1

113 15 4
                                    


1.Bölüm (Düzeltildi)

Başımdaki kısa peruğu düzeltirken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Hızla arabama doğru ilerledim. Magazinciler her zaman ki gibi yerlerini almıştı elbette. Her yerdeydiler ve kesinlikle insana rahat vermiyorlardı. Zoraki bir hayat yaşadığım halde ayda bir bilemedin iki kez böyle kaçamaklar da buluna biliyordum. Çok sevdiğim (!) kocamın iş seyahatleri sayesinde tabi ki. Arabamın kapısını açıp kendimi içeri attığım anda kapıları kilitleyip derin bir nefes aldım. Ensemi kaşındıran peruktan bir çırpıda kurtuldum ve arkaya savurdum.

...

"Hoş geldiniz Belçim Hanım."

Kapımı açan güvenliğe ters bir bakış attım ve arabadan indim. Ardıma bile bakmadan evin kapısına doğru yavaş adımlarla yürüdüm. Çok geçmeden evin kapısını açan kısa boylu, balık etli tahminimce benden küçük olan sarışın kızın eline kabanımı tutuşturup hızla odama doğru çıkmaya başladım.

Ayakkabımın üzerinde bir saniye daha duramayacağım için ayaklarımı o tarafa bu tarafa savuşturup odama doğru gitmeye devam ettim. Çıplak ayakla zemine basmanın verdiği rahatlıkla daha da hızlandım sonunda odamın ahşap oymalı kapısını ittirip yatağa ilerledim. Bu gece rahat bir uyku çekebilecek olmamın sevinciyle olduğum gibi yorganın içine kendimi hapsedip uykunun kollarına koştum.

..

Güneşin en sevmediğim ışıkları çıldırtırcasına gözüme giriyordu. Bu perdeleri kimin açtığını gerçekten merak ediyordum. İşi yemek, temizlik olan hizmetçilerin benim odamın perdesiyle ne zorları vardı ki.

"Günaydııı karıcım, neredeyse batmak üzere, hala uyuduğuna inanamıyorum." Diyen imalı sesle yüzümü buruşturdum.

Sahi bu adamın burada ne işi vardı. Üç gün boyunca rahatım diye seviniyordum birde. Yataktan hafifçe doğrulup baş ucu saatime göz attım. Bu adamın derdi neydi saat daha on bir bile olmamıştı. Benim planlarım arasında akşama kadar uyumak sonra tekrar uyumak vardı. -boş ve geniş yatağımda-.


"Salı dönmeyecek miydin?" Dedim yüzüne dahi bakmadan yataktan kalkmaya çalışırken.

"Ne zamandan beri kıyafetlerimizle uyuyoruz?" Dedi imayla. Üzerime göz attığımda geceden kalma kıyafetlerle uyuduğumu gördüm ve benimle dalga geçtiğini anladım.

Yüzümde hiç bir mimik oynamadan banyoya doğru ilerledim.

"Akşama misafir var. Beni utandırma." Sözleriyle açtığım banyo kapısını kapattım. Canım kocam kendisi gibi bunak arkadaşlarını çağırmıştı yine. Her zamanki gibi hiçbir şeyden anlamayacağım muhabbetler ve sıkıcı bir ortam. Çok heyecanlı cidden... Uyku planlarıma elveda derken yüzümü buruşturup üstümü çıkardım. Sıcak bir duş en iyisiydi şuan.

...

Yalana bulanmış hayatımda tek gerçeğin boynumdaki kolye olduğuna inanıyordum. Henüz altı yaşımdayken yerde bulduğum bir kaç taşı düşmüş zevksiz çirkin bir kolye. Arkasında yazan bir kaç kelime ile kıymetlenmiş, kime ait olduğu bile belli olmayan benim gibi sahipsiz bu kolye benim tek gerçeğimdi. Siyah dar kalem elbisem, uzun dalgalı saçlarım, kadınsı makyajıma tezat kötü kırık bir kolye...

Aynadan uzun uzun kendime bakarken boynuma konan öpücükle irkildim. Aynada ki tezat görüntüyle bir kez daha irkildim, ne kadar çirkin bir tabloydu böyle. Pahalı kıyafetlerin içinde ruhsuz bir ben..

"Senin için ne anlam ifade ettiğini bilmiyorum ama bu gece şu kolyeyi takmasan mı?" Diyen bana yabancı üç yıllık eşime baktım aynadan.

Kırklı yaşlarının ortasına gelmiş olmalı diye düşündüm. Bilmiyordum. Sahi kaç yaşındaydı bu adam? Üç yıldır evli olduğum bu yabancı da kimdi? Yalan hayatım yüzüme bir tokat gibi çarparken aynadaki yansımamız her şeyi anlatıyordu.

"Acele et." Diyen Selim odadan çıkmış arkasından kapıyı da çekmişti. Aynadaki güçlü görüntüme bakıp derin bir nefes aldım. 24 yaşındaki bir kıza göre fazla güçlü bir görüntüydü. Oysa şuan da üniversite de olabilirdim. Okuldan arkadaşlarımla buluşabilmek için ailemden izin almak için uğraşıyor da olabilirdim lakin ben kendimden yaşça büyük bir adam ile evlenmiş, eve misafir bekliyordum.

Ruhumun yaşlılığında boğulmayı kesip, ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Saçlarımı son kez elimle silkeleyip odadan çıktım. Yavaş adımlarla aşağı doğru inmeye başladım. Ne kadar çok oyalanırsam o kadar iyiydi.

Yalan maskemi suratıma geçirip salona girdim.

"Hoş geldiniz." Dedim içten olduğunu düşündüğüm bir tavırla. Bu odada en genç adam bile babam olabilecek yaştaydı ki buda yüzümü buruşturmama neden oluyordu. Neyse ki bunu kimseye belli etmemeyi başarabiliyordum.

"Hoş bulduk. Bu gece ne kadar da şıksınız böyle Belçim Hanım." Dedi saçları aklar ile dolu olan adam. Bana bakışlarını hiçbir zaman beğenmemiştim bu adamın.

"Teşekkür ederim Veysel Bey." Dedim soğuk tavrımla ardından lafa giren Selim her zamanki mütevazılığını konuşturmuştu.

"Benim gibi bir adama da Belçim gibisi yakışır elbette."

Yüzümdeki yalancı tebessüm alışılagelmiş bir şeydi. Sahi bu insanlar hiç mi yadırgamıyordu benim Selim'den yaşça küçük olmamı? Neden bir tanesi de çıkıp demiyordu neden diye?

"Müsaadeniz ile ben bir yemekleri kontrol edeyim." Dedim hızla salondan uzaklaşmaya çalışarak. Bu ortam beni o kadar çok geriyordu ki. Sevmezdim ben böyle insanları, burada olmamalıydım. Yukarı kaçmayı planlarken arkamdan gelen sesle durdum.


"Ah Belçimciğim nasılsın tatlım." Biz buna şans diyorduk değil mi?

"İyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız." Dedim hızla arkamı dönerken ismi neydi bu kadının Hülya mıydı? Hatice miydi?

" Bende iyiyim sağ ol canım. " dedi gülerek. Dedikodu arıyor gibi inceliyordu beni, bu tarz kadınların tek yaptığı şey insanları dış görünüşüne göre yadırgayıp, damgalamaktı tabi, herkes birbirinin ardından konuşur sonra yüz yüze gelince de hiçbir şey olmamışcasına saatlerce gülerlerdi.


"Yemeklere bakmaya gidiyordum bende siz geçin isterseniz bende hemen geliyorum." Dedim sevecen olmaya çalışarak. Sahte bir sırıtmayla arkasını dönüp salona yürüdü. Bende mecburen geri dönmek zorunda kalmıştım. Mutfağa inmeyi es geçip bende içeri doğru adımladım.

"Buyurun, yemeğe geçebiliriz." deyip kibarca elim ile işaret ettim.

Masaya vardığımız da her zamanki yerime oturdum. Şu dünyada en sevdiğim şey yemek yemekti ondan da şu kasıntı herifler yüzünden zevk alamıyordum.


"Afiyet olsun." Diyen Selim'in ardından herkes kibarca yemeğe başlamıştı. Karşımda oturan Hamit Sardıç olmalıydı. Yanında da az önce ismini hatırlayamadığım karısı cidden neydi şu kadının ismi hayır önemli olduğundan değildi tabi ama Selim'in gereksiz takıntılarının beni yormasını istemiyordum.


"Aaa Selim, Belçim gibi bir kadına pahalı mücevherleri çok mu görüyorsun yoksa." Dedi ne dediğini anlamazken bön bön suratına baktım.

Selim anlamış olacak ki "Haleciğim, Belçim için önemi olan antika bir kolye sadece, kendisine uğur getirdiğine inanıyor." Dedi. Cidden tek dertleri benim kolyem miydi.


"Ah anlıyorum." Selim'in kötü bakışlarını üstümde iken şu sıkıcı ortamın biran önce bitmesini diledim.

..

"İyi geceler" dileyip kapıyı kapattım. Sonunda gitmek akıllarına gelmişti. Ayakkabılarımı çıkarıp derin bir oh çektim düz zemine basan ayaklarımdaki sızı anlatılamazdı. Şimdi tek isteğim uyumaktı.

O adam yataktayken uyumak istemiyordum. Yıllar önce bana evlenmek istediğini söylediğinde tek şartım aynı oda da kalmamaktı ancak evde yatılı kalan hizmetlilerden dolayı Selim sadece aynı yatakta uyuyabileceğimizi böylesi insanların gözüne çok battığını ve her hangi bir dedikodu çıkabileceğini söylemişti. Zorda olsa kabul etmiştim.

Odanın kapısını açtığım da pencerenin önündeki berjerde oturmuş olan Selim vakur tavrı ve gergin haliyle beni bekliyormuş gibiydi. Ardımdan kapattığım kapıya yaslanarak konuşması için suratına baktım.

"Nereye kadar böyle gidecek Belçim? Ben artık bir çocuğumuz olsun istiyorum. Artık anne olabilecek kadar olgunsun."

CAM (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin