Çayımı içerken telefonumu çıkarıp masanın altından Celine'e acil durum mesajı attım. Hemen beni ara ve acil bir iş çıkmış gibi yap. Telefonu cebime koymamdan bir saniye sonra çaldı. Yavaşça çıkardım ve arayana bakıyormuş gibi yaptım. Sonra da açtım.
"Umarım acil bir şeydir yoksa bu telefonu sana ödetirim, Celine." dedim sinirliymiş gibi bir tonla. Celine karşıdan bir şeyler zırvalarken Wren bana merak ve üzüntüyle bakıyordu. Gideceğimi anlamıştı. "Hasar nedir?" dedim. Celine alakasız bir şeyler zırvaladı. "Pekâlâ, geliyorum."
Ayağa kalkıp telefonu kapattığımda Wren bana sıkıntıyla dudak büzerek baktı. "Ne olmuş?"
"Brett," dedim bıkkın ifade numarasıyla. "Evime adam göndermeye çalışmış. Gitmek zorundayım." Aniden uydurduğum yalana şaşırmamıştım çünkü bu konuda çok iyiydim.
"Ah, pislik herif!" diye söylendi Wren. Asla ağzını fazla bozmazdı. Dudak büzüp düşünür gibi yaptı ve sonra yeni bir teklif için ağzını açtı. Kendimi bıkkınca bakmamak için zor tuttum. "Bu hafta sonu bir yemek düzenleyeceğim. Katılmayacağından eminim ama yine de davet ediyorum. Seni herkesle tanıştırmak istiyorum."
Bir an pat diye reddedecektim. Ama sonra başımı hafifçe yana eğdim. "Gelmeyi denerim ama söz veremem." dedim özür diler gibi bir ifadeyle. Wren kafasını salladı. Her yere beni davet etmesinin tek nedeni arkadaş olmamız değildi. Beni bir tehdit olarak öne sürüyordu. Bana karışmaya kalkmayın çünkü Gangster Kraliçe benim arkadaşım...
Henry'ye veda etmek için hiçbir girişimde bulunmayarak kafeden çıktım ve limuzinime binip eve döndüm. Gojko kapıda beni karşıladığında ona kısaca başımı salladım. Hızlı adımlarda odama çıktım ve gece için kendimi dinlendirmeye alıp yaklaşık 3 saat uyudum. Gün ortasında uyumak en sevdiğim şeylerden biriydi.
Uyandığımda saat dokuza geliyordu. Üzerime uyumak için çıkardığım süiti tekrar giydim ve içten çelik yelek kuşandım. Akşam yemeği için mutfağa indim. Gojko yemek için kızarmış tavuk yapmıştı. Kırmızı şarapla birlikte, tadını çıkara çıkara yemeye koyuldum. Konuşacak kimse olmadığı için mutfağı toparlayan Gojko'yla muhabbet etmeye başladım. Ta ki o, eski evimin konusunu yanlışlıkla açana kadar...
"Ö-öz-zür di-dilerim, e-efendim!" diye kekeledi korkuyla. Sakinleşmek için kendimi o kadar sıktım ki bütün kaslarım şişti. Gojko bundan daha da korkarak tezgâha doğru geriledi. Gözlerimi kapayıp içimden 10'a kadar saydım. İşe yaramayınca vazgeçip şarabımdan büyük bir yudum aldım. Gojko konuştukça sinirleneceğimi bildiğinden sessizce beni izliyordu. Her hareketime dikkatlice bakıyordu ve o an Gojko'yu kaçtığım o evden buraya getirmek konusunda hata edip etmediğimden emin olamadım.
Ben daha sakinleşememişken arkadan adım sesleri geldi. Bir an ortamı fark ederek duraksadı ve sonra devam ederek görüş alanıma girdi. Gelen sağ kolum Celine'den başkası değildi. Ancak o, bu ortama girmeye cesaret edebilecek kadar iyi ve cesurdu. Kimse ben sinirlendiğimde yanıma yaklaşmak istemezdi. Celine bu yüzden sağ kolumdu.
"Patron, bu geceki görüşmeye Tracie'yi mi görevlendireceksin, Barbara'yı mı?" derken sesi sanki sinirimi yok etmek için büyük bir çaba harcarmış gibiydi. Dikkatimi başka bir şeye vermemi sağlamaya çalışıyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapatıp açtım. Ona kıvraklıktan uzak bir şekilde döndüm. "İkisini de istemiyorum. Bu gece amacımız büyük. Sen benimle geliyorsun. Gizli destek grubu için Helen'a da haber ver. Karşı taraf büyük iş çıkarabilir."
Celine başını salladı. "Patron, ben senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordu tereddütle.
Başımı iki yana salladım. "Şimdi değil," dedim. "Şimdi istersen alacağın tek cevap hayır olacaktır. Tereddütsüz."
Başını sert ve erkeksi bir hareketle sallayıp burnunu çekti. Sonra da beni yemeğimle bırakıp Amerikan tarzı mutfaktan çıktı. Gojko hâlâ hareketsiz bir şekilde durup bana bakıyordu. Ona sinirimin geçtiğini göstermek için gözlerimi kapatarak başımı salladım ve ağzımı şaklattım. Yavaşça nefesini verip işine döndü. Ben de yemeğime...
Yemek yedikten yaklaşık yarım saat sonra saçımı sıkı bir topuzla tutturmuş ve vamp bir makyaj yaptırmış bir şekilde evden çıktım. Helen'ın gizli destek kuvveti hazırdı. Celine'in adamları da öyle... Yavaş ve sert adımlarla Celine'in yanına ilerledim. Beni başıyla selamlayıp şöyle bir süzdü ve beğeniyle dudak büzdü.
"Helen'in ekibi için bekleme yeri ayarladın mı?" diye sordum. Başını sallayıp elindeki haritayı -gideceğimiz semtin ayrıntılı haritası, her semtin haritasına sahiptik- önüme tutarak konuşmaya başladı.
"Biz burada olacağız," dedi kırmızı noktalardan büyük olanı göstererek. "Helen için de uygun yer, üç tane düşündüm." Küçük kırmızı noktaları işaret etti. "En gizlisi en uzaktaki ama diğerleri de kötü değil." dedi.
"Arabayla beklesinler," dedim en uzak yeri işaret ederek. "Mikrofonu da ben takacağım." Celine başıyla onaylayıp mikrofonu almaya gittiğinde Helen'ı yanıma çağırdım.
"Evet, patron?"
"Adamlarınla beraber arabada hazır bekliyor olacaksın ve sana söylediğimde de hemen geleceksin." Helen başını salladı. "Hata istemiyorum, Helen. Mükemmel çalışacaksın." Yeniden başını salladı.
Celine yaka mikrofonuyla geri dönüp onu ceketimin iç kısmına taktıktan sonra Helen'la konuştu ve arabalara binip yola çıktık. Gittiğimiz yer, benden gizli bir şekilde uyuşturucu satın alabileceğini sanan bir geri zekâlının alışverişini yapacağı yerdi. İstihbaratını iki gün önceden almıştık. İşi bozmaya, daha doğrusu insan öldürmeye gidiyorduk. İki farklı ekip olacağı için gizli destek kuvveti götürüyordum ama muhtemelen onlara gerek olmayacaktı zaten.
Alışverişin yapıldığı yere geldiğimizde tüm adamlar yabancı arabaya bakmak için döndü. Karanlıkta tam seçilmese de iki tarafın da yabancı arabanın karşı tarafa ait olduğunu düşünerek baktığına emindim.
Arabadan ciddi, sadist ve alaycı bakışları bir araya getirebildiğim bir ifadeyle indim. Topuklu ayakkabımın çakıllarda çıkardığı ses, gecenin ve insanların sessizliğinde duyulan tek şeydi. Ne bir cırcır böceği, ne de başka bir şeyin sesi vardı. Şimdi... sadece ben vardım.
Bu bölüm biraz kısa oldu ama ancak buradan kesebilirdim. Diğer bölüm çatışma olacak ;) Multimedia: sadist gülümseme <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Girls Don't Cry
AzioneKadınlar sevmedikleri adama hiç acımazlar. -Alexandre Dumas Kadınlar güzelliği unuttukça, nefret etmesini öğrenirler. -Nietzsche Hayat işlerinde kadın kalbi, erkek kafasından daha akıllıdır. -G. Gardony Tanrı kadınları erkekleri evcilleştirmek için...