-David?! Bu sen misin? İnanamıyorum, çok uzun zaman oldu!
İlk önce bu yabancıyı tanıyamadım, ama fazla zaman geçmeden kim olduğunu hatırladım; bu benim liseden arkadaşım Jake'di. Beraber okulun grubunda çalmıştık. Üniversiteyi kazandıktan sonra ortadan kaybolmuştu. Onu tekrar gördüğüme sevinmiştim. Açılmış keli ve çıkmış göbeği ile ilk gördüğümde tanıyamamıştım. Yaşlanmıştı.
-Jake, dostum nerelerdeydin?! dedim. Bana:
-üniversiteyi burada kazandım. Evlendim; iki çocuğum oldu. Şimdi Blencer Country, Mradford Street'te oturuyorum. dedi, bu bir şaka olmalıydı:
-Gerçekten mi? Bende orda oturuyorum, 3. blok!
-5.blok, inanamıyorum, tesadüfün böylesi!? Dinle dostum, şimdi gitmem gerek, kızlarımdan biri hasta ve evde beni bekliyor. Cebinden ucu yırtılmış bir kart çıkardı ve elime tutuşturdu. Eliyle ''beni ara'' işareti yaptı.
-Seni tekrar görmek harika! dedi tekrar heyecanla. Market arabasına bir soğuk algınlığı ilacı atarak uzaklaştı. Elimde bir ağrı kesici, yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum. Daldığım bu anı havuzundan beni çıkaran şey; telefonumun sesi oldu. Karım beni merak etmişti. İlacı market arabasına koyup, kasaya yöneldim...
-.-.-
Eve geldiğimde sofra hazırdı. Yemeğin kokusu evi doldurmuştu. Jane beni kapıda karşıladı. Daha yeni taşındığımız için etrafta bazı açılmamış koliler vardı. Kolilere basmamak için dikkat ederek Bill'in odasına girdim. Yatağında yatıyordu. yanına gidip başını okşadım. Ateşi vardı. ''Hasta mısın?'' diye sordum. Cevap vemedi. ''Yemek hazır galiba, kendini iyi hissettiğinde sofraya gel.'' dedim. Üzerindeki yorganı düzelttim ve sofraya geçtim. Kurt gibi acıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan da ağlar
ParanormalNe kadar yürüdüm bilmiyorum... Belki 2, belki 3 saat. Artık dönmem gerektiğini düşünene kadar yürüdüm. Sokak serindi, sanki ben buranınmışım gibi hissettiriyordu bana. Sakindi, sanki şehir benim için susuyordu, ben de benim olan bu şehri sonuna kada...