III.BÖLÜM

106 3 0
                                    

KOSOVA CESET KOKUYOR



Herşeyimizi Muhammed Aleyhisselamın dinin sancağını yükseltmeye,


O'nun dinini bütün insanlara ulaştırmaya gayret ettik.


Dünyada yegâne gayemiz ve maksadımız;


Halisane olarak budur.


Sultan II. Murad Han

------ ------ ------

'' Kosova, 14 Haziran 1389 ''



Hırvat asıllı, Arnavut asıllı, Macar asıllı, Bulgar asıllı, Çek ve Yunan asıllı paralı askerlerden oluşan yaklaşık yüz bin kişilik Haçlı ordusu Kosova Ovasının eteklerinde belirdi. Rengârenk bayrakların 15 metrelik kalın mızraklarda taşınan flamaların ardında savaş boruları ve davullar çalıyor, kalabalıklar, düzensiz bir şekilde Kosova ovasının kuzey batısında yükseltilerden aşağıya doğru yürüyordu. Kosova Ovası'nın en güzel yanı ise kuzey sınırını kuşatan Golyak Dağları'nın serinletici havası ve çiçek kokusu ile hoş bir ortam sergilemesiydi. Haçlılar Ovanın Kuzey yamaçlarına büsbütün yerleşince, Karargâhlarından yükselen kızarmış et, alkol ve pis bir koku rüzgârında etkisiyle doğruca Osmanlı Karargâhının üzerine siniyordu. Daha beteri ise, yıkanmamaya yemin etmiş Katolik Kilisesinin keşişlerinin vücutlarından gelen koku vardı ki, Karatuğlar bunu çok iyi bilirlerdi.



Sultan Murad Han, rengârenk flamalarla diğerlerinden ayrılan merkez kuvvetlerin başında bulunuyordu. Ordunun sağ kanadında Veziriazam Çandarli Ali Paşa, sol kanadında ise Timurtaş Paşa bulunuyordu. Mehmet ise Vezir Ali Paşa tarafından Timurtaş Paşa'nın yanına Karatuğ olarak atanmıştı. Her zaman bir Karatuğ olmanın hayalini kuran Mehmet sonunda istediğini elde etmişti. Haçlılar Osmanoğullarının bu diziliş şekline bir türlü anlam verememişlerdi. Onlar için önemli olan bol içki ve eğlenceydi. Osmanlı merkez kuvvetlerinin killi volkan toprağıyla yaptığı zırh ve kalkanları pırıl pırıldı. Yine sağ kanat arka bölmede eyalet askerlerinin başında Şehzade Bayezid, yanında Saruca Paşa; sol arka bölmede Anadolu askerlerinin komutasında ki Yakup Bey bulunuyordu. Her birinin kalbinde şehit olma aşkıyla tutuşan bir kıvılcım vardı. Buraya, işte bu ovaya şehit olmak için gelmişlerdi...



''Şunların haline bak'' diyerek içten bir gülümsedi Hünkâr. '' Düşmanı karşımızda dimdik ayakta görürüz dedik, her biri ayrı bir sarhoş''


''Lakin Generalleri de öyledir Hünkârım. Bunlar savaşmaya mı yoksa eğlenmeye mi geldiler ?''


''Bunların savaşmasından endişe duyarım Lala. Baksana içkinin kokusu buraya kadar geliyor''



Sultan Murad Han, gözlerini yukarı doğru kaldırdı. Güneşin ışıltısından, gökyüzünün maviliğinden ve bir kaç büyük bulut parçasından başka bir şey göremiyordu. Sonrasında gözleri tekrardan haçlıların ordugâhına yönlendi. Bir yandan da onlara acıyordu. Savaşmak bu değildi. Bu hallerini Papa görse ne derdi? Gerçi onun da pek tahammül edecek hali yoktu. Tamamı paralı askerlerden oluşan bu kuru kalabalığa emir mi dağıtacaktı?



Haçlılar ilk hamleyi Osmanoğulları'ndan bekler gibi bir halleri vardı. Beklenen oldu. Aydınlığın henüz belirmediği sabahın ilk ışıklarında; Golyak Dağlarının yamaçlarından yaklaşık bin fedai düzensiz şekilde konuşlanmış haçlıların üzerine doğru akın akın gelmeye başladı. Tam o sırada Yakup Bey komutasındaki Anadolu askerleri haçlıların Kuzey şeridini kaplayan süvarilerine hızla bir vurgun yaptı. Kılıçların şıkırdaması, Allah Allah sesleri, feryat ederek yere yığılan askerlerin sesleri Kosova ovasının dört bir yanında yankılanıyordu. Anadolu askerleri süvarilerin direnişini kırınca Şehzade Bayezid komutasında ki askerler ricat emrini alarak harekete geçti. Şehzade Bayezid yamaçlardaki gerginliğin ve kargaşanın daha da arttığı sırada haçlı ordusunun doğruca arasına daldı. Yıldırım gibi iniş yapan Şehzade Bayezid haçlıların şaşkınlığa uğramasına neden oldu. Şehzade elindeki baltayı bir kez indirdiğinde askerleri onun on mislini indiriyordu. Nitekim etten duvar olmuş ağır zırhlı piyadeleri geçmek kolay olmuyordu. Murad Han durumu fark edince emrindeki bütün karatuğları Bayezid'e destek için gönderdi. Destek için gönderilen karatuğlar Bayezid'in ordusuna katıldı ve haçlılar ağır darbeler yemeye başladılar. Yakup Bey bu durumdan istifaden istikametini değiştirerek Bayezid'in üzerine doğru hızla ilerlemeye başladı. Ordusunu ani bir çevirme yaparak doğruca Bayezid'in bulunduğu savaş alanına girdi. Bayezid bunu görünce sinirden küplere binmişti. Çünkü Şehzade Yakup'un ordusu ile kendi ordusu birbirine karışmıştı. Kendi karındaşlarına fark etmeden kılıç çekerek saldıranlar olmuştu. Nitekim haçlıların amansız direnişi kırılınca iki kuvvette birbirinden koptu ve iki kanada ayrılan haçlıların üzerine akın etmeye başladılar.

FEDAİ "Bir Yıldırım Bayezid Romanı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin