Saçımı topuz yapıp şapkamı tekrar taktım. Sürekli yurt ve stüdyo arasında mekik dokumaktan sıkıldığım için biraz dolaşmak istemiş ve yüzümü gizleyip dışarıya çıkmıştım.
Müziğin sesini sonuna kadar açtım ve duvara yaslanıp gözlerimi kapattım. Zaman çok çabuk geçiyordu. Exo'ya geleli çoktan birkaç ay olmuştu bile. Gerçekten, bu birkaç ayı nasıl atlatabilmiştim ki?
Üyeler bana karşı tutumlarını değiştirmeseler oldukça zor olurdu sanırım. Sehun'la arkadaş sayılırdık. Diğerleri de, Suho hariç, çok sıcak davranmasalar da ellerinden geleni yapıyorlardı.
Kai tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Kabul ediyorum, başta çok da iyi bir giriş yapmamıştım ama en azından kendi tarzımda arkadaş olmaya çalıştığımı düşünüyordum. Ama işler umduğum gibi gitmedi tabi. Arkadaş olmayı bırak, düşman gözüyle bile bakmıyordu bana. Tamamen hayalet gibi davranıyordu. Varlığım ve yokluğum birdi onun için.
Buna kırılmıyor muydum? Tabiki kırılıyordum. En azından benimle uğraşsaydı, bu beni bir birey olarak kabul ettiğini gösterirdi. Ama o hiçbir şekilde bir iletişimde bulunmuyor, karşılaştığımızda ise görmemiş gibi yapıyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım ve çalan telefonuma cevap verdim.
"Efendim abi?"
"Hala orada ne arıyorsun sen? Sana bırakmanı söylemiştim!"
Yüzümü buruşturup telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Tekrar derin bir nefes alarak kulağıma dayadım.
"Yapamam."
"Ne demek yapamam?!"
Gözlerimi devirdim.
"Abi sakin ol. Bütün Seul seni duydu."
Derin bir nefes aldı.
"Eşyalarını topla. Seni almaya geleceğim."
Kaşlarımı çattım.
"Hedefime ulaşana kadar hiçbir yere gelmiyorum."
Tekrar bağırdı.
"Yapmaya çalıştığın şeyin mümkün olduğunu mu düşünüyorsun? Aklını mı kaçırdın sen?"
Başımı dikleştirdim.
"Birkaç ay öncesine kadar bu gruba girmem de imkansızdı abi. Bekle ve gör. Yapmak için geldiğim şeyi yapacağım."
Telefonu kapattım ve cebime koydum.
Yurttan uzaklaşıp yürümeye başladım. Bir taraftan da etrafı inceliyordum.
Durup geri geri yürüdüm. Başımı yana yatırıp doğru görüp görmediğimi anlamak adına gözlerimi kıstım.
Doğru gördüğümü anlayınca pörtlemiş gözlerle hayran denizini aşıp yönetmenin yanına gittim.
"Bence bu sahneyi çıkarın."
Başını kaldırıp bana baktı.
"Siz kimsiniz?"
Şapkamı ve gözlüğümü çıkarıp gülümsedim.
"Ben mi? Kaci. Exo'dan."
Kai rol arkadaşının yanından ayrılıp bizim yanımıza geldi. Kollarını birleştirip bana tepeden tepeden bakarken somurtuyordu.
"Ne işin var burada?"
O koca cüssesinden yönetmeni görebilmek için Kai'yi ittim.
"Bir saniye. Yönetmenim, bence o sahneyi gerçekten çıkarmalısınız."
Adam kaşlarını çattı.
"Neden?"
Gözlerimi pörtletip 'Nedeni ortada değil mi?' bakışı atarken oyuncu kızı işaret ettim.
"Sizce de ölmek için fazla güzel ve genç değil mi?"
Kai gövdesini yana yatırıp yönetmeni görmemi engelledi.
"Burada ne aradığını sordum?"
Onunla göz göze gelebilmek adına başımı biraz arkaya yatırdım.
"Biraz hava alabilmek için dolaşmaya çıkmıltım bir baktım ki buradayım. Hazır gelmişken bir merhaba diyeyim dedim ki ne göreyim! Retinalarımı yakan bir sahne. Hayır hangi aklı salim insan bu kadar popüler olani, aşırı tutkulu hayranlara sahip bir idole böyle sahne yazar? Sırf aynı fruptayız diye bana yapmadıklarını bırakmadılar. O'nu sağ bırakacaklarını mı düşünüyor bu adam?"
Gözlerini devirip derin bir nefes aldı ve yolu işaret etti.
"Boş boş konuşman bittiyse gidebilirsin."
Kolundan tutup O'nu önümden çektikten sonra kızın yanına gittim. Kolumu omzuna atıp bizi izleyen hayranları işaret ettim.
"Seni parçalarlar."
Kafası karışmış bir şekilde bir bana bir koluma baktı.
"Ne?"
Kaşlarımı çatıp başımı yana yatırdım.
"Saf mısın salak mısın?"
Kolumu itti.
"Sen-"
Kai kolumdan tutup beni set alanından uzağa doğru çekti.
"Bu kadar yeter. Gidiyoruz."
Kolumu onun elinin kıskacından kurtarmaya çalışırken kaşlarımı çatmış somurtuyordum.
"Bıraksana idol."
Arabasının kapısını açıp içerisini işaret etti.
"Bin."
Kollarımı kavuşturup kaşlarımı çattım.
"Hayır, binmeyeceğim."
Zorla gülümseyip dişlerinin arasından tısladı.
"Bana bak Kaci. Zaten sete gelip saçma sapan davrandın. Senin yüzünden azar yiyeceğiz. Daha fazla olay çıkarmamı istemiyorsan bin şu arabaya."
Etrafta bizi izleyen gözlere bakıp arabaya bindim. Kai benim kapımı kapatıp kendi tarafına geçti. O arabanın motorunu çalıştırırken ben de kemerimi taktım.
"Amacın ne? Bu sefer ne yapmaya çalışıyorsun?"
O'na döndüm.
"Ne amacı?"
Bana döndü.
"Kaci! Arabayı kenara çekip seni öldürmemi istemiyorsan açıklamaya başlasan iyi edersin."
Parmağımı yanağına koyup yüzünü yola çevirdim.
"Yola bakmazsan ikimiz de öleceğiz, anahtar."
Omuz silktim.
"Ben sadece dalga geçiyordum. Olayı abartıp bu boyuta getiren sensin."
Yola bakmaya devam ederken kaşlarını çattı.
"Sana göre suçlu ben miyim?"
"Suçlunun ben olmadığımdan oldukça eminim."
Alaycı bir şekilde güldü.
"Haklısın. İnsanlar duygularını kontrol edemezler. Beni kıskanman senin suçun değil."
Ağzım açık kalakaldım.
"Egonun bir sınırı var mı idol?"
Sırıttı.
"Zannetmiyorum."
Derin bir nefes alıp kendi kendime homurdandım.
"Tam bir umutsuz vakasın."
Telefonumdan gelen mesaj bildirim sesini duyduğumda bir şey söylemek üzere olan Kai'yi elimi kaldırıp susturdum.
"Sus bir saniye."
Ekran kilidini açıp gelen mesaja kaşlarımı çatarak baktım. Tanımadığım bir numara bana Kai ve benim sette tartışırken çekilmiş fotoğrafımızı göndermiş ve altına soru işareti koymuştu.
Klavyemi açıp yazmaya başladım.
'Kimsin?'
Birkaç saniye sonra cevap geldi.
'Bilinmeyen: Benim numaramı alabilmek için böbreğini satacak kızlar var sen numaramı bile kaydetmiyorsun.'
Gözlerimi devirip cevap verdim.
'Kaci: Rehberimi senin gibi birini kaydedip kirletemem Sehun. Ne istiyorsun?'
'Bilinmeyen: Numaramı kaydet söylerim.'
Yanaklarımı şişirip numarasını kaydettim. Sonra silerdim.
'Kaci: Kaydettim.'
'İki Ayaklı Maymun: Çok gizli bir kaynağım bana kıskançlık krizine girip seti bastığını söyledi.'
Hızla Kai'yedöndüm.
"Sen mi yalan yanlış bilgiler verdin buna?"
Kaşlarını çattı.
"Neden bahsediyorsun sen?"
Hofladım.
"Yok bir şey."
Tekrar telefonuma dönüp yazmaya devam ettim.
'Kaci: Senin nasıl haberin oldu?'
'İki Ayaklı Maymun: Kıskandığını kabul ediyorsun yani? Ayrıca bir olayın duyulmasını istemiyorsan onlarca göz sizi izlerken yapmamalısın.'
'Kaci: Hiçbir şeyi kabul ettiğim yok. Sabah ne yedin ne içtin tanrı aşkına? Kai'yi neden kıskanayım ben? Sadece biraz eğleneyim istemiştim. Senin arkadaşın olayı büyüttü.'
'İki Ayaklı Maymun: Bilemiyorum. Biz burada sekiz kişi kıskandığını düşünüyoruz.'
Gözlerimi pörtlettim.
'Kaci: Sekiz?!'
'İki Ayaklı Maymun: Sekiz.'
İç çektim.
'Kaci: Suho beni öldürecekmiymiş?'
'İki Ayaklı Maymun: Zannetmiyorum. Zaten bundan önce de senin üstünden aldım o kızı diyor. Bir de şuan kötü kötü gülüyor. Bence onu sonunda delirttin.'
'Kaci: Sanmam. Başkan sağlam azar çekecek ondan gülüyordur o.'
'İki Ayaklı Maymun: Yurda gelirken yiyecek bir şeyler al.'
Telefonu cebime tıkıştırdım. Ben ne derdindeyim adam ne derdinde. Zıkkım ye Sehun zıkkım.
Ben mesajla uğraşırken araba durmuş, Kai içeri girmişti.
Hemen kemerimi çözüp arabadan çıktım ve koşarak şirkete girdim.
Saçımı düzeltip başkanın odasının kapısını çalıp içeri girdim. Bir kadın her zaman güzel görünmeli sonuçta.
"Dediğim gibi, benim bu konuda hiçbir suçum yok. Kaci gelip seti basınca ben de müdahale etmek zorunda kaldım."
İlerleyip başkana başımla selam verdim.
"Öncelikle, sence de içeri girerken bana seslenmen gerekmez miydi? Tamam, fazla dalmış olabilirim ama insan bir uyarır. İkinci olarak, ben seti falan basmadımç Sadece eğlence olsun diye takıldım."
Kai'nin karşısındaki koltuğa oturup O'na dik dik baktım. Başkan'ın sesiyle bakışlarımı Kai'den O'na çevirdim.
"Bir eylemde bulunurken bu eylemin sonuçlarının ne olacağını iyi düşünmelisin."
Dudak büktüm.
"Her olayın sonucunu düşünerek yaşarsam hayattan zevk alamam. Ayrıca en fazla ne olabilir?"
Kai bana 'Gerizekalı mısın?' bakışalrı atarken başkan sabır dilercesine derin bir nefes aldı.
"En fazşa şu olabilir; Bu olay basına sızabilir ve senin Kai'yi sevdiğin, başkasıyla rol için bile olsa yakınlaşmasına dayanamadığın için dizi setini bastığın, fanların gözü önünde kızı ve yönetmeni tehdit ettiğin yönünde haberler çıakbilir. Böyle bir skandal çıkması da imajınızı kötü etkiler."
Güldüm.
"Senarist olmalıymışsınız. Akıl sağlığı yerinde olan bir insan benim şu karşınızda oturan egosu kendisinden büyük adamı kıskandığımı düşünmez."
Kai bacağımı tekmeledi.
"Konuşurken düşün biraz. Tabi onun için şurasının -başıma parmağıyla vurdu- dolu olması lazım."
Kaşlarımı çattım.
"Kimin-"
"İkiniz de susun. Kai sen gidebilirsin. Diğerleri kayıt stüdyosunda. Onlara katıl."
Kai başıyla onaylayıp ayağa kalkarak odadan çıktı.
Alaycı bir şekilde sırıttım.
"Başkanım beni izlemeye doyamamanızı anlıyorum fakat ben de meşgul bir insanım. Ben size bir resmimi versem siz onu izleseniz ben de gitsem?"
Bana gözlerinin üstünden üstünden baktı.
"Saçmalayamayı kes Kaci ve beni dinle. Buraya geldiğinde dahte sevgili olayını bize öneren ve bizi ikna eden sendin. Şimdi yaptığına bak. Kai'yi sevdiğini düşünürlerse Chen'le sevgili olduğunu duyurduğumuzda ne düşünecekler sence? Senin nasıl biri olduğunu düşünecekler?"
Ters ters baktım.
"Drama kraliçelerisiniz hepiniz. Küçücük olaya verdiğiniz tepkiye bak. Evetç Chen hakkında size teklifi ben sundum ve bunun gereklerini yerine getireceğim. Ama önce zeminini hazırlamama izin verin."
Kaşını kaldırdı.
"Şirketimde ne kadar kalmayı düşünüyorsun?"
Güldüm.
"Sonsuza kadar bu şekilde kalmaya niyetim yok merak etmeyin. Zmanu geldiğinde gideceğim. Bunların hepsini başka konuşmuştuk zaten. Neden sürekli tekrar ediyoruz, bilmiyorum. İzninizle."
Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Odadan çıkmadan önce son kez gülümsedim ve kapıyı ardımdan kapattım.
Kapıyı kapatmamlar Kai'yle yüz yüze gelmem bir oldu. Onu pas geçerken söylendim.
"Kapı dinlemenin hoş bir şey olmadığını kimse sana öğretmedi mi anahtar?"
Kayıt stüdyosuna doğru yan yana yürüyorduk.
"Başkan'a sen mi Chen'le sevgili olalım dedin?"
Omuz silktim.
"Evet. N'olmuş?"
Bağırdı.
"Ne mi olmuş?!"
Durup O'na ters ters baktım.
"Sesini alçaltsan iyi edersin."
Burun kemerini sıkarak derin bir nefes aldı.
Başımı yana yatırıp alaycı alaycı güldüm.
"Aman aman. Utangaç dansçımız sinirlenmiş mi? Dikkat et yüzünde kırışıklar oluşacak. Grubumuzum yüzüne zarar gelirse ne yaparız biz."
Beni kolumdan tutup duvara dayadı.
"İyi dinle Kaci. Ya da gerçek adın her neyse. Senin için her çey bir oyun gibi olabilir ama bizim için değil. Chen'in ne kadar zorlanabileceğini düşündün mü? Ya gerçekten sevdiği biri, bir sevgilisi varsa ne olur, o kız ne hisseder hiç düşündün mü?"
Kolunu itip kavrayışından kurtuldum ve başımı sikleştirip gözlerinin içine baktım.
"Açıkçası düşünmedim -sırıttım- Bu grupta olduğuma göre popüleritemi biraz arttırmam gerekir değil mi? Bunu yapmanın en iyi yolunun da içinizden birini kullanmak olacağını düşündüm."
O koca gövdesini itip geçmem için bariz bir efor sarf etmem gerekti. Yürürken bir yandan da rehberden numara arıyordum. Sonunda bulduğumda ismini kaydırıp aradım.
Birkaç çalışta açtı.
"Alo?"
"Beni izliyorsun değil mi abi? Bu sadece başlangıç."
Aramayı sonlandırıp telefonu cebime attım ve stüdyonun kapısını açıp içeri girdim.
Baekhyun oturduğu koltuktan elindeki kağıdı bırakıp kalktı ve sırıtarak yanıma geldi. Kolunu omzuma atıp beni içeri doğru sürükledi.
"Millet! Olay kızımız geldi."
Chanyeol de diğer tarafımdaki yerini aldığında somurttum. İşte başlıyorduk.
"Hadi ama Kaci. Bize detayları anlat. Seti neden bastın?"
Chanyeol'ün karnına dirsek attım.
"Ben seti falan basmadım. Geziyordum onları görünce Kai'yi kızdırmak ve biraz eğlenmek istedim. Niye hepiniz beni anlamamakta diretiyorsunuz?"
Suho başını kağıttan ayırmadan konuştu.
"Kaci'nin dokuz tane yakışıklı erkekle aynı grupta olmanın avantajını kullanmak istediğini düşünüyorum. Bundan önce e onu Sehun'un üzerinden aldım."
Baekhyun ve Chanyeol birbirlerine bakıp benden uzaklaşarak elleriyle gövdelerini kapadılar.
Chanyeol Baekhyun'a döndü.
"Sence odamıza bir kilit taktırmalı mıyız?"
Onlara gözlerimi devirio odaya göz attım. D.O. bir koltuğa kıvrılmış dinlenirken Xiumin ve Lay müzik dinliyordu. Chen ise kayıttaydı.
Sehun ağır adımlarla yanıma geldi.
"Biliyorsun, benden her zaman faydalanabilirsin."
O'nu görmezden gelip Chen'e kaşlarımı çatarak baktım.
"Bu çocuğun ses tellerini kim kemirdi?"
Düğmeye basıp konuştum.
"Chen! Chen! İki saniye bağırmayı bırak da beni dinle. Sesine ne yaptın sen?"
Kulaklığını çıkarıp bana baktı.
"Yedim. Ne olmuş olabilir Kaci? Hastayım."
Gözlerimi devirdim.
"Hepiniz ne kadar da komiksiniz bugün."
Kapının çarpma sesiyle Kai'nin geldiğini anladım.
Chen kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ne istiyorsun Kaci?"
"Sizi düşünmek de suç oluyor. Çık da sıcak bir şeyler iç. Böyle boğazın daha fazla tahriş oalcak."
Kulaklığı mikrofona takıp çıktı. Kolundan tutup koltuğa oturttum.
"Otur şuraya. Sıcak bir şeyler getireceğim."
Sehun bir Chen'e bir de bana baktı.
"Sevgilini ne kadar çok düşünüyorsun öyle."
Kai bana bakarken alaycı bir şekilde güldü.
"O sevgilisine değil de yatırımına iyi bakıyor."
Yumruklarımı sıkıp dik dik baktım.
Açılan kapının sesiyle bakışlarımız oraya döndü. Gelen menajerdi ve soluk soluğaydı.
Ellerini dizlerine dayayıp soluklandıktan sonra hepimize teker teker baktı.
"Ne olduğuna inanamayacaksınız."
Suho ayağa kalkıp kapıya yaklaştı.
"Abi sorun ne?"
"Kris....O... Döndü! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dansa Davet
Fanfiction"Sağ, sol, kıvrım, ileri, geri..." Dans ederken tek düşündüğüm bir sonraki adım oluyor. Kafa yormam gereken tek şey hareketi nasıl yapmam gerektiği. Telefonumun melodisi müziğe karıştığında durup derin bir nefes aldım. Çağrıyı cevap...