Gün doğumuna birkaç saat kaldı. Etraf o kadar sessizdi ki, yere ufak bir taş bile düşse tüm dikkatleri çekebilirdi. Zaman daralıyor, her şey tükeniyordu. Hayatta kalmak için bol bol zamana ihtiyaçları vardı ve baya hızlı olmak lazımdı.
Noha, gözlerini birden açıverdi. İçinde bir huzursuzluk vardı ama bu huzursuzluğun ne olduğunu çözmek gerçekten ona göre çok güç geliyordu. Artık kendini dahi anlayamaz duruma gelen Noha yaşamaya karşı ufak bir umut dahi besleyemez durumda idi.
Aklının bir ucunda deli gibi sevdiği ve özlediği Gwen vardı. Diğer düşündüğü şey ise üsten ayrılma sebebi olan, en yakın dostu, sırdaşı, yoldaşı, kan kardeşi olan Taylor'du.
Üssü ciddi anlamda özlemeye başlamıştı ama bunu Damon'a asla belli etmiyordu çünkü günler önce üsten ayrılmak fikri zaten ilk önce Noha'dan çıkmıştı. Bu yüzden hiçbir şey diyemiyordu. Bi süre sonra bu fikrinden her ne kadar vazgeçmiş olsa da artık çok geçti. Damon'un aklında sokmuştu bir kere o fikri. Bu yoldan dönüş yoktu. O yuzden susmayı tercih etti. Aradan biraz zaman geçti. Güneş artık kendini göstermeye başladığı sıralarda, dün gece yorgunluktan kontrol etmedikleri üst katlardan ufak tefek sesler gelmeye başladı. Bu sesler tarif edilecek olsa, sanki birisinin ayak sesleri gibiydi.
İyi ama bu nasıl olabilirdi ki.
Noha bu duydukları karşısında biraz korkuya düşmüş, biraz da heyecanlanmıştı. Yukarıdaki sesler derecesini iyice artırmıştı. Aynı zamanda Noha içindeki gerilim de bir o kadar artmıştı. Nefesini tuttu ve gelen sesleri dinlemeye başladı.
Bu sırada Damon da dayanamadı ve yerinden hopladığı gibi yüksek bir sesle:
"- Yeter artık be. Bu sesi neden çıkarıyorsun geri zekalı. Bana kastın mı var he ? İzin ver ve biraz uyuyayım. Beynimde atlar tepişiyor sanki. "
"-Hey ahmak, dur biraz. Bu sesleri benim çıkardığımı sanıyorsan yanılıyorsun. Sessiz ol.."
"-sen çıkarmıyorsan kim çıkarıyor bu sesleri o halde ?"
"-bilmiyorum, yukarıdan geliyor. "
"-saçmalama be salak. Yukarıda kims.. Dur bir dakika, yukarı mı dedin sen az önce ?"
"-evet. Üst kattan geliyor. Buna yemin dahi edebilirim. "
"-Dur biraz, sanırım sesler kesildi Noha. Hey dostum, burası güvenli değil. Çıkmamız gerekiyor. Canımı seviyorum ve yaşamak istiyorum. Başımıza bela almadan gidelim buradan."
"-Evet. Haklısın. Hadi alacaklarını al. Bu yerden çıkıyoruz. Zaten fazla bile durduk. Bu sesler beni de ürkütmüyor değil. "
Bu ikisi aralarında bu şekilde konuşuyorlardı. Konuşmaları bittiğinde artık odanın kapısındaki yükleri köşeye çekmeye başlamışlardı bile. Zor bela oraya koydukları yükleri çekmek için o kadar da uğraşmadılar. Artık kapının önünde hiçbir engel kalmamıştı. Ellerine silahlarını aldılar. Güneş etrafı aydınlattığı için fenerleri hiç çantadan çıkarmadılar bile. Artık kapıyı açma zamanı gelmişti. Noha, kapının kolunu çevirdi ve yavaşça araladı. Bir süre gözlerinin feri bulanıklaştı. Güneş ışınları çok pis vurmuştu gözlerine. Aradan birkaç saniye geçti ve kendilerine geldiler. Yavaş adımlarla dışarıya doğru yöneldikleri sırada hiç beklenmedik bir anda arkalarından bir yarı otomatik silah sesi çıktı. Noha ve Damon, yerlerinden hiç hareket etmeden öylece durdular. İşte şimdi işler boka sarmıştı.
"-Ellerinizdeki silahları yavaşça yere bırakın ve bana doğru sürükleyin. "
Bu ses, onların içine su serpmişti.
Çünkü duydukları ses bir insan sesiydi. Fakat onlar daha çok bir yaratık sesi umuyorlardı. Ama yine de içlerindeki heyecan dinmemişti çünkü arkalarındaki adam her ne kadar insan olsa da yine de onlara silah doğrultan birisine karşı en fazla ne kadar tedirginlikleri dinebilirdi ki. Damon hiç ses çıkarmadı ve yavaşça yere eğildi. Elindeki silahı yerdeki ince, toz ve kir içinde olan paspasa bıraktı. Sonra geri doğruldu eski haline. Kafasını Noha'ya çevirdi ve ondan da aynısını yapmasını ister şekilde bir hareket yaptı. Noha'da eğildi ve silahını yere bıraktı. Ortamdaki gerilim son noktadaydı.
"-Şimdi o silahları bana gönderin. Ani bir hareket yaptığınız an işiniz biter. Bakın çok ciddiyim. Artık adalet denen şey hiçbir yerde yok. Aynı zamanda bende de kalmadı. Dediklerimi yapmaktan başka şansınız yok beyler."
"-peki hala, sakin ol ihtiyar. Ortamı germeye gerek yok. Dışarıda neler gördük bilemezsin. "
"-biliyorum. Gayet iyi biliyorum o garip şeyleri. Ne diyorsunuz onlara ? yaratık mı ? aylak mı ? hey buraya benim huzurumu bozmaya geldiniz biliyorum fakat amacına ulaşamayacaksınız. Elimden bir kaza çıkmadan defolun gidin evimden. "
"-Biz de zaten tam dışarı çıkıyorduk dostum. Ta ki sen bizi durdurana kadar. Bak eğer istersen.."
"- Hayır. Artık hiçbir şey istemiyorum. Defolun. "
İhtiyar adam bu lafları söyledikleri sırada Noha ve Damon yavaşça arkalarını dönmüşlerdi. Damon'un dikkatini çeken, adamın üstündeki askeri elbise olmuştu. Elbisenin yakasında yazan yazı her ikisini de çok şaşırtmıştı. Yakada yazan isim, Lance Sweet..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noha'nın Günlükleri
Teen FictionBu sadece bir roman değil. Aksiyon, bilimkurgu, heyecan, aşk, korku, gerilim. Hepsinin bir kitapta birleşimi. İçinde sizi neler beklediğini asla bilemezsiniz. Bakmadığınız sürece tabiki. Bir göz atın :) pişman olmazsınız :)