Wrong Number

twenty nine

Bae;
Hyung !
Kapıya çık~

Siz;
Niye ?

Bae;
Sana bir hediye bıraktım.

***

Jongin kapıyı açtığında kapının önündeki kutuyu gördü. Etrafa baktı. Muhtemelen Baekhyun buralarda bir yerlerdeydi. Hediyeyi alıp içeri girdi. Paketin içindeki pastayı gördüğünde gülümsedi ve Baekhyun'u aradı.

"Efendim hyung ?"

"Sen mi yaptın bunu ?"

"Evet hyung."

"Şu an sana öyle çok sarılasım var ki Baekhyun..."

"J-jongin hyung... B-ben kapının önünde-"

Jongin Baekhyun'un cümlesini tamamlamasına izin vermeden kapıyı açtı ve sarı saçlı çocuğu sıkıca sardı.

"Baekhyun..."

"Hyung ?"

"Seni seviyorum."

"N-ne ?"

"Seni çok seviyorum. Hatta öyle çok seviyorum ki... Böyle alıp seni kalbimin içine koyup herkesten saklayasım geliyor."

"Kalbine girmek için çok büyüğüm hyung..."

Baekhyun gülerek söylediğinde Jongin bir gülüşün böylesine huzur verebileceğini bilmiyordu.

"Bir daha gül."

"Oh... Tamam."

Kısa olan o güzel gülümsemesini tekrardan sergiledi. Jongin ona doğru eğildi ve sevgisini tamamıyla hissettiren bir öpücük verdi.

Tabii tüm bunlar olurken, Jongin onları arkada ağlayarak izleyen Kyungsoo'dan habersizdi.

"Baekhyun-ah... A-ağabeyin kızacak. Geç kalıyoruz."

Diye seslenip varlığını belli etti.

"Geldim hyung-nim !"

Baekhyun, Jongin'e son kez el salladıktan sonra gülümsedi ve Kyungsoo'ya sarıldı.

Kyungsoo'nun kalbinde kopan fırtınalardan habersizce.