilik derken kendimi başka bir çetenin içinde buldum. Sağ olsunlar bende çok emekleri var. Her türlü kumar , uyuşturucu ,sigara,alkol,dolandırıcılık, hırsızlık gibi o zaman hayatımı kazanmama yarayan şeyleri profesyonel olarak yapıyordum. 19 yaşıma kadar bu çeteyle çalıştım. Bir gün bankta yatarken, bir çocuk geldi. Benden büyük, iyi giyinimli ağzında sigarası filan. Dedim tamam, ben bunu soyarım. Neyse kaykıldım kenara, geldi yanına oturdu. Konuştu öyle dinleyip dinlemediğime aldırmadan "Kardeşim, 0 Rh+ kana ihtiyacı var" dedi. Lösemi , ilik bulunmazsa 5 ay sonra ölecek. Tabi o böyle dedikten sonra gel sıkıyosa soy herifi. Hiç konuşmadan kalktım. Arka mahallelerde çete toplantıları yapılıyordu, oraya gittim. Bütün büyükbaşlar bir masanın etrafına toplanmış, oturuyorlardı. Yanlarına yaklaştım. "Bana ilik lazım bulur musunuz?" dedim. Önce şaşırdılar ama hepsi abim gibi olduğundan kabul ettiler, buluruz dediler. Ben daha çocuğun hangi hastanede olduğunu bile bilmeden bir tomar adamla, hastaneleri gezmeye başladım. Sonunda bir hastanenin bahçesinde, çocukla karşılaştım. Herif önce şaşırdı. Sonra ilik nakli felan oldu kardeşine. "Benim ismim Güney bundan sonra kardeşimsin" dedi. Derken ev tuttu , iş buldu. Bende hırsızlığı felan bıraktım ama farkettim ki alkolü bırakamıyorum. O zaman anladım ki en âlâsından bağımlı olmuşum. İşte o gün bu gündür Güney beni, ben Güney'i kardeşmişiz gibi severiz. Ben böyle bütün hayatımı düşünerek giderken evin yanındaki elektrik direğine çarpım. "Has... başım! Kim koydu lan bunu buraya. Götünüze girsin bu direk de elektrik sıçın inşallah!" dedim cebimden anahtarı çıkarırken . Eve girdim ışıkları açtım, arkadan kapıyı kapatıp mutfağa girdim. Dolaptan buz aldım, kafana koydum. Oturma odasına gittim, sabah masanın üstüne yığdığım yapılacaklar listesine baktım. Yarın Cumartesiyi ve benim önünde bir sürü iş vardı.
"Yarın çimenleri biçecek , Aysun ablanın köpüşü Para'ya bakacağım" dedim gülerek. Çok zengin olmayan Aysun abla Para benim olsun diyerek köpeğine para ismini vermişti.( tamam vurmayın😝)
Aysun abla geçen yıl trafik kazasında bütün ailesini kaybetti ve dul kaldı. Beni de kızı gibi sever, kollar.
Yarın ki planımı da yapmıştım. Sırada yemek vardı. Yine mutfağa girdim, dolabı açtım ve karşımda işte yaşama sebeplerim;
Kıymalı börek, çiğköfte, ayran ve tulumba tatlısı. " Oyş, yerim ben sizi ya" dedim hepsini dolaptan çıkartırken. Çıkardıklarımı televizyonun karşısında ki orta sehpaya koydum. En son ayranı alıp popomla dolabın kapağını kapattım ve kendimi koltuğa attım. Önce televizyonu açtım,sonra bir bir yandan ayranı çalkalayıp bir yandan çiğköftenin streç filmini parçalayarak açmaya başladım. Ayranın şişesini kafana diktim ve buz gibi ayran boğazımdan aşağıya doğru kaydı. "Oh be " dedim ağzına bir çiğköfte bir börek tıkıştırırken. En sonunda ağzımda yer kalmadı ve çiğnerken kapı çaldı. Ben ağzım dolu bir şekilde kapıya gidiyordum. "No vor Bo. Goldom oşto! " kapıyı açtım ama ağzım doluyken konuştuğum yemekler boğazıma kaçtı. Öksürmeye başladım. Kimin geldiğini bile görmeden yere çöktüm. Öksürüğün şiddetlendikçe nefes almakta zorlanıyordum. Yanımda bir bardak su görünce aldım. Birkaç yudum içtim. Derin bir nefes alıp ağzımdakileri çiğnemeye devam ettim. Yuttuktan sonra biraz daha kendime geldim. "Hâlâ tutmakla uğraşıyosun. Ölüyodun kızım,elinden alan mı vardı? Yavaş yavaş yesene! " dedi sinirli bir o kadar da korkmuş bir vaziyette bana bakan Güney.
"Eyvallah Güney'im, şaka maka ölüyordum haa...
Ama napıyım çok lezzetliler. Geç içeri, geç " dedim kapıyı kapatırken. Montunu çıkarıp fortmantoya astı. İçeri geçip kendini koltuğa attı. " Yoruldum ya, neyse ki erken bıraktı patron. Sen ne yaptın boğulmaktan başka" dedi imalı imalı. " Yok yok boğulmam ben, yarın sendeyim. Sabaha kadar içicem oynıyıcam " dedim gülerek. "Aç değil misin sen yesene? "
Koltukta yüzüstü döndü, kafasını yastığa gömdü. "İstemiyorum. Bir de bu gece sendeyim." yüzünü bana döndü " Masaj yapsana azcık sırtıma" dedi, cidden yorulmuştu." Tamam yaparım" dedim. Koltuğun kenarına oturdum. Yavaş yavaş sırtını oluşturdum. Gözlerini kapattı. Uyuyana kadar masaj yaptım. Uyuduğunda ise odamdan battaniye aldım üstüne örttüm. Tekrar odama çıktım.Şiir defterimi aldım. Kendi yazdığım şiirleri okudum, yenisini yazdım. Defteri kapatıp komidinin üzerine koydum. Boş zamanlarımda şiir yazardım. Derin bir iç çekip yatağıma uzandım. Gözlerimi tavana diktim.
Boğazımda bir kuruluk vardı. Dün de çok az içtim, bugün de içmedim. Yeter! Yataktan kalktım. Sessizce montumu aldım ve evden çıktım. " Hah süper, anahtar içerde kaldı. Sıktır et, boşver. Koşar adım en yakındaki süper markete girdim. Tam içeri girerken " Sayın müşterilerimiz mağazamız kapanmak üzeredir! Lütfen kasaya doğru ilerleyiniz!" diye anons geçtiler. Koşarak içki reyonuna gittim. Ne olduklarına bakmadan elime aldığım şişelerle kasaya ilerledim. Aldıklarını kasadan geçiren kadın bana baktıktan sonra
" Bunları kim için alıyorsunuz? " diye sordu. " Kendim için" dedim rahat bir tavırla. Kadın bu sefer " Küçük görünüyordu, kimlik alabilir miyim? " dedi küçümser bir tavırla. Kimlik, getirdim mi ben? Kaşlarımı çattım, ekimi cebime attım ve rahatlıyarak kimliğimi çıkardım, kasiyere uzattım. Alıp baktı sonra gülümseyerek aldıklarını poşete koydu ve kimliğimle beraber bana uzattı. Yapmacık bir şekilde gülümseyip poşeti ve kimliği alıp marketten çıktım.
Açmakta biraz zorlansam da sonunda şişeyi açıp kafana diktim. Sonra poşetin içine, ne aldığıma baktım. Bir büyük şişe bira, dört küçük şişe rom almıştım.
Yavaş yavaş içerken bir yandan da yürüyordum. Mahalleyi turlayarak şişelerden iki tanesini bitirdim ve eve doğru yürümeye başladım. " Evim hangisiğydi benim? Imm...
Ya şundadır, ya bunda,dur bakıyım hıh burası benim evim. Anahtağr, yok. Hık( hıçkırık sesi)... Boşver." dengemi sağlamaya çalışırken yere düştüm. " Benim suçuğm yok, hakiğm bey. Hık, yollağr bozuğk. Hık." diyerek evime doğru yürümeye çalıştım.
Yine düştüm,bu sefer yere uyandım. "Aaa, hık... Sabah olğmuş yav. Hık." Gülerek tekrar kalktım ayağa. Evinin merdivenlerine gittim, yarı yürüyerek yarı sürüklenerek. "Premsesler gibiğydiğm beğn baba evimdeğ. Ama attılar dışarı beni! " dedim, kapıyı yumruklayarak. Gözlerim kapanmaya başladı. Bir süre sonra birinin bana seslendiğini duydum.
"Eylül , Eylül uyan! Kalk hadi, bak sokakta sızmışsın. Hadi güzelim." Gözlerimi yavaş yavaş açtım. " Güney, sabit dursana ya. Oy başım çok fena olmuş. Noldu bana? " dedim başımı tutarak. Güney çok sinirli bir şekilde bana bakıyordu. "İçtin yine, ne olacak! Eylül, bırak artık böyle yapmayı, yeter! İçme şu illeti. Hastaneden korkuyosun biliyorum ama böyle devam edersen seni hastaneye yatırcam." dedi. Korkulu gözlerle ona baktım.
Birden midemde ki her şey ağzıma geldi ve ağlayarak üzerime kustum. Güney beni kucağına alarak banyoya taşıdı. Midemdekileri boşaltmıştım ve aşırı uykun vardı, gözlerimi açamıyordum. Beni klozetin üzerine oturtup üzerimdekileri çıkarttıktan sonra kirli çamaşırları makineye attı. Sonra kollarıma girerek yüzümü yıkayıp, ağzımı çalkaladı.
Bense gözlerim tamamen kapalı ve bütün ağırlığım Güney' in üzerinde uyukluyordum. Beni yatağına taşıdıktan sonra saçlarımla oynamaya başladı. Bense çoktan sızmıştım...
* * * * * * * * * *
" Bu ne ya, bok mu yedim ben be?" dedim, ellerimi gözlerime siper ederken. Yanımdan bir kahkaha sesi geldi. Yan döndüğümde Güney'le burun buruna geldim, kahkaha atıyordu ve gamzesi çıkmıştı.
" Oo güzellik gelmişsin kendine. Kalk hadi, kalk yemek yiyelim" dedi, üzerimden pikeyi çekerken. Üzerimde hâlâ iç çamaşırlarım vardı, iyice gerildim sonra gülümseyerek yataktan kalktım. Banyoya girdim. Çişimi yaptım, elimi yüzümü yıkadım sonra dişlerimi fırçalayıp çıktım. Mutfağa gittim. Güney masada oturmuş bana bakıyordu.
"Napıcaksın bugün?" diye sordu, ben sandalyeye otururken. "Hiç..." dedim. "Para'ya bakıcam, ütü yapıcam bide çimenleri biçicem." Elime ekmeği aldım, içine peynir, domates, salatalık, salam, zeytin, tuz doldurup ağzıma tıkıştırdım. Güney yine gülmeye başladı. Bu sefer ağzımdakileri yuttum ve "Bugün sendeyim, haberin olsun" dedim. Kaşlarını çattı." Olmaz bugün bar kapalı doğum günü partisi varmış, gelemezsin" dedi. "Ya nolur. Arka tarafta dururum ben, lütfen " dedim. Gözlerini devirdikten sonra " Tamam gelirsin ama ortalığı karıştırmak yok."
* * * * * * * * * *
"Aysuncuğum naber? " dedim Para'yı, Aysun ablaya geri verirken. "Bak kızını getirdim, bugün çok usluydu, bol mama ver tamam mı? " dedim, başını okşarken. "Sağol kuzum, sen de olmasan..." dedi. Aysun ablaya öpücük attım, o da havada yakaladı. Sonra eve gittim. Hızlıca odama girdim. Üzerimi çıkardım, duşa girdim. Küvette köpüklerle oynadım, saçlarımdan şekiller yaptım, durulanıp çıktım. Dolabımı açtım ve bir süre ne giyinecegime baktıktan sonra siyah büstiyer ve siyah deri tayt giymeye karar verip hızla hazırlandım. Saçlarıma kabarık fön çekip makyaj yapmaya başladım. Kırmızı ruj, eyeliner, göz kalemi kullanarak makyajımı tamamladım. Siyah çizmelerimi giyindim, anahtarı alıp evden çıktım. Güney arabasıyla beni kapıda bekliyordu. Hemen ön koltuğa geçtim ve hızla bara doğru gittik.

Uzun bir bölüm oldu . sanırım ilk bölüm olduğu içindi ...
İlk kitabım umarım seversiniz.
Arkadaşımla birlikte yazıyoruz.
Beğendiyseniz votelemeyi unutmayın.😝

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin