sixteen

1.5K 101 50
                                    

"Durun yalvarırım ! Kyoung !"

"Git buradan bebe. Kyoung ve bizim aramızda bu !"

"KYOUNG LEE ! KENDİNİ SAVUNSANA APTAL !"

"Neden buradasın Baekhyun? Siktir git şuradan."

O sırada güçlü bir fren sesiyle siyah bir araba parkın orada durdu. Sonra içinden, Jongin indi ve koşarak kavganın arasına girdi. Tabii Baek çırpınmayı bıraktı ve, Jongin'e baktı.
O...
Hayallerinden bile daha iyiydi.
Hayır.
Çok daha iyiydi !
O bir Heykeldi adeta.

"Kim Kyoung Lee, iyisin değil mi ? Baek orada duracağına yardım et."

"Pa-pardon."

Range Rover'ın ( (≧∇≦)/ ) arka kapısını açarken hala Jongin'i izliyordu. Ama kendisinin aksine, o suratına bakmamıştı bile. Baekhyun Kyoung Lee'nin yanına oturdu ve onun yaralarını inceledi.

"Çok kötü görünmüyorlar Kyoung. Eğer istersen, ben iki dakikada halledebilirim. Ama yine de ağabeyin ve sen bilirsiniz."

"Senin halledebileceğin bir şey mi ? Yaralar çok fazla, suratı kan içinde baksana."

"Evet, evet ama sadece çok fazla yarası olduğu için. Ufak çizikler o kadar. Eminim temizlediğimde ve batikonla gerekli müdahaleyi yaptığımda bir haftaya geçer. Hastanede de bundan farklı bir şey yapılmayacak."

"Sağlık lisesinde mi okuyorsun sen bu ne bilgi ?"

"Alışkınım diyelim. Pansuman işlerine."

"Peki öyle diyelim. Ama bunu sonra sorarım."

"Sor, hyung."

Kyoung Baekhyun'un gözlerinin içine baktı. O ağabeyine karşı bir takıl duygular besliyordu bunu gözlerinden görebilirdiniz.
Ama ağabeyi ona karşı ne hissediyordu bunu anlayamıyordu.

"Teşekkür ederim Baekhyun."

"Ne için Kyoung ?"

"Orada dayak yerken sana kaç kere gitmeni söyledim ama sen gitmedin."

"O-oh..."

Kyoung Lee ağabeyinin de tepkisini ölçmek için, Baekhyun'un dudaklarına yaklaştı. Jongin fren yapıp duracakken Baekhyun'un Kyoung Lee'yi ittiğini fark etti.

"Teşekkür öpücüğüne gerek yok Kyoung Lee."

"Sen bilirsin. Teklif var ısrar yok."

Jongin Baekhyun'un da tarifleriyle nihayet eve geldiğinde, içinde anlamlandıramadığı bir duygu vardı. Zaten Baekhyun yanlış anlamasın diye dakikalardır ona bakmıyordu ve bu onu eksik hissettiriyordu.
Kyoung Lee'yi koltuğa oturtup, yanına kendini attı.

"Sen kilo mu aldın ?"

"Jongin salak mısın ?"

İki kardeş konuşurken Baek ilk yardım çantasını aldı ve aşağı indi. Kyoung'un yanına oturdu ve yaralarına müdahale etmeye başladı. Tabii Kyoung Lee gözlerini sıkıca kapatmış acıyla mırıldanırken, Jongin Baekhyun'u seyrediyordu. Siyah saçları çok yumuşak görünüyordu, bir ara Jongin parmaklarını saçlarına geçirip dağıtmak istedi ama sonra, onun kardeşine pansuman yaptığını hatırlayıp iç çekti. Elleri çok narindi. Kendininkilerin aksine. Pansuman nihayet bittiğinde, Baekhyun gülümsedi. Ve bu gülümseme, Jongin'in neredeyse kalbini durduracaktı.

"Size kalın demek isterdim ama, üvey ağabeyim eve gelmek üzeredir. Ve biraz sorunlu biri. Sizi rahatsız etmesini istemiyorum."

"Zaten kalmayacağız. Hadi Jongin. Gidelim."

"Arabaya gidebilecek misin ?"

"Suratıma pansuman yapınca ayağımın incinmesi geçmedi. Aptal."

"Ağabeyinim ben senin doğru konuş hergele."

"Her neyse."

"Hyung, ben sana yardım ederim. Kyoung'u götürmen için."

"Bu cüsseyle mi Baek ?"

"Ne varmış benim cüssemde ? Aman. Git kendin götür kardeşini. Kyoung Lee, tüm ağırlığını ver şu kara kuru varlığa."

Kapıyı açtıklarında karşılarındaki uzun boylu bedene baktı Baekhyun ve yutkundu.

"Hoşgeldin h-hyung."

"Hoşbuldum minik kardeşim."

Wrong NumberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin