II.BÖLÜM

94 5 0
                                    

''SIRP DESPOTLUĞU''



''Miloş'u buraya çağırın !''


''Emredersiniz efendim.''



Muhafız saraydan dışarıya çıkarak halkın arasına karıştı. Mis gibi baharat çeşitleri ile kokan pazarların, ahşap kaplamalarla süslenmiş evlerin ve sert zemine sahip kaldırımların arasından Sırp muhafızı hızlı adımlar ile ilerliyordu. Bir müddet yürüdükten sonra sağa dönen bir patika yola saptı. İnsan sesleri git gide azaldığına göre çarşıdan uzak bir yere gidiyordu. Patika yol boyunca sessiz adımlarla ilerledi. Sonra sola dönerek kestirme bir yola girdi. Az sonra iki katlı mavi bir evin önünde durdu. Kapı önünde dört muhafız bulunmaktaydı. Ağır ağır onlara yaklaşarak;



''Knez Lazar kardeşi Miloş'u sarayına çağırır.''


''Kendisine haber edeyim bekle burada''



İçeriye giren muhafız elma ağaçları ile donatılmış bahçenin arasından geçerek evin arka tarafına doğru yöneldi. Miloş orada iki arkadaşı ile sohbet ediyordu. Muhafız usulca yaklaşarak;



''Efendim; Knez Lazar sizi sarayına çağırıyor. Bir muhafız gönderilmiş.''


''Knez Lazar'ın benimle bu saatte ne işi var ki ?''


''Gelen muhafız herhangi bir bilgi vermedi efendim.''


''Tamam; hazırlanın gidiyoruz.''



Miloş; Sırp Despotluğu Kralı Knez Lazar'ın kardeşiydi. Boyu olabildiğine kısa ve çok genç; zekâsı paha biçilemez ve çok ilimli bir kişiliğe sahipti. Lazar çoğu akıl işlerinde kardeşine başvurur ve ondan ilim öğrenirdi. Strateji planı açısından da üstün bir yeteneği vardı. Çocuk yaşta okumaya önem vermiş ve buralara kadar gelmişti. Vakit kaybetmeksizin Lazar'ın sarayına doğru yol aldılar.



Rengârenk bahçelerle süslü sarayın önünde sayıca fazla muhafız duruyordu. Engin surların üzerinde konuşlanmış okçu birlikleri her an müdahalelere hazır bulunmaktaydı. Saray baştanbaşa sarı renge boyanmış ve görüntüsü muhteşem bir manzaradan ibaretti. Gün batımı sırasında rengi hafif turunculaşan sarayın görüntüsü bir hayli manzaraya renk katıyordu.



Gün batımının yaklaştığı sıralarda Miloş ve muhafızları sarayın kapısından girerek doğruca Lazar'ın avlusuna çıktılar. Sarayın iç bölümünde büyük bir avlu vardı ve çeşitli minyatürlerle süslüydü. Her bir arşında meşaleler yanılı duvarların göze batan kahverengimsi görüntüsü avlunun içerisini baştanbaşa güzelleştiriyordu.



''Beni emretmişsiniz Kral'ım.''


''Gel Miloş seninle konuşacaklarımız var.''



Lazar ve Miloş avlunun o uzunca koridorlarında yürümeye başladılar. Lazar sakin ve rahat rahat hareket ediyordu. Miloş ise şüpheli bakışlarıyla gözlerini Lazar'dan ayırmıyordu.



''Benimle hangi konuda konuşmak istiyorsunuz?''


''Bir konuda konuşmak değil de bana biraz akıl verme konusunda yardımına ihtiyacım var kardeşim.''


'' Sıkıntınız nedir Kral'ım.''


''Osmanoğulları balkanlardaki ilerleyişini sürdürmeye devam ediyor. Topraklarımızı tehdit ediyor ve topladığımız paralı askerler yeterli değil. Yapacak bir planım da yok bu yüzden sana başvurmakta fayda görürüm diye düşünmüştüm.''


''Size hizmet etmek her daim benim için bir onurdur efendim. Bir kardeşiniz olarak yanınızda bulunmaktan şeref duyuyorum.''


''Güzel. Bu sözleri her daim senden duymak beni bir hayli mutlu ediyor Miloş. Şimdi Osmanoğulları'nı balkanlardan sürecek bir taktik hazırlamanı istiyorum senden. Bir hafta sonra burada bu konuyu tekrardan konuşalım. O zamana kadar taktiği hazırlarsın umarım?''

FEDAİ "Bir Yıldırım Bayezid Romanı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin