Kafeden ani bir hareketle eşyalarımı alıp çıktım. Evin yolunu tuttum 15 dk sonra eve vardım kapıların hepsini kilitledim sonra kendimi yatağa attığımda beynimin içindeki tek bir hücre bile artık dayanamıyordu bu esrarengiz olaylara, kafam karmakarışıktı ne yapmam gerekiyordu bu heryerde üstüme gelen bir yaratıktan nasıl kurtulabilirdim başka şehirlere gitmekle mi yoksa intihar etmekle mi artık herşey o kadar çok düğüm olmuştu ki sanki bataklıktan çıkamayan bir kedi gibiydim. Herkez bir anda yok olup gitti geri dönmeyecek bir şekilde . Kendimden nefret etmeye başladım cahilin tekiyim bem kütük, odun..
Nasıl kurtaracağım kendimi musallat olmuş bir beladan derdimi çocuklara anlatsam masal sanıp gülerler artık içime kapanık olmaktan bıktım derdimi birine anlatmak istesem söze nasıl girebileceğimi bile bilmiyorum.Göğüsümün arasında o kadarçok büyük bir nefes varki sanki herşey oraya sıkışmış sıkıntılar, mikroplar herşey ne kadar nefes versemde çıkmıyor bazen gitgide büyüyor ağırlaşıyor vücudumda hiçbirşey olmadığı halde çizikler olmaya başladı.Neler oluyor. Yoksa gerçekten şizofrenliğe mi bağladım gecelerce hayel ürünü arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. En azından onlar yanımda gerçek olmasalar bile. Mutlu olamıyorum olamıyorum. Yaşadıklarım zor geliyor yoksa ortada hiçbirşey yokken ben bi uydurup çıkartıyorum bunları .
**
Tam 3 Ay sonra evden çıktım dışarı o güzel havanın gür kokusunu doya doya içime çektim. Bahar gelmişti Nisan ayı hiç bu kadar güzel olmamıştı o çimliklerin kokusu, toprağın kokusu, yeni açan papatyaların, güllerin, nergizlerin kokusu tüm bedeni mi sarmıştı. 3 aydan beridir evin içinde oyun oynar gibi belalardan saklandım, düzelmeye başladım hiçbir olay olmuyordu artık çok rahattım. Bahçenin etrafında dönerken bir postacı geldi.
- Bu mektup size ait imzanızı attıktan sonra alabilirsiniz?
-kimden?
-Bilmiyorum. Bana direk verildi.
Gencin tipi baya garipti sanki öcüymüşüm gibi bana bakıyordu. Açık tenli, altın rengi sarı saçları birde ela gözleri çok güzeldi.
Mektubu okumak için sabırsızlanıyordum mektupta tek bir satır vardı " Saklanmak o kadar kolay değil". yazıyordu ismi 'adresi, şehri hiçbirşeyi yoktu. Çok tedirginleştim. Mektubu hemen toprağın içine gömdüm. Evet yırtıp çöpe atmak varken gömdüm neden böyle yaptım bilmiyorum sadece ruhum öyle yap dedi.Hava gitgide kararıyordu, zaman çok çabuk geçmişti, daha fazla oyalanmadan içeriye girdim. Evin heryeri tozdu bütün pencereleri, kapıları açtım evin heryerini açık bırakarak merkezde bir otele gittim.Çünkü evde durulacak gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Dehşeti
Mystery / Thriller"Ben Maria " "Ölümün Acısını iliklerine kadar hisseeden Maria" "Sevdikleri elinden alınan Maria" "Hayatı tozpembe sanıp birden bire karatoza dönüşen hayat" "Ölmeyi bir insan bu kadar mi çok ister ?"