~2~

251 99 8
                                    




Benim zaten aklıma nasıl gelmemişti ki? Bunu başka kim yapabilirdi ki?Bunu yanına bırakmayacağım diye açıkca tehdit etmişti beni.

Hızlı adımlarla kızların yanına gittiğimde "Sen yaptın" diye bağırdım.

Kız, yavaş hareketlerle sandalyeden kalkıp gülerek "hırçın kızımız iftiraya da başlamış" dedi. "Senin yüzünden okuldan atıldım ben, bunun intikamını almayacağımı mı sanıyorsun? Mahvedeceğim kızım seni!"

Annem kolumdan tuttu ve "Yeter bu kadar Eylül" diyerek uzaklaştırmaya çalıştı. Nasıl bu kadar tepkisiz olabiliyordu anlayamıyorum. Annem kolumdan tutup beni kantinden çıkarırken son kez arkama dönüp "bu burada bitmedi" diye bağırdığımda "sen bunu hakettin" diye karşılık verdi.

Öfkeden duramıyordum ve intikamımı bir şekilde alacaktım. Hızlıca merdivenleri çıkıp öğretmenler odasına yöneldim,annem arkamda topuklularıyla bana yetişmeye çalışıyordu. Benim ise sinirliyken yavaş yürüme gibi bir huyum yoktu.

Öğretmenler odasına geldiğimizde anneme durmasını söyleyerek içeriye girdim. Babamın arkadaşı beni gördüğünde babama beni işaret etti.

Bana döndüğünde, yanıma gelerek "sana evden çıkmamanı söylemedim mi? Ne işin var senin burda?" söylediklerine aldırmadan "bir dışarı gelir misin? " dedim.

Kolumdan tutup beni dışarı çıkardığında bizi bekleyen annemi gördü. Anneme burada babamı yumuşatma rolü düşecekti çünkü bu işi kavgasız halletmek istiyordum.

Babam kaşlarını çatarak "ne oluyor" diye sorduğunda annem iç çekerek "seninle konuşacaklarımız var " dedi. Babam biraz sessizliğin ardından annemin bir şey söylemesine izin vermeden "müdüre haber vereyim, okulda konuşacak değiliz ya " deyip hızlıca merdivenlerden indi.

Babamın yanında olsaydım ne olacaktı ki? Okumayarak ne yapabilirdim, disiplin cezalarım yüzünden devlet okuluna gidemiyordum. Özel okula burslu gidebilirdim aslında ama o muameleye alışamazdım ve annemin de buna izin vereceğini düşünmüyordum. En mantıklı olanı annemle yaşamıma devam ettirmekti. Daha önce 2 ya da 3 kez gördüğüm dedem, dayım ve kuzenim Doruk ile yaşamak nasıl olacaktı bilmiyordum.

***

Araba büyük bir kapının önünde durmuştu. Annem bana dönüp "evimize geldik" dedi gülümseyerek.

Buna nasıl alışacaktım bilmiyorum. Bu şehire, insanlarına, eve, daha doğru dürüst tanımadığım ama birlikte yaşayacağım insanlara..

Babam ve annemin konuşması olumlu sonuçlanmıştı. Babam artık hırçın bir kız olduğumu, benimle uğraşmakta zorlandığını ve son olay sonucu eğitimim için bunu zaten gerekli olduğunu söyleyerek gitmeme izin vermişti. Yıllar önce annemin onca uğraşlarına rağmen beni bırakmayan babam, şimdi bunun zaten gerektiğini söylüyordu.

Arabadan indiğimde annem koluma girdi ve eve ilerledik. Kapıda duran yaşlı adam kapıyı açtığında bahçenin içine girmiştik. Ev fazlasıyla ihtişamlı görünüyordu. Biraz daha ilerlediğimizde dedemin, dayımın ve Doruğun kapıda bizi beklediğini gördüm.

Yanlarına gittiğimizde, dedem "hoşgeldiniz kızlarım" diyerek ikimize birden sarıldı. Sırayla Doruğa ve dayıma sarıldığımızda içeriye geçtik. Salona girdiğimizde içeri taraftaki masada kahvaltının hazır olduğunu gördüm. Sabah ki mısır gevreği alışkanlığıma vazgeçeceğime inanıyordum.

Dedemin "haydi kahvaltıya" demesiyle hepimiz masaya yöneldik. Herkes masadaki yerine oturduğunda bende annemin yanındaki boş sandalyeye sinmiştim.

Dayım bana bakarak "geç de olsa artık bizimlesin Eylül, hoşgeldin dayıcım " dediğinde gerçekten samimiyetini hissetmiştim.

Kahvaltıyı sohbet ederek geçirmiştik. Kafamda onları tanımadığım için bir dolu soru işareti vardı. Kahvaltıda bunun yarısını kafamdan silmiştim. Dedem ve dayım sıcakkanlıydı ayrıca geldiğim için de sevinmişlerdi. Bu gerçekten şaşırtıcıydı çünkü ananem, babamla annemi ayırmak için elinden geleni yapmıştı ve beni de kabullenmemişti. Annem ve babamın ayrılmasında ki en büyük etken de oydu zaten. Hayatımın mahvolmasına neden olan kadın..

Ama ananem 5 yıl önce kanser yüzünden vefat etmişti. Doruk ile küçükken iyi anlaşırdık, bunun nedenini çocukluğa vururdum hep. Şimdi ise fazlasıyla çökmüş durumdaydı.

Çünkü o da 2 yıl önce trafik kazasında annesi ve abisini kaybetti, hala üzüntüsünü atlatmış değil. Evdekiler de hala iyileşmiş değil çünkü 3 yıl arayla sevdiklerini kaybetmişler.


Kahvaltımızı bitirdiğimizde annemle birlikte benim için hazırlanmış olan odaya geldik. Kapıda durduğumuzda "Eylül bu odayı geçen sene hazırladım.Sen, benim her zaman aklımdaydın gerçekten. Sözümü hiç unutmadım o günden beri. Ama telafi edicem, inan bana" dediğinde gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Dayanamayıp ona sarıldım ve biraz böyle durduk.

Annemi affedememe gibi birşey yaparsam ona haksızlık ederdim, onu anlıyordum. Kollarımı ondan çektiğimde gözlerini silip bana döndü ve daha şimdi ağlayan kişi o değilmiş gibi "hadi bakalım beğenecek misin " deyip odanın kapısını açtı.

Odaya baktığımda, gerçekten muhteşemdi. Zevkim dışında olan birşey yoktu. Havuza açılan büyük pencereler, boydan boya uzanan kitaplıklar, film izlemek için ayrılmış minderli şirin bir alan. Burası tamamen bana aitti, huzur dolu bir odam vardı ve bana değer veren bir ailem..



1 hafta sonra

Aynanın karşısına geçtiğimde, seçimim için kendimle tekrar gurur duymuştum. Son olarak makyajımı yaparken odaya annem ve Doruk girmişti. Benim giydiğim siyah elbisenin aksinine cıvıl cıvıl bir elbise tercih etmişti. Doruk ise siyah takımı içinde oldukça ciddiye karizmatik duruyordu.Annemin ve Doruğun ısrarı üzerine bir aile dostumuzun düğününe gidiyorduk.

Aslında düğünlerden nefret ederdim ama ısrarlar üzerine şuan kendimi hazırlanırken buluyordum.

Hazırlanmamı bitirdiğimde Doruk ikimize bakıp "Hadi kızlar gidiyoruz" dedi. "Ve bu arada siyah yakışmış " deyip göz kırptı ve odadan çıktı .
Doruğu çok bekletmemek için onu ardından odadan biz de çıktık. Üstüme askıdan siyah bir mont aldığımda bahçede bizi bekleyen arabaya ilerleyip bindiğimizde yol aldık.

Düğünlerden ve kalabalıktan oldum olası nefret etmişimdir. Şimdide burada olduğum için sıkıntıdan lanetler okuyordum. Doruk bu düğüne gelmeme o kadar ısrar etmesine rağmen şuan telefonuna gömülmüştü. Annem arkadaşlarıyla konuşuyor, dedem ve dayım ise ortalıkta gözükmüyordu.Bu düğüne ısrarla getirilmiştim ama resmen boş boş oturup etrafı seyrediyordum.Hah,çok güzel.

Annem konuşmasını bitirip yanımıza geldiğinde biraz oturduktan sonra yanımıza bir aile geldi. Herkes selamlaştıktan sonra -annemin arkadaşı olduğunu düşündüğüm kadın- bana ve anneme şaşkınca bakarak annemin gülümsemesiyle bana döndü ve "Sen Eylülsün dedi" annem başıyla onu onayladığı da bana sarılıp "çok büyümüşsün ben seni hep annenin anlatmasıyla biliyorum ve birde fotoğrafların var" dediğinde karşılık olarak gülümsedim.

Kadının 2 tane oğlu vardı, birisi bizim yaşlarımızda diğeri ise ondan büyük olduğu belliydi. Küçük olan sürekli sahneyi izliyordu burayla ilgilendiği bile yoktu.

Annesinin bana bu kadar ilgi göstermesi dikkatini çekmiş olacakki bize dönüp "bu kadar abartmana gerek yoktu " dedi. Annesi ona dönüp "Yalçın lütfen " diye onu uyardığında omuz silkip sahneyi izlemeye devam etti.

Bizden büyük gözüken oğluna baktığımda göz göze gelmiştik ve utançla kafamı başka yöne çevirdim. Orkestra çalmaya ara verdiğinde masada sürekli sahneyi izleyen çocuk "yeter bu kadar"deyip koşar adımlarla başka bir masaya yöneldi.

Vote ve yorum olduğu takdirde diğer bölümleri yayınlayacağım

DemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin