1.3

1K 150 47
                                    

"Tanrım, Jimin! Leş gibi kokuyorsun"

Hakyeon odamın kapısını aralayıp içeriye girdiğinde kafamı yataktan kaldırdım.

"Eve nasıl girdin. Yada dur söyleme. Sadece beni yalnız bırak Hakyeon"

Hakyeon 'gerizekalı' türünden bir şeyler mırıldandıktan sonra yanıma geldi ve beni yere düşürdü.

"Git ve yıkan seni salak. Çürümüşsün!"

"Git burdan. Kendi kokumda boğulmak istiyorum."

Mırıldanmamın ardından yatağın üstündeki yorganı kendime çekip yerde uzandım. Göremesem bile Hakyeon'un göz devirdiğini biliyordum. En sonunda kıçıma tekme attı.

"Banyo yapıp oturma odasına gelmek için 20 dakikan var. Yoksa üst kattaki yaşlı teyzeye onunla dikiş dikmek istediğini söylerim."

Duyduklarımla hızla ayağa kalktım ve yağdan ağırlaşan saçlarımı geriye attım.

"Şunu 25 dakika yapalım. Hemen geliyorum."

---

Banyo yapıp giyindikten sonra Hakyeon'un yanına gelip koltuğa oturdum. O sırada kapı çaldı. Hakyeon telefonundan başını kaldırmadan "kapıya bakar mısın Jimin" diye mırıldandı. "Tavuk sipariş etmiştim."

Köşedeki yastığı Hakyeon'un kafasına geçirip söylenerek ayağa kalktım. O sırada aklıma iki saniye önce Hakyeon'un söylediği şey geldi.

"Tavuk sipariş etmiştim."

Ve Hoseok'un tavukçuda çalıştığı..

Sonra 'keşke' dedim. Keşke bunlar kapıyı açıp 32 diş sırıtan Hoseok'u görmeden önce aklıma gelseydi.

"Tavuklarınız geld- Oh, yine siz. Fazla tavuk tüketiyorsunuz bayım, daha dikkatli beslenmelisiniz."

Hoseok bana tavukları uzatıp gülümsediğinde kafamı kapıya geçirip orada ölmeyi diledim. O kadar güzel gülüyordu ki bayılacak gibi hissediyordum. Bu nedenle teşekkür edip parayı uzattıktan sonra kapıyı hızla yüzüne kapattım. Aksi taktirde her an boyuna atlayabilirdim.

Elimdeki tavuk poşetiyle salona geçtikten sonra tavukları Hakyeon'a fırlattım. 

"Benim bir yere gitmem gerek. Sen ye, ve ben gelinceye kadar bir yere ayrılma. Erken gelmeye çalışacağım."

---

Bunu yapmalıydım. Neden bilmiyorum ama yapmam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Yaparsam kaybedecek hiç bir şeyim olmazdı. Bu nedenle yapacaktım. Asopos ile konuşacak, ve bedeli ne olursa olsun ondan Hoseok'un beni hatırlamasını sağlayacak bir şeyler isteyecektim.

Evden çıktıktan sonra kapının önünde durdum ve gözlerimi kapatarak büyülü ormanda olduğumu hayal ettim. Ardından gözlerimi açtım ve kendimi mor bir ağaç kavuğunun altında buldum. Yavaşça ileriye bir adım attım ve etrafıma bakınarak yürümeye başladım.

"Asopos!"

Ses gelmeyince daha yüksek sesle bağırdım.

"ASOPOS!"

Tekrar bağırmak için ağzımı açtığım sırada bir el ağzımı kapattı ve beni ağaca yaslayarak kısık gözleriyle bana baktı.

"Zeus aşkına susar mısın artık! Uyumaya çalışıyordum!"

Asopos benden ayrılıp bir kaç adım geriledi.

"Ne istiyorsun Morpheus?"

Ellerimi önümde birleştirip dudaklarımı büzdüm. Sevimli olmalıydım. 

"Senden minicik, küçücük bir iyilik istiyorum dünyanın en yakışıklı orman perisi~"

Sesimi incelterek söylediğim şeyle Asopos kaşlarını çattı ve midesini tuttu.

"Sanırım kusacağım."

Gözlerimi devirdim. Sanırım aegyo yapmak pekte iyi bir fikir değildi.

"Bak Asopos, Buraya getirdiğim bir çocuk vardı hatırlıyor musun? Kabuslarıma girdiği için beni kurtarmanı istemiştim."

Asopos başını sallayınca devam ettim.

"O şu an beni hatırlamıyor ve ben, şey. Yani bilirsin, unutulmayı sevmem ve demek istediği-"

"Onu seviyorsun"

Cümlem Asopos tarafından bölünürken gözlerimi irileştirerek ona baktım.

"Ne saçmalıyorsun sen! Onu sevmiyorum!"

"Sana tek bir şartla yardım ederim Morpheus. Ondan hoşlandığını itiraf et."

"Bu asla olmayacak!"

---

"Ondan çok hoşlanıyorum Asopos"

Asopos'un bana verdiği yaban otu sayesinde içimden geçenleri istemsizce söylemek zorunda kalmıştım. Yani deyim yerindeyse tükürdüğümü yalamıştım. Ama şu an için bu sorun değildi. Bana yardım edecekti.

"Evet söyledim şimdi bana yardım et"

"Pekala"

Asopos parmağını şıklatıp avucunun içinde mavi bir şişenin belirmesine sebep oldu. 

  "Bunu çilekli donutun içine dökmeli ve ona yedirmelisin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  "Bunu çilekli donutun içine dökmeli ve ona yedirmelisin. Böylece seni hatırlayacaktır." 

Ne?

"Bu ne saçma bir şey böyle. Çilekli donut da neyin nesi?"

Asopos omuz silkti.

"Ve unutma velet. Bu bir aşk iksiri değil. Yani eğer o senden hoşlanmıyorsa senden hoşlanmasını bu iksir sağlamaz. Bu sadece unuttuğu anıları geri getirecek o kadar."

Kafa sallayıp elinden mavi sıvının dolu olduğu şişeyi aldım. Şimdi tek yapmam gereken Çilekli donut bulmak ve onu Hoseok'a yedirmekti. 

"Hey baksana Asopos. Diyorum ki, acaba elini şıklatıp bir çilekli donut yaps-"

"Kaybol Morpheus!"

"Peki efendim."

---

Bu bölümü hangi kafayla yazdım bilmiyorum. Sadece, yazdım işte.

Midnight Nightmare // JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin