BÖLÜM 2: Üniversite Mi?

197 47 24
                                    

Yeniden merhaba. İkinci bölümle karşınızdayım. Yine çok çok heyecanlıyım...

Doğduğunda herkes ağlarken ben esnemişim galiba. Hep bi uykusuzluk. (Bölüm başlarında böyle küçük sözler paylaşmama ne dersiniz? ^^ Hatta sizde gönderin, adınızla birlikte baylaşayım. )


Multide:Kaçık Hostes (Çılgın Kız) 😜
İyi okumalar...

Bu şehre geleli tam iki hafta oluyordu. Her şeyimi bırakıp buralara gelmek zorunda kalmıştım. Evim , arkadaşlarım, prenses odam ve mini Cooperım. Ne işim vardı benim burda. Yazar olmak istediğimi söylediğimde babam beni buraya göndermişti. Bir nevi sürgün etmişti.

A evet siz bilmiyorsunuz. Ben buraya yazar olmak istediğim için postalandım. Postalandım diyorsam lafın gelişi. Uçaktaki konfor gayet yerindeydi. Bir de kızıl saçlı kaçık hostes olmasaydı tam saray yavrusu mübarek.

Hostesin kaçık olduğunu nerden mi biliyorum? Sizde uçağın içinde ev terlikleriyle şıpıdık şıpıdık gezen , dört beş yolcunun üzerine çeşitli içecek döken-ki bence kesinlikle bilerek döktü. Kadında, gözüne kestirdiği öğrencilere takılıp kalan öğretmen tipi vardı-. Bir de kem , sivri ve delici gözleri var ki sormayın. Sırf bana yakınlaşmasın diye su isteyemedim yolculuk boyunca. İşin kötü yanı her zamanki şanssızlığımla o kadının şu an üst komşum olması. Eve girip çıkarken karşılaşmaktan o kadar korkuyorum ki. Aslında uçaktan inerken o son yaptığım şeyi yapmasaydım bu kadar gerilim yaşamayacaktım. Ama dilime laf dinletemedim ve uçağın kapısından çıkmadan önce ona dönüp dil çıkardım. Kızılın gözlerini görmeliydiniz. Ateşleri gördüğüme yemin edemem tabiki ama dehşet bir yüz ifadesiydi. Şu an tek garantim onun alt komşusu olduğumu hâla bilmemesi.

Böyle deli komşularımın olacağını bilseydim evimi kendim seçerdim. Sonuçta ev alma komşu al demişler değil mi?

Evi dedemin askerlik arkadaşlarından biri olan ve burada yani K. Maraş'ta yaşayan Salih Amca tutmuştu. Mobilya seçiminde de gelini Zeynep abla yardım etmiş. Geldiğimden beri çok yardımları oldu zaten.

Hatta daha bugün...
Geldiğimden beri aksilikler peşimi bırakmıyordu. Bugün de alış-veriş için gittiğim markette alacaklar listemi tamamlayıp kasaya geldiğimde cüzdanımı unuttuğumu farketmiştim. Eve bi koşu gidiyim desem çok saçma olur diyip vazgeçtim demiştim. Yani daha çok saçmalamıştım. Sonucunda da biraz maraton koşusu artı burun felci.

Gerçekten... Bugün yaşadığım o çarpışma ve düşme olayı sinirlerimi bozmuştu. Yere yapıştıktan sonra kas yığını alayla yardım edebileceğini söylemişti. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bende istemediğimi söylemiş biraz bekledikten sonra ayağa kalkıp onu başımdan savmıştım. Tabi o gidince hemen Zeynep ablayı arayıp beni almasını istemiştim.

Zeynep abla beni zorla ikna edip doktora götürmüştü. Doktor fazla bir şey olmadığını söyleyip yollayacakken Zeynep abla n'olur n'olmaz diye burnuma sargı yapıştırtmıştı .

Şimdi de konforlu bekar evimde ayaklarımı orta sehpaya uzatmış televizyon izliyordum. Tamam burda olmaktan şikayetçiyim falan ama insanın kendi evi gibisi yokmuş.

Keyfim yerindeydi ama bir de patlamış mısır, kek, börek olsaydı iyi olurdu. Beni beceriksiz sanmayın. Vallahi çok güzel yaparım. Ama erinmek diye bişey bulmuşlar. İşte onu çok daha iyi yaparım.

Televizyona iyice dalmışken telefonumun zil sesini duydum. Masanın diğer ucundaydı. Allah aşkına kim koydu onu oraya. Kim uzanacak ona. Tabi ben böyle düşünürken telefon çalmaya devam ediyordu. Biraz dikeldim ve arayanın kim olduğuna baktım. Eyvah babam! Ah aptal kafam neden hemen açmadım. Adam kesin pişman oldu. Beni geri çağıracak. Aman canım geç olsun güç olmasın.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
" Efendim babaların en mütüşmeli."
" Oo kızım . Bakıyorum keyfin yerinde."
Yerinde olmaz mı? Geri dönüyorum!
"Ay evet babacım. Çok mutlu oldum."
"İyi iyi. Demek öğrendin. Hem arkadaş çevren olur. "
Ne diyor bu adam yahu. Arkadaş çevrem ne alaka?
"Sanırım anlamadım babacım."
"E üniversite diyorum kızım. Hem okur hem arkadaş edinir hem de yazını yazarsın."
Allah aşkına ne üniversitesi. Hatlar mı karıştı?
"Baba sen neyden bahsediyorsun?"
"Üniversite diyorum. Senin için gerekli işlemleri yaptım. Yarın gidip son kez kontrol et tamam mı kızım?"
İnanmıyorum! Bilerek yapıyor. Ben yazar olmaktan vazgeçeyim diye bunlar. Hayır! Ben üniversite okumak istemiyorum!

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.
"Baba sana ünivesite okumayı şu an istemediğimi söyledim. Neden anlamıyorsun? "
"Yaz!"
Babamın uyarır sesi her şeyi açıklıyordu. O üniversiteye gidilecek!

Babamdan sonra üvey -ki bu tabir bana çok kaba geliyor. Ona böyle hitap etmekten hiç hoşlanıyorum- annemle de biraz konuşup telefonu kapatmıştım. Geri dönmeyecektim. En azından kendi isteğimle. Çünkü geri dönmek demek, yazar olma hayallerine veda edip şirket çalışanı olmak demekti. Yıllarca o şirkette çalışmayacaktım. Toplantılarda sürünmeyecektim. Üniversiteye gidecek , yazarlık hakkında kararlı olduğumu gösterecektim. Hem zaten olması gereken bu.

Ah! Mecburum.

°•○●•°•○●•°

Sabah dokuz gibi kalktım. Üniversiteye öğle zamanı uğrayacaktım. Zaten çok trafik yoktu burda. Hemen gider gelirim.

Kahvaltımı yaptıktan sonra altıma siyah, dar bir pantolon geçirip, üzerime de siyah, mavi kareleri olan, salaş bir gömlek giydim. Saat on birdi.

Kısa bir yolculuktan sonra kayıt işlemlerini yapıldığı binaya girdim. Tüm işlemler tamammış. Sadece resim istediler. Öğrenci kartı ve birkaç evrak için gerekliymiş. Yanımda bulana resimlerimden verip binadan çıktım. Hava çok güzeldi. Biraz okulu etrafında gezindim. Yorulunca çıkışa doğru ilerledim. O da ne?!

Dün beni yere yapıştıran çocuk yanındaki sarışın çocukla bana doğru geliyordu. Tesadüfe bakar mısınız?

Umarım sevmişsinizdir. Zira ben yazarken çok eğleniyorum.
♥♡♥

Yaz Kırıntısı ~ Askıda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin