1 . BÖLÜM

176 20 31
                                    

Evim olan bu yere ilk geldiğim zamanları hatırlamıyorum.

Tek bildiğim şu ki kendimi hiçbir zaman bu yetimhaneye ait hissetmedim . Hiçbir zaman bir ailem olduğunu hissetmedim.

Benim gibi olanlar dışında. Bir hafta önce yemekhanede hep beraber çekildiğimiz fotoğraf çerçevesine baktım. Fotoğraf karesinde ortada ben , iki yanımda olan ikizler Gizem ve Gamze , elimden tutan küçük fındığım Mina ve arkada fazla samimi olmasam da sevgilerini kazandığım ve ailem gibi gördüğüm diğer kızlar vardı. Bu fotoğrafı evlatlık edinileceğimi öğrendikten sonra çekmeye karar vermiştik .

Burada fazla anım vardı. İkizlerle şarkı söylememiz , Mina'yla oyun oynamamız , diğer kızlarla çok samimi olmasakta bir şey olduğunda birbirimize destek olmamız... Daha fazla bakarsam ağlayacağımı hissettiğimde fotoğrafı valizime koydum ve valizimin fermuarını kapattım.

Evlatlık alınmıştım. Pencereden her baktığımda her seferinde bıkmadan kurduğum olmayan ailemle ilgili hayallerimi yaşayacaktım. Belki gerçek ailem değildi ama ilk defa bir ailem olacaktı ve ben bunu değerlendirmek istiyordum . 6 ay önce beni evlat edinmek isteyen bir aile gelmişti.

Müdire Hanım beni çağırdığında şaşırmıştım. Çünkü o güne kadar hiçbir aile tarafından istenilmemiştim. Eğer o gün kabul etseydim , 6 ay önce hayallerime kavuşacaktım ama , onları tanımayı ve vakit geçirmeyi istemiştim , anlayışla karşılamışlardı . 6 aydır bir rüyadaydım , bu aile her şeyiyle mükemmeldi . Sanki bir hayırsever hayallerimi görmüş , onları bana göndermişti.

Hayat hep bir yerlerden vurduğunda, böyle şeylere inanmakta zorlanırdınız. Ne zaman yere düşsem, elimi tutup kaldıracak kimsem olmadı. Yastıklara sarılarak ağladım, sessiz çığlıklarla boğdum genç ruhumu her seferinde. Ama yine de hayata isyan etmedim, şükrettim.

Hala şaşkındım çünkü genelde bu yaştayken buradan kimseyi evlat edinmezlerdi . Sebebini , neden beni istediklerini sormayı defalarca denesem de , böyle sorularla kafamı yormamam gerektiği tarzında şeyler söyleyip beni geçiştirmişlerdi . Ama bunu sonra da düşünebilirdim . Şimdi en zor kısıma gelmiştik . Arkadaşlarımla , kardeşlerimle vedalaşacaktım . Ailemden ayrılıp, hayatımı sil baştan düzenleyecektim.

" Yağmuycum, " diyerek başı yere eğik içeri giren Mina'ya baktım. 4 sene önce , daha 2 aylıkken buraya bırakılmıştı. Hemen sahiplenip ailesinin ona gösteremediği ilgiyi göstermiştik , fındığıma. Ailesini bir trafik kazasında kaybetmişti ve teyzesi onu buraya bırakmıştı. Fındığı çok sevdiği için fındığım diye severdim onu .

"Efendim fındığım benim ? " dedim ellerinden tutarak.

"Sen gitme olmaz mı ? " önünde eğilerek yüzünü avuçladım.

"Fındığım sürekli geleceğim yanınıza, sizi bırakamam . " dedikten sonra yanaklarını sıkıp gıdıklamaya başladım. O kahkahalarla gülerken bende ona gülüyordum.

Yarın ayrılacaktım yetimhaneden, evimden. Her bir karesini ezberlemiştim, üzülmüş, sevmiş, ağlamıştım. Ayrılmak zor gelebilirdi belki ama, yıllarca çektiğim aile hasreti bunu bastırabilirdi.

Dışarıya çıkıp biraz hava almak istediğimde ikizlere söyleyerek sahile doğru yürümeye başladım . Bugün hava boğucuydu ve çok soğuktu. Yağmurun yavaş yavaş çiselediğini
hafifçe ıslanmaya baslayan ellerimden anlamıştım. Yürürken birden yağmur şiddetlenmeye başladı ve delice esen bir rüzgar ortaya çıktı .

Geri dönsem mi diye düşünsem de, sahile yaklaştıkça bu düşünceden vazgeçtim. Deniz en çok bu havalarda güzeldi. Hırçın, asi ve soğuk. Sanki benim gibiydi. Tabi o halimden eser kaldıysa...

Banklar ıslak olduğu için, yağmurun altında yürümeye devam ettim. Birkaç dakika sonra şiddetlenen yağmur, gökyüzünde acımasızca çakan şimşek ve kulakları sağır eden gök gürültüsü ile birleşerek yaklaşmakta olan fırtınanın haberini veriyordu.

Normalde yağmurda gezmeyi severdim fakat bu fırtına sanki bir başkaydı. Vücudumun ıslanmayan bir yeri kaldığına şüpheliydim. Yolumdan geri dönerek adımlarımı yetimhaneye doğru yönlendirdim.

Bir anda gözüme giren bembeyaz ışığı ilk başta şimşek sanmıştım fakat, siyah bir arabanın göz kör edici farları olduğunu gördüğümde, daha hava tam kararmadan farları açmasındaki mantıksızlığı sorguladım. Yürümeye devam etmemle birlikte sanki bir anda başımdan aşağı bir kova çamurlu su dökülmüş gibi hissetmem bir olmuştu.

"Öküz!" dedim ellerimi kaldırarak. Kaldırıma yakın geçtiği için yol kenarında biriken tüm pis suları üzerime sıçratmıştı.
" Hayvan!" diye sinirle tısladım. "Hayvanın ta kendisi."

Son söylediğimi duymuş olacak ki,camları dahil olmak üzere herşeyiyle lüks araba yavaşça yanıma geldi. Benim hizama gelince durmuştu . En azından özür dileyecekti. Belki de dayak yiyecektim. Yemezdim değil mi? Bu kadar da geri kafalı olamazdı.

Merhabaa, bu bizim ilk hikayemiz. Biz kim miyiz? Sıradan iki genç kızız. Hem de aynı sıradan. Sıra arkadaşıyız. Biz yazarken çok eğleneceğiz, sizin de eğleneceğinizi umuyoruz. İlk 2-3 bölüm geçiş bölümü şeklinde olacaktır. Sizden ricamız, oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Size ihtiyacımız var.
Sizleri seviyoruuz :*

FIRTINA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin