2 gün sonra
Kabussuz geçen ikinci günümdeydim. Her şeyin harika olması gerekiyordu. İşe gidip günümü masa başında oturup oyun oynayarak geçirmek ve patron geldiğinde "çalışıyorum efendim" demem gerekiyordu. İş çıkışında arkadaşlarımla takılmalı ve ardından eve gelip horul horul uyumam gerekiyordu. Ama değildi. Nedenini bilmediğim şekilde mutsuzdum. Biraz..eksik hissediyordum. Bir şeyler eksikti evet, ama ne olduğunu bilmiyordum. Hiç bir şeyden zevk alamaz hale gelmiştim. Bunu söylemek beni korkutsa da ben Hoseok'u özlemiştim. Hayır, bu özlemekten çok daha fazlaydı. Sadece ağlamak istiyordum. İçimde büyük bir ağlama hissi vardı ve tek istediğim Hoseok'a sarılıp ağlamaktı.
"Hey Jimin! Yine oyun mu oynuyorsun sen?"
Bilgisayarın ekranına bakıp daldığım düşüncelerden patronumun sesiyle sıyrıldım.
"H-hayır efendim. Makale yazıyordum."
Patron bir kaç kez beni süzüp ifadesiz bakışlarıyla yanımdan ayrıldıktan sonra diz üstü bilgisayarın ekranını kapattım ve çantamı topladım. "Hakyeon, dostum. Beni bugünlük idare edebilir misin? Mesaim iki saat sonra bitiyor ama ben iyi hissetmiyorum. Eve gitmeliyim."
Hakyeon başını bilgisayarın ekranından kaldırmadan elini salladı ve "tamamdır dostum!" diye mırıldanarak işine devam etti. İş dediğime bakmayın, muhtemelen porno izliyordur. Yine.
Şirketten ayrılıp hafif esen rüzgarda evime doğru yürümeye başladım. O sırada yanımda hissettiğim gürültüyle bakışlarımı sağa çevirdim ve bir grup serserinin yere yatırdıkları çocuğu tekmelediklerini gördüm. Şu an boka batmamak için bunu görmemiş gibi yapıp evime doğru yürümem gerekiyordu değil mi? Ama ben Jimin'dim işte. Her şekilde başımı belaya sokabiliyordum. Şimdi gidip kavgaya karışacağım gibi..
Sırt çantamı kaldırımın köşesine bırakıp kavgaya doğru ilerledim. Tahminimce benden küçük kişilerdi, ama bu kimin umurundaydı ki?
"Neden onu rahat bırakmıyorsunuz sizi serseriler?"
Fazla mı iddialı olmuştu? Kesinlikle. Lanet olası çenemi kapalı tutmalıydım!
"Bu seni ne ilgilendiriyor bücür?"
Ve işte, damarıma basılmıştı.
"Sen kime bücür diyorsun serseri!"
Çocuğa geçirdiğim yumrukla diğer arkadaşları geriledi. Yerde yatan çocuğa kaçması için yol verdiğimde sendeleyerek kaçtı. Ufak olabilirdim ama kesinlikle güçsüz değildim. Bu nedenle karşımdaki çocuğa bir yumruk daha geçirdim ve yere düşmesini sağladım. Diğer iki çocuğa doğru hamle yaptığımda yerdeki çocuk ayağa kalktı ve yumruğunu yüzüme geçirdi. Hissettiğim ufak acıyla dudağımın patladığını anlamam zor olmamıştı.
Çok geçmeden iki çocuğu yere serdiğimde öbürü kaçmıştı. Korkaklığına karşı gülümseyip çantamı kaldırımdan aldım ve yoluma devam ettim. Hiç bir şey olamamış gibi.
Binaya ulaştığımda içeri girdim ve asansörün düğmesine basıp gelmesini bekledim. Kapı açıldığında asansöre bindim ve sekizi tuşladım. Asansör yavaşça yukarı çıkarken gözüm aynadaki yansımama takılmıştı. Kan dudaklarıma ve yanağıma bulaşmıştı. Kaşlarımı çatıp asansörün yukarı çıkmasını bekledim. Eve gidip iyi bir duş almak istiyordum.
Asansör beşinci katta durunca kapısı açıldı. Kafamı kaldırıp asansöre binen kişiye baktığımda kalbimin ne ara bu kadar hızlandığını anlayamamıştım.
"Hoseok"
Fısıldamamı duyan Hoseok asansörün kapısı kapanınca bana döndü. "Sizi tanıyor muyum?"
Ne?
Gözlerimi ondan ayırmadım ama sorduğu soruya da cevap vermedim. Beni unutmuştu.
"Ah, tanıdık geliyorsunuz. Dükkana gelip parasını ödedikten sonra tavuk siparişi veren siz olmalısınız. Eve geldim ama kimse yoktu. Buyrun."
Hoseok tavukları elime tutuşturduğunda gülümsedi. O sırada kapı açıldı. "Afiyet olsun. Ve geçmiş olsun efendim" Hoseok önümde eğilip asansörden indiğimde kapı kapandı.
Beni unutmuştu.
Beni hatırlamıyordu.
Nedenini bilmediğim bir şekilde gözlerim dolmuştu ve ağlamak istiyordum.Kafamı asansörün duvarlarına bir kaç kez vurdum. Cidden ağlamak istiyordum. Bu olay canımı neden bu kadar yaktı bilmiyordum ama yakmıştı işte. Canım yanıyordu.
Elimdeki tavuk poşetine bakıp gözümden bir kaç damla yaşın akmasına izin verdim. Ardından başımı yerden kaldırdım ve başka yöne baktım. Ağlamamalıydım. Ağlamak için bir sebebim yoktu.
Asansör sekizinci kata geldiğinde hızla asansörden indim ve eve girdim. Elimdeki tavuk poşetini çantamla beraber salona bırakıp banyoya girdim. Uzun bir duş iyi gelebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Midnight Nightmare // JiHope
Short Story❝Sadece Bu Seferlik Uyumama İzin Veremez Misin?❞ |Tüm Hakları Jimin'in Kâbuslarında Saklıdır|