Sokaktan yükselen sesler herkesin ilgisini pencerelere yöneltmişti. Çoğu kişi bu kulak tırmalıyıcı ürkünç sesin kime ait olduğunu tahmin edebiliyordu. Ancak genede buranın dedikodu yapmaya bayılan bir insan yapısı vardı. Herkes camlara doluşmaya başlamıştı bile. Karnavalın ne zaman başlayacağını merak ediyorlardı. Bayan Bianca ise yerinden kalkmaya gerek bile duymadan sırtını dikleştirdi. Pencerenin kenarından gözlerini dışarı kaydırdı. İçini kemiren bir tarafı olsa da 5 çayını bırakıp kalkmak zor gelmişti. Hantal ve kilolu vücudu ile sarkık göğüslerinin de payı vardı kalkmamasında. Ancak Bayan Bianca'nın aksine bir deri bir kemik kalmış, göğüsleri kuru ve küçük olan 5 çayında Bianca'ya eşlik eden Bayan Courtney oldukça meraklı kişiliğine yenik düşmüş ve pencerenin kenarına olan biteni izlemek için kurulmuştu bile. Bayan Courtney bu küçük ve ıssız kasabanın en yeni üyesiydi. Kasabaya taşındığı anda hafif suratsız da olsa cana yakın olan Bayan Bianca'yla arkadaşlık kurmuş, akşamları çay için ona eşlik eder olmuştu. Herkesin aksine Bayan Courtney sokakta neler olduğu hakkında fikir sahibi değildi. Bianca bunu anlayarak kafasındaki soru işaretini gidermek adına çayını masaya bırakarak derin bir soluk aldı.
''Bayan Courtney ses Banshee ailesinden geliyor. Size bahsedildi mi bilmiyorum ancak kendileri kasaba sınırındaki malikanede kalıyorlar.'' dedi ve çayını tekrardan alarak yudumlamaya başladı. Bayan Courtney'in yüzünden ilk garipser bir ifade geçti ardından aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı.
''Kasaba girişindeki o malikaneyi gördüm. Ancak yaşanabilir bir tarafı yok gibiydi. Oldukça korkunç ve huzursuzluk veren bir havası vardı. Terk edilmiş sanmıştık.''
Bayan Bianca'nın yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu. Alnındaki kırışıklıklar daha da ortaya çıkmıştı.
''Artık bu kasabadan biri oldunuz Bayan Courtney. Oturun da size kasabamızın laneti olan Banshee ailesinden bahsedeyim.'' Kadının yüzünü ürkmüş bir ifade aldı. Dinleyeceği şey sanki onu rahatsız edecek gibi hissetmişti. Çekinerek Bayan Bianca'nın karşısındaki koltuğa ilerledi. Kadın anlatacağı hikayenin heyecanına kapılmıştı. Kafasında neler diyeceğini planlıyor oldukça etkili bir hale getirmeye çalışıyordu. Elindeki çayı masanın üzerine bıraktı ve keskin bakışlarını Bayan Courtney'e dikti.
''Bundan beş asır önce kasabamızın olduğu topraklarda koskocaman bir malikane varmış. Hiçliğin ortasında ne olduğu bilinmeyen bir malikane. İçinde yaşayan hiç kimse görülmemiş. Ancak sonradan kuzeyde yaşanan savaşlardan ötürü bu taraflara gelen göçmenler bu malikanenin etrafına yerleşmeye başlamışlar. Dışarı çıkan kimseyi görmedikleri için içlerinde büyük bir merak uyanıyormuş. Çünkü evin bacasından kışın çıkan duman içeride birilerinin olduğunun göstergesiymiş. Bir gün Faith adında genç bir bayanı o eve bir bahaneyle göndermişler. Genç bayan kapıyı tıklatmış ancak içeriden ses çıkmamış. Bayan sonunda umudunu keserek geri dönecekken kapı hafifçe aralanmış. Faith bunu görünce merakına yenik düşerek kapının aralığından içeri girmiş. Gördüğü manzara karşısında öyle bir çığlık atmış ki diğer kasabadan duyulduğunu söylerler. Gördüğü şey havada kendini asmış olan bir kadın ve altında kül olmuş çocuklarıymış. O yaz malikaneye yeni bir aile daha taşınmış. İki çocuklu gayet sevimli olan aile kasaba tarafından ilk başta önyargılı karşılansa da bu kısa sürmüş. Çok garip bir şekilde o kış ailenin babası kendini vurarak öldürmüş. Kadın bunu kaldıramayarak iki çocuğunu boğmuş ve ardından bileklerini keserek intihar etmiş. Yazın tekrar bir aile taşınmış. Bu sefer kasaba halkı tarafından sıkı bir gözetim altına alınmışlar. Ancak sonuç gene aynı. Her yaz taşınan ailenin kışın her bir üyesi ölü bulunuyormuş. Kasaba halkı evin lanetli olduğuna kanaat getirerek yakmaya kalkışmışlar. 1904'de yapılan bu hareketle yaklaşık 30 kişi yanarak hayatını kaybetmiş. Evi kapatmışlar ama alınan tüm önlemlere karşı yinede yeni bir aile taşınmakta ısrar etmiş. Bu aile Banshee ailesi. Yaklaşık 100 yıldır orada yaşıyorlar. Ve garip bir şekilde herhangi bir intihar gerçekleşmedi. Ailenin büyük babası ve annesi yaşlarından dolayı vefat ettiler. Şuanda evde 4 çocuklu bir aile yaşıyor. Kasten bir ölüm olmadığı için ailenin normal olduğunu düşünebilirsin, tam tersi şimdiye kadar o malikanede yaşayan en garip aileler. Ailenin annesi Bayan Monica'nın tek gözü bantlı. Güzel bir bayan, gözüne ne olduğunu kendisine sormanızı önermem. Omuzunda hiç bırakmadığı yılanıyla dolaşıyor. Durup durmadık yerde garip tepkiler veriyor. Sebepsiz yere sinirlenip etrafındakilere saldırıyor. Ailenin babası George, aslında oldukça çekici bir adam. Ailenin en normal üyesi gibi gözüküyor. Ama arka bahçede beslediği 3 adet çakalı var. Aslında 4 taneydi ama birisini elleriyle parçaladı. Zavallı çakalın bağırışlarını tüm kasaba duyduk. Elleriyle her kemiğini tek tek kırdı ve ardından ızgara yaptı. Tüm aile o çakalı afiyetle yedi. Bunun dışında adam pek dışarıda gözükmez. Eminim daha bir çok korkutucu özelliği vardır. Ailenin en küçüğü Natalie adında bir kız. Kendisi oldukça garip bir kız. 10 yaşında ve olağanüstü yaratıkları görüp konuştuğunu söylüyor. Ara sıra sokağa çıkar ve duvarlarla konuşur. Geçen ay Bayan Sophia'nın küçük oğlu Natalie'ye duvarla konuştuğunu, karşısında biri olmadığını söylediği için kız ona saldırmış. Zavallı oğlan az kalsın boğuluyormuş. Ailenin ikinci üyesi 13 yaşındaki Billy. Korkutucu şekilde zeki. Satranç'ta kendisinden yaşça büyük kişileri on beş saniye içinde yenebiliyor. Garip tarafıysa etrafta gördüğü her hayvanı öldürüyor. Bay Pablo'nun köpeğini ortadan ikiye ayırdı ve tüm iç organlarını bahçeye dizdi. Ailenin üçüncü üyesi ise en garipleri. Kızıl saçlı ve çilleri var, kendisi liseye gidiyor belki görmüşsündür. 17 yaşındaki kızın adı Veronica. Kendisinin oldukça güçlü panik atakları var ve insanı korkudan öldürebilir. Daha deminki çığlıkta ona aitti, gene panik ataklarından birini geçiriyor olmalı. Kendisinin panik ataklarının sebepleri belli değil. Birden bire oluveriyor işte. Boğazı yırtılana kadar çığlık atıyor ve göz pınarlarından kan sızmaya başlıyor. Kulaklarından da geldiğini söylüyorlar. Ben hiç görmedim, bir kere okulun ortasında geçirdiği için okulda tamamen dışlanıyor. Panik ataklar nasıl geçiyor dersen, ailesi küveti buzla doldurup onun içine yatırıyorlar. Garip tarafıysa bir insan o buzun içinde yarım saatten fazla kaldı mı ilk komaya giriyor ve ardından şoka girerek ölüyor. Bu kızsa yaklaşık 6 saat buzun içinde yatıyor, uyandığında ise hiçbir şey olmamış gibi buzun içinden kalkıyor ve hayatına devam ediyor. Bembeyaz ölü cildini görürsen zaten direkt gariplik olduğunu fark edersin. Ailenin büyük kızını daha önce sadece bir kere gördük. Bu yüzden nasıl bir karakteri olduğunu bilmiyoruz. Oldukça güzel bir kız. Tıpkı Veronica gibi kızıl saçları var. 20 yaşlarında, adı Wesley. Bunları duyduğuna göre dikkatli ol Bayan Courtney. Bu aile kasabamızın laneti. Onlara git deme cesaretini gösteremiyoruz. Ama kendimizi onlardan soyutluyoruz tıpkı onların yaptığı gibi. Oğlun haftaya okula başlıyor. Onu uyar o aileden uzak dursun. Sonucunuzun Bay Pablo'nun köpeği gibi olmasını istemeyiz. Evin yakınından dahi geçmeyin. Siyah ve garip giyinmiş insanlardır. Ve tek tük kasabaya inerler. Çığlıklara kulak asmayın, sık sık olur. Kız genelde çığlıklardan 7 saat sonra kasaba parkına iner ve defterine bir şeyler karalar. Çığlığı duyduktan 7 saat sonra parkta kimseyi bulamazsınız. Çünkü kız indiyse, annesi de hemen ardından gelir. Dikkatli olun Bayan Courtney. Onlar şeytan.''
Yaklaşık yarım saattir konuşan Bayan Bianca sonunda anlattığı korkunç hikayeyi bitirmişti. Oldukça ciddi ifadesini sözü bitince bozmuş, yüzüne bir tebessüm yerleştirmişti. Çayları tazelemek için yerinden kalkarak Bayan Courtney'i buz kesmiş bedeniyle yalnız bıraktı. Bayan Courtney hayatında hiç bu kadar korkmamıştı. Elinde olsa kaçıp giderdi. Genç oğlunu düşündü, biran önce ona anlatmalıydı. Hayvanları parçalayan lanetli bir aile vardı bu kasabada. Diğer herkes gibi onlardan uzak durmalılardı. Bayan Bianca çayları getirdi ve yudumlamaya başladılar. Kasabada huzursuz bir sessizlik olmuştu. Sanki tüm insanlar hikayeyi dinlemişti. Susmamak elde değildi. Bayan Courtney titreyen elleriyle çayı dökmemek için uğraşıyor, fincanı sabit tutmaya çalışıyordu. Esen rüzgar yukarıdaki malikenin havasını buralara kadar getirmişti. İnsanlar bu şeytanları nasıl yakacaklarını düşünüyorlardı. Belki de en iyisiydi eskisi. Bu aileninde yazın gelip kışın ölmesi gerekiyordu. Düzen bozulmuş, karanlık ruhlar serbest bırakılmıştı.
Sen, sen
Geliyor musun o ağaca
Üç kişi öldürdüğü söylenen
O adamı astıkları ağaca
Orada ilginç şeyler yaşandı
Ama daha ilginç olamazdı
Eğer biz gece yarısı buluşsaydık
Darağacında
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasta
Mystery / ThrillerSizin suçunuz değil, Ben zaten en başından bu lanetli ailede doğarak Göğüs kafesime saplı olan bıçağın acısını çekmeyi kabullendim