09.45 PM, Salı
Dudaklarımdaki baskıyla ve vücudumun üstündeki ağırlıkla uyandığımda hiç itiraz etmeden karşılık verdim öpücüğe. İkizlerin farklı ve bambaşka tatları olduğundan, beni öpenin kim olduğunu anlamak uzun sürmemişti.
Jongin ve çikolata kaplı çileklere benzeyen, dolgun, ıslak ve biçimli dudakları. Benimkileri yavaş ve yumuşak hareketlerle emiyorken, parmakları da tişörtümden içeri girmeye çalışıyordu. Yutkunup ona şehvetle karşılık verdim, dudaklarım dudaklarında hafiften erirken.
HANGİ ARA ONLARA KARŞI FANTEZİ OLUŞTURMUŞTUM BEYNİMDE?
Genelde, erken uyanan Sehun olurdu ancak dün geceden dolayı çok yorgun olmuş olacak ki, Jongin ve ben soluksuzca ve birbirimizi yercesine öpüşürken, o yanımızda derin nefesler alarak, masumca uyuyordu. Zaten birkaç haftadır böyleydi, bunu bayağı önceden fark etmiştim. Yorgun görünüyordu.
Titreyen elimi Jongin'in boynuna götürmeye çalışırken, dilini benimkinin üstüne itti, ağzımın içine giren yabancı şeyle istemsizce inledim ve ensesini sıktım, ancak bu ne onu bırakmamı sağlamıştı, ne de onun beni öpmesini kesmişti.
Az önceki vahşice öpücüğümüze kıyasla birdenbire yavaşlayan öpücük, küçük, sevimli ve yumuşak bir versiyona dönüşmüştü. Jongin her seferinde yavaşça geri çekilip, tembelce hareketlerle üst dudağıma ve alt dudağıma narin buseler bırakıyordu, beynimin lapaya dönüştüğüne dair bahse girebilirdim, verdiği his mükemmel ötesiydi. Çarpışan dudaklarımız sayesinde çıkan sesler ise, birer anlamlı melodiye benziyordu.
Birkaç dakika sonra dudaklarımız ayrıldığında alnını benimkine dayadı ve ardı ardına bıraktığım soluklarımı içine çekti. Sanırım bu duruma yavaş yavaş alışıyordum, bu yüzden nasıl düşündüğümü ve hissettiğimi de göstermeliydim... Her ne kadar tuhaf olsa da.
''Eskisi kadar vahşi değilsin,'' diye mırıldandı bana hafifçe gülümserken.
Bu da ne demekti??!!!?!??!?!
Dudaklarımı büzdüm ve kaşımı kaldırdım sadece,
''Ne demeye çalışıyorsun sen?'' diye sordum sessizce, birazcık da otoriter bir sesle.
Kafasını hafifçe geri çekti, dudaklarını kocaman bir gülümseme bürürken, onun çok fazla güzel olduğunu düşünmüştüm. Ki zaten de öyleydi, Jongin ve Sehun... İkisi de büyüleyici bir güzelliğe sahipti ve bu güzelliğin nereden geldiğini bilmiyordum. Ablam aşırı güzel bir kadın değildi ki ikizlerden Xiao'ya benzeyen tek kişi Sehun'du; annesinin yüz hatlarını belirgin bir şekilde almıştı. Jongin'in açık karamel rengi teni ise büyükbabasından geliyordu, Bay Kim'i yalnızca ablam evlenirken görmüştüm. Kısa, hafiften beyazlaşmış saçları ve esmer teniyle sevimli ve vefalı birine benziyordu. Ayrıca o anki haliyle bile, Jongin'in onun genç hali olduğunu söyleyebilirdim.
''Bana istekle karşılık veriyorsun,'' diye fısıldadı Jongin, elini kaldırıp çıplak göbeğimi okşayıp, düşüncelerimden sıyrılmama yardımcı olurken, ''Eskiden bazen ağladığın bile oluyordu.''
''B-Bir yerden sonra...'' diye mırıldandım kafamı onun yüzünden çevirerek, utanmıştım, ''Artık kabullenmem gerektiğini düşündüm...''
Duyduğu cümleyle kıkırdadığını ve kafasını eğip karnıma bir öpücük bıraktığını gördüm, yumuşak dudakları göbek deliğimin üstünü okşarken elim titreyerek tekrardan kafasına gitti ve parmaklarım yumuşakça saçlarını okşadı.
Bunu yaptığıma inanamıyordum.
Elim saçından geri çekildi, birkaç minik öpücükten sonra bedenini yukarı çıkarıp biraz daha yüzüme yaklaştı, ters bir harekette bulunmayıp ona baktığımı görünce dudaklarını tekrardan bastırdı benimkilere. Jongin'le öpüşmenin verdiği duygu mükemmel ötesiydi, öyle ki bunu tanımlayamıyordum bile. Tıpkı bir bulutu öpüyor gibi hissediyordum, dudakları çok ama çok fazla yumuşaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twins In Love
Fanfiction''Biz bir aileyiz. Bu yüzden... Duygularını kabul edemem, bunu sen de biliyorsun.'' ''ÖYLEYSE NEDEN BAŞINDAN BERİ BANA DOKUNUP İLGİ GÖSTERİYORSUN VE BENİ SEVDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN?'' ''Ah, seni aptal! Sen benim çocuğumsun ve elbette ki bunları sana söyl...