Lance hala yaşıyordu. Her ne kadar olanaksız gibi görünse de telsizden onlara ulaşmıştı. Konuşmasının devamında ise şunları diyordu :
"-Ben Lance Sweet. Kendimi güvende hissediyorum. Burada o yaratıklardan eser bile yok. Suyumuz ve yiyeceğimiz gerektiğinden fazla şekilde var. Eğer sesimi duyuyorsanız, tek kurtuluş yolu burası. Başka şansınız yok. Gelin ve bize katılın. "
Noha bu sesleri duyduktan sonra kendinden bir süre için şüpheye düştü. Bu durumun rüya olduğunu düşündü. Kendine bir çimdik attı. Canı epey acımıştı. Bu duyduklarının hiç birisi rüya değil, tamamen gerçekti.
"-Bu adam bunca süre tek başına dışarıda nasıl hayatta kalabilmiş. "
Noha kendi kendine bu sözleri söylerken hemen hiç beklemeden eline telsizi aldı ve Lance'ye ulaşmaya çalıştı:
"-Hey, Lance. Bana yerini bildir. Orada mısın ahbap ? Lance, heeyyy....
Lance'den ses gelmiyordu. Damon da uyanmıştı.
"-Kiminle konuşuyorsun sen Noha ? "
"-Lance, evet evet az önce Lance telsizden bana bir şeyler söyledi Damon. "
Damon yattığı yerden doğruldu ve
"-Lance de kim dostum. Kendinde olduğundan emin misin sen Noha ? Ben uykumu aldım. Hadi biraz yat ve dinlen. Bu sana iyi gelir. Biraz uyumaya ihtiyacın var."
Noha duydukları karşısında şaşkınlığını gideremiyordu. Kendinden çok emindi. Lance'nin dediklerini kulaklarıyla duymuştu. Ama bunu Damon'a her ne kadar anlatmak istese de bir türlü başaramamıştı.
"-Peki hala dostum. Cidden sanırım biraz dinlenmem gerekiyor. "
"- Nöbeti ben devralırım. Sen dinlenmene bak Noha. "
Damon yattığı yerden kalkmıştı ve ceketini giyip pencerenin karşısına geçmişti. Noha ise oturduğu yerden kalkıp Damon'un yattığı yere yatıp gözlerini kapatmıştı. Ama çok heyecanlıydı çünkü Lance'nin söyledikleri aklına gelip duruyordu.
"-Eğer sesimi duyuyorsanız, tek kurtuluş yolu burası. Başka şansınız yok. Gelin ve bize katılın. "
Lance ne demek istemişti. Nereden bahsediyordu onlara. Böyle bir yer hala var mıydı gerçekten. Yoksa sadece halüsinasyondan ibaret miydi duydukları. Noha bunları düşüne düşüne uykuya dalmıştı. Gözlerini açtığında güneş yeni yeni gösteriyordu kendini dağların arasından.
"-Ölüm uykusuna daldın sandım dostum. Ne çok uyudun. Saatten haberin var mı ? "
"-Saat kaç ?"
"-5 saate yakındır uyuyorsun. Saat 7 olmak üzere. Hadi kalk ve biraz ava çıkalım.."
Noha yattığı yerden kalktı ve hazırlıklarını yaptı. Her ikisi de çok acıkmışlardı.
Çantada kalan yiyeceklerin bir kısmını tükettikten sonra artık yolculuk için hazırlardı. New York, bulundukları kasabaya yaklaşık 2 saat uzaklıktaydı. Tabi ki yürüyerek.Damon pencereden dışarı baktı.
"-Gayet sessiz. Tam zamanı. Hadi çıkalım."
Marketin kapısını araladılar ve dışarı çıktılar. Hava gayet güzeldi. Dışarıda Damon ve Noha'dan başka hareket eden hiçbir şey yoktu. 15-20 ye yakın araba vardı önlerinde. Benzinlik de onlara çok yakındı. Ama bunca yıldan sonra sağlam araba bulmak biraz zordu. Tek tek bakıyorlardı arabalara. Bazılarının camlarını kırmak zorunda kalıyorlardı. Bazılarının kapısı yıllar önceki kargaşalardan dolayı zaten açık oluyordu. En sonunda kırmızı renkli, camları film kaplı, lastiklerinin tamamı da sağlam olan çok dikkat çekici bir araba buldular.
Damon "- Bu araba işimizi görür." Dedi ve arabaya bindi. Araç birkaç denemede çalışmıştı. Ama benzini çok az kalmıştı.
Noha ' da arabanın bagajına eşyaları yerleştirip Damon'un yanına atlamıştı.
Damon arabayı benzinliğin yanına çekti ve durdu. Benzinlikte benzin olup olmadığını kontrol ettiler. Depoda hiç benzin yoktu doğal olarak. İçeriye girdiler ve gereğinden fazla benzin gördüler. Arabaya sığdırabildikleri kadarını sığdırdılar benzin şişelerinin. Birazını da bagaja koymuşlardı her ihtimale karşı. Tam dışarı çıkacakları sıra binanın arka tarafından bir ses duyuldu. Noha ve Damon oldukları yerde kaldılar. Hemen sırtlarındaki silahları ellerine alıp sesin geldiği yere doğru yönelttiler. Arka taraf oldukça karanlıktı. Damon sesin olduğu tarafa doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Noha "-Hey. Ne yapıyorsun aptal. Hadi çıkalım buradan. " dedi. Ama her zamanki gibi dinletemedi.
"-Hey. Sen de kimsin. " dedi Damon yüksek bir sesle. Ama cevap gelmemişti.
"-Hadi dostum gidelim buradan. Belki de bir faredir yada ne bileyim onun gibi bir şey."
"-Hayır Noha. Bu bir insan olabilir. Bunu bilemeyiz. Hadi gidip bi kontrol edelim."
Damon her ne kadar böyle cesurca konuşsa da içten içe baya korkmuştu. Her an her şey atlayabilirdi üstlerine. Onlar karanlığa doğru ilerledikçe içlerindeki gerilim iyice artıyordu. Çıkan ses de öyle. Depo gibi bir yere girmişlerdi. Ortalıkta en ufak bir ışık bile yoktu. İçeri girdiklerinde ses kesilmişti. Noha:
"- Bu aşağılık yerde hiçbir şey yok gördüğün gibi Damon. Hadi gidelim."
Damon, kimsenin olmadığını görünce burada kimsenin olmadığını anladı ve geri dönmeye karar verdiler. Tam o sırada Noha'nın ayağına takılan şey onu çok ürkütmüştü ve o anda çok yüksek bir sesle bağırdı.
"-Aaa lanet olsun bu da ne böyle. Bırak, bırak."
"-Neler oluyor. Nedir o Noha."
"-Bu aşağılık yaratık bacağımı bırakmıyor. Yardım et Damon."
Noha'nın bacağını bir şey tutmuştu ama ne olduğunu bilmiyordu. Çok sıkı kavramıştı tutan şey. Noha elindeki silahı yere doğrulttu ve ateş etmeye başladı. Sonra ikisi de koşarak dışarı çıktılar. Arkalarından neredeyse bir düzine yaratık onları kovalıyordu. Hemen arabaya bindiler ve çalıştırıp kaçtılar. Az kalsın ikisi de av oluyordu o şeylere. Ucuz yırtmışlardı.
Damon, arabayı öyle süratli sürüyordu ki neredeyse kontrolden çıkacak gibiydi araç.
"-Yavaş gitsene be. Kurtulduk onlardan. "
"-Onlardan kurtulduğumuzun farkındayım Noha. Sadece şehre daha bir an önce ulaşmak istiyorum."
"-dua edelim de suyu bulmamız biraz daha kolaylaşsın. Yanımızdaki su neredeyse bitmek üzere."
"-Su mu ? yanımızda hiç su kalmadı sanıyordum. Biraz versene dostum boğazım kurudu. "
Noha çantadan su şişesini çıkardı ve içmeye başladı. Biraz içtikten sonra Damon'a uzattı. Damon, nefes almadan içip bitirdi elindeki suyu. Bir yandan da araba kullanıyordu. Noha yolculuk sırasında biraz kestirmişti. Damon onu dürtmeye başladığında artık şehre girmişlerdi. Etraf çok kötü durumdaydı. Bir o kadar da sessizdi. Ama Noha ve Damon bu sessizliğe hiç güvenmiyordu çünkü en son güvendiklerinde başına gelenler onları epey ürkütmüştü.
Damon arabayı kenara çekti ve durdu. Koskoca binaların arasındaydılar. Ve önlerinde bir yığın ceset vardı. Hepsi de üstü kapalı şekilde iç içe yatıyorlardı. Arabadan indiklerinde nefes alamayacak duruma geldiler. Ortalık çok kötü durumdaydı ve iğrenç kokuyordu.
"-Ah. Bu koku da ne. Lanet olsun. Önceden evimdeki çöpleri çöp kutusuna boşaltırken bile bu koku gelmiyordu burnuma. Of be."
"-Haklısın. Resmen dışkı gibi kokuyor. Ama o yatanların içinde sen de olabilirdin Noha. Fazla konuşma istersen."
"-Neden hep benim üstüme oynarsın ki ?"
({"iA�1��E�
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noha'nın Günlükleri
Teen FictionBu sadece bir roman değil. Aksiyon, bilimkurgu, heyecan, aşk, korku, gerilim. Hepsinin bir kitapta birleşimi. İçinde sizi neler beklediğini asla bilemezsiniz. Bakmadığınız sürece tabiki. Bir göz atın :) pişman olmazsınız :)